'Suudi Arabistan enerji güvenliğini koz olarak kullanıyor'
Crisis Group İran Uzmanı Rafati, "Suudi Arabistan Veliaht Prensi Selman, 14 Eylül saldırılarının İran provokasyonu olduğunu dünyaya kabul ettirmek ve İran'a karşı baskı oluşturmak için enerji güvenliği meselesini koz olarak kullanıyor." dedi.
Suudi Arabistan'ın milli petrol şirketi Saudi Aramco'ya yapılan saldırılar sonrasında Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın, İran'a karşı sert bir eylem gerçekleşmemesi durumunda petrol fiyatlarını yükselteceğini açıklaması, enerji kaynaklarının siyasi bir araç olarak kullanıldığı eleştirilerini beraberinde getirdi.
Brüksel merkezli Crisis Group'un İran Uzmanı Naysan Rafati, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın 14 Eylül saldırılarının İran provokasyonu olduğunu dünyaya kabul ettirmek ve İran'a karşı uluslararası baskı oluşturmak için enerji güvenliği meselesini koz olarak kullandığını ifade etti.
Rafati, Yemen başta olmak üzere İran'a bağlı güçler karşısında zafer elde edemeyen Riyad yönetiminin, bu baskı politikasıyla İran'ın askeri alanını daraltmayı amaçladığını söyledi.
Muhammed bin Selman'ın, Irak arabuluculuğunda İran'la diplomatik çözüme yeşil ışık yaktığı yorumlarına ilişkin de değerlendirmede bulunan Rafati, "Veliaht Prens İran'a karşı askeri operasyondan ziyade diplomatik çözümden yana olduğunu söyledi ancak şunu gözden kaçırmamak gerek ki birçok Suudi yetkili de Riyad'ın İran'la müzakere etmediğini ve etmeyeceğini açıkladı." diye konuştu.
Rafati, ABD-Suudi Arabistan arasındaki silah ticaretine ve Körfez'de artan askeri kamplaşmaya dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Washington ve Riyad arasında Suudi Arabistan'ın askeri kapasitesini artırma ve Körfez'deki seyrüsefer güvenliğini sağlamaya ilişkin görüşmeler devam ediyor. Riyad, böylece askeri seçeneğin her zaman masada olduğunu göstermeye çalışıyor. Saldırıya ilişkin BM gözetiminde gerçekleşen araştırmaların yakın zamanda sonuç vereceğini düşünüyorum."
"Körfez'deki gerginliğin petrol fiyatlarına etkisi kaçınılmaz"
ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oktay Tanrısever ise Körfez'de son dönemde tırmanan gerginliğin petrol fiyatlarına etkisinin kaçınılmaz olduğunu belirterek, İran ile Suudi Arabistan arasındaki gerilimin özellikle Asya ülkeleri için petrol sevkiyatı ve enerji arz güvenliği konularındaki riski artırdığını dile getirdi.
Tanrısever, Suudi Arabistan tarafından yapılan açıklamaların, İran üzerindeki uluslararası baskıyı artırma amacı taşıdığına işaret ederek, enerji fiyatlarındaki yükselme eğiliminin fiili gerginliğin artmasından kaynaklandığını söyledi.
Petrol ve doğal gaz konusundaki gelişmelerin uluslararası güvenlik ve diplomasiyi etkilediğini aktaran Tanrısever, şunları kaydetti:
"Enerji çok kritik bir kaynak olduğundan kaynak sahibi ülkelerin politikalarıyla transit ülke ve geçiş yollarındaki gelişmeler uyum içinde oldukça fiyatlar düşük, gerilimler arttıkça fiyatlar yüksek düzeydedir. Güvenlik riski arttığında bu durum risk primi olarak fiyatlara yansır. Uluslararası çevrelerin enerji üretim noktaları, transit ve ulaşım yolları ile tüketim noktalarındaki enerji güvenliğini artırması, iş birliği ve uzlaşma zeminini güçlendirecek diplomatik girişimlere ağırlık vermesi riskleri en aza indirecektir."
Tanrısever, Rusya'nın da daha önce enerji kaynaklarını politik bir araç olarak kullandığı yönündeki yorumlara ilişkin, ülkenin doğal gaz konusunda Ukrayna ile 2006-2009 yıllarında yaşadığı anlaşmazlığın, bozulan ikili ilişkilerden kaynaklandığını ifade etti.
Rusya'nın, Ukrayna'ya indirimli özel fiyat tarifesi yerine daha pahalı olan uluslararası fiyat tarifesini uygulamaya başladığını anımsatan Tanrısever, "Avrupa Birliği de bu durumda ödeme güçlüğü çeken Ukrayna'yı devre dışı bırakan Kuzey Akım 2 ve TürkAkım gibi boru hattı projelerini destekleyerek transit ülkelerle yaşanan sorunların kendi enerji arz güvenliğini etkilememesini sağladı." değerlendirmesinde bulundu. (AA)