Enerji hatlarındaki sabotajlar ve Avrupa
Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2 boru hatlarında yaşanan hasarlar ve saptanan sızıntılar, doğal ve kaçınılmaz olarak hemen akla sabotaj olasılığını getirdi. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) emperyalizminin saldırı ve işgal aygıtı olan NATO’nun yanı sıra Avrupa Birliği (AB) de, boru hatlarında yaşananları sabotaj olarak tanımladı ve kritik altyapıyı koruyacaklarını açıkladı. Hatta AB, daha fazla saldırı olursa, misilleme uyarısı yaptı. Uluslararası boyuttaki bu kriz sürerken, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK), Rusya'nın talebi üzerine, boru hatlarındaki sızıntıları görüşmek üzere yarın toplanacağı açıklandı.
Peki, bu sabotajları kim yapmış olabilir? Şu an için elimizde somut bilgiler, belgeler olmasa bile, geçmişte ABD Başkanı Joe Biden’ın, “Kuzey Akım 2’yi sonlandıracaklarına” ilişkin açıklamaları belleğimizde. Buna ilaveten, Ukrayna’da savaş başladıktan sonra, Avrupa ülkelerinin Rusya’dan aldıkları doğal gazı azaltmaları, hatta kesmeleri sebebiyle, ABD’li LNG (sıvılaştırılmış doğal gaz) şirketlerinin kazançlarının çok arttığını da biliyoruz. Dahası var…
ABD; Ukrayna’daki savaşın uzamasını, uzadıkça Rusya’nın her açıdan yıpranmasını, yorulmasını istediği gibi, kısa vadede, bugünden yarına, akşamdan sabaha mümkün olmasa bile, Avrupa’nın Rusya’nın doğalgaz kaynaklarına olan bağımlılığının da azalmasını istiyor. İlk aşamada seçenek olarak Avrupa’nın önüne ABD’den ithal edeceği LNG’yi koyuyor. Zira Doğu Akdeniz’de bulunan doğal gaz rezervlerinin kısa sürede Avrupa’ya ulaşması için henüz üzerinde uzlaşılmış bir proje yok. Bu sorunun kısa sürede çözülmesi de beklenmiyor. Güzergâhlar ve projeler üzerindeki tartışma ve rekabet sürüyor. Hangi kaynakların, hangi güzergâh üzerinden Avrupa’ya taşınacağına; hangi projenin daha kısa yoldan, daha düşük maliyetle, daha hızlı tamamlanacağına ilişkin tartışmalar da sürüyor. Bunların yanında Avrupa’nın ABD’nin yanı sıra Katar’dan, Nijerya’dan, Cezayir’den LNG alması da söz konusu fakat bunun miktarı, maliyeti, taşıması, depolaması dikkate alındığında, Rus doğal gazının yerini tutması pek olası değil.
AVRUPA BU DURUMU NE KADAR SÜRDÜREBİLİR?
Avrupa’nın, en başta da kıtanın en gelişmiş ülkesi olan, Rusya’nın doğal gazına olan yüksek bağımlılığı yanında, Rusya’yla yakın ilişkileriyle de öne çıkan Almanya’nın, enerji bunalımından nasıl etkilendiği görülüyor. Bu durum, sürdürülebilir değil. Almanya gibi, sanayi toplumu, sanayi kültürü, sanayi disipliniyle öne çıkan bir devletin, hacimli ve istikrarlı enerji temin etmeden, yıllardır yaptığı üretimi yapabilmesi, yurttaşlarına sunduğu yaşam kalitesini sunabilmesi, ekonomik istikrarını koruyabilmesi çok zor. Almanya’nın tökezlemesi, duraklaması, yavaşlaması durumunda ise Avrupa’nın ne olacağını tahmin etmek çok kolay. ABD; bu açıdan da belli ki Almanya’ya ve onunla birlikte Fransa’ya bir ders vermek istiyor. O yüzden de bu iki ülkenin, Rusya’ya karşı aldıkları tavrı yeterli bulmuyor, daha fazlasını talep ediyor.
Kısacası ABD; Avrupa’nın enerji tedarikinde de belirleyici olmaya, Ukrayna’daki savaşı bu açıdan da fırsata çevirmeye çalışıyor. (Barış Doster, CRI)