Çözüm Süreci, Seçimler ve HDP
HDP’nin hangi mekanizmanın imalatı olduğuna dair çok şeyler söylendi. Biz iddialara değil, olgulara bakmak durumundayız. Kürtlerin, Türklerle (olayımızda solcu Türkler) ittifakı olumludur. Lakin bu ittifakın ‘Kürt İttifakını’ ötelemesi, gereksizliğini ima etmesi kabul edilemez.
Burada suç ne PKK’nin ne Türk solunun ne de Öcalan’ındır. HDP yönetimi dirayetli, cesaretli davranarak, feragate dayalı bir diyalogla Türk solununun yanında Kürdistani siyasi oluşumlarla da bir ittifak yapabilirdi.
HDP’li yöneticiler; az olsun benim olsun, konumum sarsılmasın, elimdeki kaymasın endişesinden dolayı HDP’yi bu hale getirdiler. HDP’yi dert etmesek bile Kürdistani ve Kürdi ittifakı dert ettiğimizde bu konuya eğilmek durumunda kalıyoruz.
Hüda-Par’ın bazı yanlışları olabilir, buna muhabil HDP’nin de yanlışları vardır. Çözüm Konferansı, Çözüm Sürecinde Hüda-Par dışlandı. HDP için altın fırsat Selahattin Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmasıydı. Bu vesileyle Demirtaş Hüda-Par’ı ziyaret edip destek istemeliydi; yapmadı ve büyük bir beklentiyi boşa çıkardı.
Yetmedi; Demirtaş, Kobani olaylarında Hüda-Par’a yönelik saldırıları kınamadı, halkı ve eylemcileri uyarmadı; buna mukabil Türk egemenlik sisteminin Kuzey Kürdistan’daki en önemli sembolu olan Türk bayrağı ile inkarcı rejimin sembol İsmi ve cumhuriyet dönemi Kürdistan’daki tüm katliamların sorumlusu M. Kemal’e yönelik eylemleri provokasyon ve bu eylemleri yapanları da provokatör ilan etti. Buna mukabil, halkın malına, canına ilişilmemesi, Hüda-Par’a saldırılmaması gerektiğine dair bir cümleyi bu halka çok gördü.
Gelinen noktada, AKP hükümetinin Hak-Par ve Hüda-Par ile görüşmesi, HDP heyeti ile görüşülmesi hem bu partiler hem de hükümet açısından bir başarıdır. Lakin Kürtler ve Kürdistan halkı açısından bu başarı değil, kayıptır. Şöyle ki; Kürdi veya Kürdistani partiler tek başına değil, ortak bir heyet olarak hükümetle görüşmeliydiler.
Mevcut Kürt partileri ve siyasi oluşumlarının temsilcileri kendi aralarında bir istişare heyeti seçmeli ve bu heyetin yetkilendirdiği kişiler hükümetle görüşmeliydi. HDP bunu dillendirmeyerek, dayatmayarak yanlış yapıyor. Tıpkı Kürdistani seçim blokunu dillendirmemesi gibi.
Veriler ortada; AKP, Trakya, Ege ve Akdeniz’de alamadığı oy oranını Kürdistan’da almaktadır. AKP, HDP’den daha fazla Kürt oyunu ve Kürdistanlıların oyunu almaktadır. Ayrıca bir Türkiyelileşme projesi olan HDP’den fazla Türkiye genelinde de oy almaktadır. Bu durumda HDP’nin en azından Kürdistan’da AKP’den fazla oy alması için Hüda-Par’a ve Azadi Hareketi gibi İslami siyasi oluşumlara ihtiyacı vardır.
Kürdistan halkının da Ankara ve diğer önemli muhataplar, platformlarda elinin, talebinin güçlenmesi için siyasi ittifaka, ortak siyasi iradeye ihtiyacı vardır.
Anlaşılan HDP ve DBP, PKK’nin silahlarına ve tehditlerine güvenmekte, Kürdistan halkından zorla alınacak destekle barajı aşmayı düşünmektedirler. Bunun yol olmadığı ve kardeş kavgasıyla neticeleneceği aşikardır. PKK’nin nasıl Türk soluyla ittifaka hakkı varsa, Hak-Par ve Hüda-Par’ın da yarın AKP veya başka siyasi partilerle ittifaka hakkı vardır.
CHP’ye birleşme ve seçim itifakı teklif edenlerin Hüda-Par’ı eleştirme hakkı olabilir mi? Ama göreceğiz ki HDP, Kuzey Kürdistan’da PKK’nin silahlı tehditleriyle oy almaya çalışacak, gerginliğe neden olacak, sonuçta da seçimi kaybedecek ve yüzde on barajını aşamayacaktır. Baraj yüzde yediye düşse bile aşması zor olacaktır.
Sonrasında haram oylarla seçilen AKP’lilere karşı isyan bayrağı açılacak ve ortalık tıpkı Kobani olayları gibi karışacaktır. Bunların olmaması için HDP’nin Kürdistani ittifakı öncelemesi, Hüda-Par’ı rahat bırakması, PKK’nin seçimlere karışmamasını istemesi lazımdır.
Bakalım, görelim. İnşaallah biz yanılırız da Kürdistan halkı rahat bir seçim dönemi geçirir.
(Haber Diyarbakır)