Ankara'nın Yeni Muhafazakarları ve Planlama Mucizesi
Her aşaması kullanılan argümanın tersine sonuçlar üreten bir planın “Türkiye’nin güvenliği” argümanına dayandırılan 6. aşamasında bulunuyoruz.
Erdoğan hükümetinin Suriye’de yaşanan olayları gerekçe göstererek NATO’dan füze bataryaları talep etmesi, Ankara’nın Suriye konusunda kendisine ait tüm seçenekleri tükettiğini mi gösteriyor?
Erdoğan hükümetinin Suriye kriziyle ilgili politikasını dayandırdığını öne sürdüğü “dört aşamalı stratejik plan”[1]ının seyrine bakarak bu soruya cevap aramak mümkün.
Hatırlanacağı üzere Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ABD, Fransa, Katar ve Suudi Arabistan’la birlikte “Suriye’nin Dostları” adlı grubu kurduktan sonra yaptığı bir açıklamada öngördükleri “stratejik planın” aşamalarını şöyle sıralamıştı:
1- İkili angajman: Yani ikili ilişkilerin Şam’a baskı aracı olarak kullanılması,
2- “Dış müdahaleye olmaması için” Arap Birliği ile birlikte hareket etme: Yani Ankara’nın yetersiz kalması üzerine Suriye’ye daha fazla baskı için Arap Birliği’nin devreye sokulması,
3- Birleşmiş Milletlere gitme: Yani uluslar arası müdahale için “meşru karar” çıkarmaya çalışılması,
4- Suriye’nin Dostları grubunu oluşturma: Yani BM aracılığıyla yapılamayan uluslar arası müdahalenin “Suriye’nin Dostları adını kullanan ABD müttefikleri aracılığıyla gerçekleştirilmesi.
Bush’un 2003’teki 4 aşamalı Irak planı
Davutoğlu’nun “dört aşamalı stratejik plan” diye nitelediği şey, aslında Bush yönetiminin Saddam Hüseyin’i devirmek için izlediği yol haritasından ibaretti.
Nitekim 11 Eylül’den sonra Saddam Hüseyin’i devirerek Irak’ta Büyük Ortadoğu Projesi için bir model devlet yaratmayı stratejik hedef olarak ortaya koyan Bush yönetimi de şu aşamaları izlemişti.
1- Saddam ve çocuklarına Irak’ı terk edin çağrısı,
2- Türkiye’nin komşuluk ilişkilerini kullanarak Saddam’ı ikna etmeye çalışması ve dönemin Başbakanı Abdullah Gül’ün Özel Temsilcisi sıfatıyla Bakan Kürşat Tüzmen’in Saddam Hüseyin’le görüşmesi[2]
3- Irak’a müdahale konusunun Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne taşınması,
4- Almanya ve Fransa gibi geleneksel müttefiklerini bile ikna edememesi sebebiyle BM’den karar çıkaramayan Bush yönetiminin “Irak’ın Dostları” adını vermeyi akıl etmemiş olsa da Irak’ı işgal etmek için yaklaşık 40 ülkeden oluşan bir savaş koalisyonu kurması.[3]
Bush hükümetinin Irak konusundaki stratejik hedefi, Ortadoğu için tasarladığı proje doğrultusunda Irak’ta bir model devlet kurmaktı.
Erdoğan hükümetinin Suriye konusundaki stratejik hedefi ise Şam’ı Ankara’nın uydusu haline getirerek Şam’ı uydulaştırmakla kazanacağı bölgesel nüfuzu, uluslar arası müttefikleriyle ilişkilerinde koz olarak kullanmak.
Washington’daki yeni muhafazakarlar, ilk üç aşamasında başarısız oldukları planın 4. aşamasını “uluslar arası” müdahale ile sonuçlandırmayı başardı.
Ankara’daki yeni muhafazakarlar ise bunu başaramadı. Çünkü;
1- Washington’daki yeni muhafazakarların Irak konusundaki “dört aşamalı planı” ABD’nin siyasi, diplomatik, ekonomik ve askeri gücüne dayanarak oluşturdukları özgün bir tasarımdı; bölgesel süper güç iddiasındaki Ankara’daki yeni muhafazakarların planı ise bir korsan kopyadan ibaret.
2- Washington’daki yeni muhafazakarlar, ilk üç aşamayı savaş masrafına girmeden sonuca ulaşma ihtimalini değerlendirmek için kullanmıştı; dolayısıyla ilk üç aşama, planın hesaplanmış birer parçasıydı. Ankara’daki yeni muhafazakarlar ise ilk aşamada başarısız oldukları için diğer aşamalara sürüklendi. Dolaysıyla Washington’dakiler kendi planlarının öznesi (faili) Ankara’dakiler ise kopya planın nesnesi (mefulü) oldu.
3- Washington’daki yeni muhafazakarlar, dördüncü aşamayı tek taraflı olarak hayata geçirebilecek güce sahipti ve yaklaşık 40 üyeden oluşan savaş koalisyonunu “Dünya benim yanımda” diyebilmek için dekor olarak kullanmıştı. Ankara’daki yeni muhafazakarlar ise Suriye konusunda tek taraflı adım atabilecek durumda olmadığı gibi Suriye’ye BM’yi bypass ederek müdahalede bulunmak için kurulan “Suriye’nin Dostları” grubundaki rolleri ise dekorun kullanışlı bir parçası olmaktan ibaret.
4- Washington’da şu an yeni muhafazakarların Irak macerasının hasarlarını tamir etmeye çalışan Obama yönetimi, Ankara’daki yeni muhafazakarların “dört aşamalı Suriye macerasına” girmeye pek hevesli gözükmüyor. Bu sebeple de 4. aşamada sonuca giden Washington’daki yeni muhafazakarların aksine Ankara’daki yeni muhafazakarların planı 18 Temmuz’dan sonra başlatılan vekalet savaşıyla 5. aşamaya, NATO’dan Patriot talebiyle de 6. aşamaya sarkmak zorunda kalıyor.
Gerekçelerinin tersine sonuçlar üreten planlama mucizesi!
BM Güvenlik Konseyi’nin bypass ederek Suriye’de Libya modeline uygun bir devrim gerçekleştirmek için kurulan “Suriye’nin Dostları”, Washington’daki yeni muhafazakarların Irak işgali sırasında kurdukları “çok uluslu koalisyonun” rolünü oynayamadı.
Annan planı ile birlikte Suriye sorununa barışçı bir çözüm seçeneğinin ağırlık kazanmaya başlaması, Ankara’daki yeni muhafazakarları Suudi Arabistanlı ve Katarlı ortaklarıyla birlikte planın 5. aşaması olan vekalet savaşına sevk etti.
Ancak 18 Temmuz’da yürürlüğe giren vekalet savaşı aşamasında beklendiğinin aksine kısa sürede sonuç alınamadığı gibi, planın 5. aşaması, Türkiye’yi mülteci sorunu sebebiyle ekonomik ve sosyal açıdan, sınırdaki PYD-PKK varlığı sebebiyle de güvenlik açısından yıpratmaya başlayan neticeler doğurdu.
Ankara’daki yeni muhafazakarların, Suriye’de taraf oldukları vekalet savaşından kaynaklanan güvenlik sorunlarını gerekçe göstererek NATO’dan Patriot füze bataryası talep etmesi, NATO’yu -en azından Türkiye ölçeğinde- savaşın doğrudan bir parçası haline getirmeyi amaçlayan bir girişim ve meşhur “4 aşamalı planın” 6. aşaması olarak gözüküyor.
Ankara’daki yeni muhafazakarlar muhtemelen bu altıncı aşamayla şu hedefleri öngörüyor:
1- Katarlı ve Suudi ortaklarıyla yürüttükleri vekalet savaşına NATO’yu fiilen dahil etmek ve bu vekalet savaşında koordinatör rolü oynayan Amerika’yı NATO üzerinden savaşın liderliğine zorlamak.
2- ABD’nin müdahalesiyle kurulan Ulusal Koalisyon adlı yeni örgütün sahada savaşan unsurlara komuta edebilmesi için fiili destek sağlamak.
3- Sahada savaşan vekiller için sınırdan Patriot menzili derinliğinde fiili bir uçuşa yasak bölge oluşturmak ve Ulusal Koalisyon tarafından kurulması beklenen geçiş hükümetinin güvenliği NATO Patriotlarıyla garanti altına alınan Suriye Bingazi’sine intikalini sağlamak.
4- Şam yönetiminin devrilmesi ihtimali ile ortaya çıkabilecek muhtemel bir bölgesel savaşta İran ve Rusya’ya karşı caydırıcı olabilmek.
Ankara’daki yeni muhafazakarlar, 4 aşamalı planlarının birinci aşamasında “Suriye’de kan dökülmesin”, ikinci aşamasında ise “dış müdahale olmasın” argümanıyla sahnedeydi.
Planın 3. ve 4. aşamasında Arap ortaklarıyla birlikte Suriye’deki iç meseleyi BM güvenlik Konseyi’ne taşıyarak dış müdahale için ellerinden geleni yapan Ankara’nın yeni muhafazakarları, 5. aşamada başlattıkları vekalet savaşıyla Suriye’de akan kanı sebil etmeyi başardı.
Rusya ve İran’dan yapılan itirazlar, NATO Patriotlarının Şam yönetiminin devrilmesi sonrasında çıkabilecek bir muhtemel bölgesel savaşta Türkiye’yi bu savaşın ileri hattı haline getireceğine işaret ediyor.
Her aşaması kullanılan argümanın tersine sonuçlar üreten bir planın “Türkiye’nin güvenliği” argümanına dayandırılan 6. aşamasında bulunuyoruz.(YDH)