Orta Doğu’da normalleşme adımları ve ABD
Türkiye’nin Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan ve İsrail’in ardından Suriye’yle de ilişkilerini normalleştirme adımı atması, gerekçesi ne olursa olsun, önemlidir. Hatta gecikmiş bir adımdır. Körfez ülkelerinin Suriye’yle, İran’la normalleşme adımları da olumludur, İsrail’le imzaladıkları İbrahim Anlaşmaları da. Bu adımlar, hem sorunların çözümünü kolaylaştırır hem bölgesel istikrarı geliştirir hem de Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Orta Doğu’ya müdahale zeminini daraltır, elini zayıflatır. O nedenle önümüzdeki süreçte ABD’nin bölgeyi istikrarsızlaştırıcı adımlar atması, tertipler, kışkırtmalar hazırlaması kaçınılmazdır.
Orta Doğu’daki ülkelerin birbirleriyle oturup konuşabilmeleri, ilişkilerini yoluna koymaları, geniş ölçekte Avrasya coğrafyasını olumlu etkileyeceği gibi, bölgesel ittifakların da önünü açar. Siyasi ilişkilerin, iktisadi, toplumsal, kültürel, akademik ilişkilerle beslenmesi de şüphesiz bölge ülkelerini olumlu etkiler. Emperyalizmin, böl-parçala-yönet politikasının, bölgedeki devletleri, milletleri birbirine karşı kışkırtma, birbirine kırdırtma politikasının da en büyük engelidir aynı zamanda. ABD’nin Irak’ı, Suriye’yi bölmesinin, kukla Kürt devleti kurmasının önlenebilmesi için de zorunludur.
Orta Doğu; jeopolitik konumuyla, stratejik önemiyle, yeraltı zenginlikleriyle, dinsel, mezhepsel, etnik anlamda karmaşık yapısıyla, tarihiyle ve kültürüyle her zaman büyük güçlerin, emperyalist devletlerin en çok ilgilendikleri bölge olmuştur. Bu bölgede edindikleri sömürgeler, talan ettikleri kaynaklar, yağmaladıkları zenginlikler, çizdikleri haritalarla bilinirler İngilizler ve Fransızlar. 2. Dünya Savaşı sonrasında da ABD’nin ilgi ve etki alanına girmiştir bu bölge.
BÖLGE ÜLKELERİNİN DOĞRUDAN TEMASLARI
İngilizlerin çizdiği Orta Doğu haritası; ülkeleri kilisenin örgütlenme şeması üzerinden bölen Latin Amerika haritası; ABD’nin Yugoslavya’nın dağılmasından sonra çizdiği Balkan haritası; işgal ederek fiilen üçe böldüğü Irak haritası belleklerdedir. Kendi tarihimizden de biliriz bu haritaları. Henüz Birinci Cihan Harbi devam ederken, Osmanlı topraklarının paylaşılması, 1916 Syeks-Picot Anlaşması, 1917’de Saint Jean de Maurienne Anlaşması… Yine 1917’de Balfour Deklarasyonu… 1918’de Mondros, 1920’de Sevr…
ABD’nin dünya üzerindeki en büyük büyükelçilik yerleşkesi Irak’ın başkenti Bağdat’tadır. En büyük konsolosluk binasını da Irak’ın kuzeyinde, Erbil’de inşa etmiştir. Erbil konsolosluğunu 2011’de açan ABD’nin, bölgeye yönelik ilgisini de göstermektedir bu binaların büyüklüğü ve buralarda çalışan sivil-asker personel sayısı. Unutmamak gerekir ki ABD; Kerkük petrollerini Irak’ın kuzeyiyle Suriye’nin kuzeyinde oluşturulacak bir Kürt koridoruyla Akdeniz’e, oradan da dünya pazarlarına ulaştırmak istemektedir. Bu amaçla terör örgütlerini desteklemekte, kurmak istediği Kürt devletinin gelir kaynaklarını çoğaltmak için çabalamakta, Kerkük’ü Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’ne bağlamaya çalışmaktadır.
Tüm bu nedenlerle, bölge ülkelerinin aralarındaki sorunları çözmek için, doğrudan ilişki kurmaları, yaşamsal önemdedir.
(Barış Doster, CRI)