İmanımızı Neden ve Nası Yenilemeliyiz
İmkân buldukça da arabalarımızı ve evlerimizi yeniliyoruz. Ne var ki, ruh/ve duygularımızın asıl yakıtı, dünya ile ahiretimizin huzur ve mutluluğunun yegâne taminatı olan imanımızı yenilemeyi ihmal ediyoruz! Hatta bilgilerimizi yeniliyoruz. Çünkü yenilenmek mutlak bir ihtiyaç. Şu hâlde, ruhumuzu/duygularımızı, manevî/fikrî yapımızı ve imanımızı bu kanunun haricinde tutabilir miyiz? Hem bilmeden inkârı çağrıştıran kelimeler kullanabiliyoruz. Onun için her vakit, her saat, her gün imanımızı yenilemeye ihtiyaç vardır.
Şu halde, ruhumuzu/duygularımızı, mânevî, fikrî yapımızı ve imanımızı bu kanunun haricinde tutabilir miyiz? Biz de kâinatın bir parçası, hatta özeti, minyatürü olduğumuza göre bu kanunun dışında kalamayız. Bedenen yenilendiğimiz gibi, ruhen de kendimizi yenilemeliyiz.
Öte yandan, insanda hem nefis, hem hevâ (nefsi arzuları), hem vehim, hem şeytan durmadan mü’minin imanını top ateşine tutuyorlar. Aynı zamanda şüphe ve vesveselerle manevî hayatında çok gedikleri açıyorlar. Hem insan bilmeden inkârı çağrıştıran kelimeler kullanabiliyor. Onun için, her vakit, her saat, hergün imanımızı yenilemeye ihtiyaç vardır.1
Peygamberimiz (asm), “Kul, çöl ortasında bulunan bir kuş tüyüne benzer ki, rüzgârlar mütemadiyen evirip çevirirler”2 hadîsiyle, insan kalbinin değişken ve her zaman tesir altında kalmaya müsait olduğuna işâret eder. Çok kısa aralıklarla, yanar/döner kumaş gibi sergilediğimiz iyi ve kötü davranışlarımız da bunun göstergesidir.
Diğer taraftan şüphe/şek ve zan, rûhumuzu, zihnimizi, mâneviyatımızı kemirir, zaafiyete uğratır. Yakîn-kesin bilgi ve tefekkür ise, cehaleti, şüphe, vesveseleri yok eder; tahkiki, şuûrlu, gerçek imânı kazandırarak maddî-manevî tekâmülü/olgunlaşmayı sağlar. İşte bunları temizlemek ve mânevî hayatımızı kararmaktan “Lâ ilâhe illallah, Muhammedürresulüllah” kudsî kelâmıyla arınır, yenilenir, aydınlanır; iç âlemimizi, düşünce ufkumuzu, hayatımızı nurlandırırız. Ve zihnimize kodlanmış olan bu hakikatı tekrarlayarak değişen ve yenilenen hücrelerimize âdeta nakşederiz.
İnsanın hem birey olarak, hem yaşadığı âlem her zaman ettikleri için, değişiyor ve yenileniyor. Öyle ise, imanını da buna paralel olarak yenilemelidir. Zira, insan bir ferttir, ama, manen çok bireyler gibidir. Ömrünün seneleri günleri, saatleri sayısınca başka bir fert sayılır. Manevî hayatı durmadan değişmekte, gelişmektedir. Hücreler, bedeni değiştiği, yenilendiği gibi, mekânı, duyguları, düşünceleri de yenileniyor, değişiyor.
Şu halde “Lailahe illellah!” diyerek ve bunun hakikatini tefekkür ederek imanımızı yenilemeliyiz ve başkalarının da imanını yenilemesine yardımcı olmalıyız. “Gayb denen metafizik âlemle aramızdaki perde kalksa, imanımda bir artma olmaz!” diyen Hz. Ali (ra), “Ey Allah’ın elçisi, Allah’a kavuşan en kısa yol nedir?” diye sorar. Peygamberimiz (asm):
“Benim ve öteki elçilerin bildirdiği en güzel zikir, ‘Lailahe illellah/Allah’tan başka ilah yoktur’ cümlesidir. Gök ve yeryüzü kefenin bir gözüne, bu söz diğer gözüne bu söz bırakılsa, bil ki, daha ağır gelir.”
Bunun üzerine tekrar sorar:
“Nasıl zikredeyim, ey Allah’ın elçisi?”
“Gözlerini yum ve söylediklerimi dinle, sonra üç kez tekrarla ben dinleyeyim: Lailahe illellah/Allah’tan başka ilah yoktur! Zikrin en güzeli budur.”
Dipnotlar:
1- Mektubat, s. 319.
2- İbn-i Mace, Mukaddime, 10.
3- Müsned, 2:359; el-Münzirî.
(Yeni Asya)