Suud Krallığının sonu mu yaklaşıyor?
Suudi Arabistanlı üst düzey yetkililerin “eğip bükmeden” şeffaf bir şekilde halklarına tüm gerçekleri anlattıkları çok nadir görülür. Suudi Arabistan Maliye Bakanı Muhammed el-Cedan'ın geçtiğimiz akşam el-Arabiya televizyon kanalına ülkenin mali ve ekonomik durumuyla ilgili verdiği röportaj da bu eşine az rastlanır örneklerden biri oldu.
Bakan el-Cedan, Korona virüsünün etkileriyle başa çıkmak için sert ve acı verici önlemler alacaklarını söylerken dürüst ve açık sözlü görünüyordu. Suudi bakan konuşmasında bütçe giderlerinin büyük oranda azaltılması gerektiği ve harcamaları azaltmak için hükümetin büyük projeleri dâhil olmak üzere bazı yatırımlarda kısıntıya gidileceğini belirtti. İlk defa 60 milyar dolar kredi alma ve 112 milyar dolar olan bütçe açığını kapatmak için de 32 milyar dolar daha kredi çekme kararı verildiğini dile getirdi.
Suudi Arabistan Maliye Bakanı, Krallık tarihinde kuruluşundan bu yana ilk kez görülen bu tehlikeli ekonomik kriz için hükümetinin uygulayacağı sert ve acı verici önlemlerin ne olduğundan bahsetmedi. Ancak artık bolluk devletinin sona ermesi bekleniyor. Suudi Arabistan vatandaşları dolaylı olarak ya da doğrudan bu acı vericin sonucun en büyük kurbanı olacaktır.
***
Bu konuyu biraz daha açacak olursak, Suudi hükümetinin Maliye Bakanı üzerinden harcamaları kısacağı ve bazı büyük projeleri durduracağını açıkladığını söyleyebiliriz. Bu durum pratikte ekonomik dairenin küçülmesi anlamına geliyor. Yani ülkenin gelirlerini artırmak ve bütçe açığını düşürmek için işsizlik oranı kabaracak, belki maaşlar düşürülecek, genel hizmet ücretleri artacak, su, elektrik, sağlık ve eğitim gibi genel ve temel ihtiyaçların fiyatları yükselecek, iç vergiler dayatılacak, KDV'de artış olacak.
Körfez ülkelerinin çoğunluğu ve Suudi Krallığının karşı karşıya olduğu kriz, petrol fiyatlarının yarı fiyatının altına düşmesi ve Korona virüsünün yayılmasını önlemek için uygulanan politikalar nedeniyle petrol dışı gelirlerin de aynı oranda düşmesinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, Suudi hisse senetlerinin fiyatları bugün yüzde 6,8'den fazla düştü ve uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's Suudi Arabistan'ın durumunu istikrarlıdan olumsuza indirdi.
Ekonomik refah, fahiş harcamalar, silah anlaşmaları için yüzlerce milyar ödemeler, Yemen, Suriye ve Libya savaşlarını finanse etme zamanları geri dönmemek üzere yavaş yavaş yok oluyor. Bu durum, Suudi Arabistan'ın Arap ve İslam dünyasındaki ekonomik ve politik “liderlik” konumuna da olumsuz yansıyacaktır.
Suud Krallığının karşısında iki tehlikeli tehdit vardır. Bunlardan ilki, iflas olasılığı ve petrol fiyatlarının hızla düşmesi sonucu finansal rezervlerin tükenmesiyle alacaklı devlet konumundan borçlu devlet konumuna gelmesidir. İkincisi ise, en büyük müttefiki ABD ile ilişkilerinin çöküşüdür.
Suudi liderliği küresel petrol tahminlerinde iki defa hata yaptı. Birincisi, 2014 yılında Amerika'nın kışkırtmalarıyla Rusya ve İran ekonomilerine zarar vermek için dünya pazarını aşırı petrole boğması oldu. Bu durum, petrolün varil fiyatının 100 dolardan 30 doların altına düşmesine neden oldu. İkinci hatası ise, üretimi azaltma talebini reddeden Rusya Devlet Başkanı Putin'in burnunu sürtmek için petrol savaşına girmesi oldu. Suudi Arabistan'ın bir kez daha piyasayı petrole boğması ve çok düşük fiyatlara petrol satması, fiyatlarda tam bir çöküşe ve geçtiğimiz ayın sonunda petrol fiyatının sıfırın altına inmesine neden oldu.
Suudi liderliği petrol fiyatlarındaki 20 yıldır görülmemiş orandaki düşüşle en önemli silahını yani finansal gelirlerini kaybettiğini anlamıyor. Arap dünyası onlara sağmal inek gözüyle bakıyor ve daima gözüne girmeye çalışıyor. Suudi Arabistan'ın girdiği savaşları ve insan hakları ihlallerinin örtbas edilmesi, İslami ve bölgesel konumundan dolayı değil Suudi Arabistan'ın silah anlaşmaları yapması isteğinden kaynaklanıyor.
ABD Başkanı Donald Trump, Suudi Arabistan'ın Veliaht Prensi ve gerçek yöneticisi olan Muhammed bin Selman ile yaptığı telefon görüşmelerinin içeriğinin basına sızdırılmasını engelleme noktasına vardı. Trump, Bin Selman ile son konuşmasında, petrol savaşına son vermez ve petrol üretimini acilen düşürmezse tüm ABD güçleri (3 bin asker) ile tüm askeri malzemelerini Suudi askeri üslerinden geri çekmek ve koruma şemsiyesini kaldırma tehdidinde bulunmuştu.
Amerikan – Suudi koalisyonu Riyad'dan Washington'a giden tek yönlü bir yoldur. Diğer bir deyişle silah anlaşmaları, ABD ekonomisini destekleyen yatırımlar ve işsiz Amerikalılar için iş imkânları yaratmak yoluyla Suudi Arabistan'ın finansal gelirlerinden Amerikan hazinesine giden bir yoldur. Eğer Suudi Arabistan'ın sağılan sütleri kurursa, bu koalisyon kaçınılmaz bir şekilde aşınarak tükenecektir.
Suudi Arabistan'dan bugünlerde gelen yoğun haber sızıntıları, hükümetin gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti ve Yemen savaşında 100 binden fazla insanı öldürmesi yüzünden insan hakları siciline işlenen kara lekelerin verdiği zararın ardından bu sicilini düzeltmek için yeni reformların eşiğinde olduğunu haber veriyor. Bu sızıntılar, bahsi geçen reformlara hazırlık ya da başlangıç olarak, kırbaçlama ile hafif suçlar için idam cezalarının kaldırılacağına işaret ediyor.
Bana kalırsa bu reformlar birer makyaj niteliğindedir. Suudi Arabistan ne ülke içerisinde ne de dışarıda gerekli koşulları karşılayacaklar. Birkaç yıl önce bunu yapabilirlerdi ancak şimdi şartlar değişti ve ihlallerinin açtığı yamalaları çok genişledi.
Bu durumda akıllara takılan en önemli soru şudur: Suudi liderliği, Maliye Bakanının açıkladığı sert ve acı verici uygulamalara karşı halkına ne verecek? Kemer sıkma politikalarını halkının geçim kaynaklarına dokunarak mı uygulayacak?
****
Suudi iktidar ailesi, geçmişte Suudi halkına “Yönetimi bize bırakmanız karşılığında bizler size güvenlik, bolluk, istikrar sağlayacağız” diyordu. Hâlihazırdaki durum ise bu denklemin birçok açıdan aşınmasından dolayı hızla değişti. Yemen savaşının 6 yılında yaşanan gelişmeler ve Husilerin füzelerinin Suudi Aramco tesislerini vurmasının ardından, Suudi Arabistan'daki refah ve istikrar buharlaşmaya başladı. Vergilerin dayatılması Suudi halkının yönetime katılma ve ülke servetinin harcanması konusunda şeffaflık taleplerini beraberinde getirebilir. Bundan dolayı makyaj niteliğindeki her türlü reform ters tepki verebilir.
Suudi liderlerinin mevcut danışmanlarının kim olduğunu bilmiyoruz. Ancak bildiğimiz şey ekonomik, politik ve medyatik danışmanlarının Krallığa her düzeyde büyük zararlar verdiği ve Arap – İslam dünyasındaki imajını sarstığıdır. Suudi Arabistan'ın en önemli dayanağı olan Harem-i Şerif'i ve Hac mevsimini yönetme işi, özellikle İsrail ile normalleşme yoluna girdikten sonra, tehdit altına girmiştir.
Belki de Maliye Bakanı Muhammed el-Cedan'ın bahsetmekten kaçındığı şey, Suudi Krallığının yakın gelecekte karşı karşıya kalacağı tehlikeli durum için bir uyarıdır. (Abdulbari Atwan / Raialyoum - Çeviri: Medyaşafak)