Hizbullah’ın Latin Amerika’dan Suriye dağlarına uzanan gayrı resmi lojistik hattı yerinde duruyor
İran’da yayın yapan Raja News sitesi, Batı Asya uzmanı Ali Rıza Mecidi ile yaptığı görüşmede Suriye’deki son gelişmeler bağlamında HTŞ’nin mahiyetini ve Esad yönetiminin düşüşünün Hizbullah’a yansımalarını ele aldı.
İran’da yayın yapan Raja News sitesi, Batı Asya uzmanı Ali Rıza Mecidi ile yaptığı görüşmede Suriye’deki son gelişmeler bağlamında HTŞ’nin mahiyetini ve Esad yönetiminin düşüşünün Hizbullah’a yansımalarını ele aldı. Röportajın bir bölümünün çevirisini sunuyoruz:
Raja News: Tahrir el-Şam'ın başlıca komutanlarının geçmişleri ve IŞİD'e eski üyelikleri göz önüne alındığında, bu grup IŞİD'le eşdeğer kabul edilebilir mi? Tahrir el-Şam ile diğer benzer terörist gruplar arasındaki farklar nelerdir?
Ali Rıza Mecidi: Hayır, gerçekten farklılar. El-Nusra'nın IŞİD'e katılmayı reddettiği Eylül 2013'ten bu yana, aralarında teorik farklılıklar baş gösterdi. Bu farklılıklar yalnızca çıkar çatışmasından kaynaklanmıyordu. Aynı zamanda o dönemde, bu grupların diğer gruplarla ilişkilerini konu alan "fıkhu’l-mukteziyyat" (gereklilik fıkhı) ve "fıkhu’l-evleviyyat" (öncelikler fıkhı) başlıkları altında kapsamlı bir literatür geliştirilmişti. El-Bağdadi halifeliği ilan etmeden önce de aralarında teorik farklılıklar vardı. El-Nusra, devamında Fetih el-Şam'a dönüştüğünde söylemsel yenileşmesi çok daha belirgin hale geldi ve Ebu Muhammed el Makdisi ve diğerleri gibi başlıca Selefi cihatçı şeyhleri eleştiren Ebu Maria el-Kahtani benzeri şahıslar örgütte yükselişe geçtiler.
El Nusra ve Fetih el-Şam'dan sonra, düşünce tarzı El Kaide'ye benzeyen ve Selefi Cihatçılığa sadık bir dizi şeyh onlardan ayrıldı. Daha sonra Tahrir el-Şam bu yenileşme yolunu çok daha ciddi ve cesur bir şekilde takip etti. Tahrir el-Şam, Şeriat'ı uygulamayı hedefleyen bir gruptur, ancak yolu Selefi Cihatçılıktan temelde farklıdır. Ayrıca İdlib'de birçok tekfirciyi tutuklayıp hapse attılar. Golani'nin dünkü yoldaşlarıydı bunların hepsi. Ebu Malik el-Tali, Golani'nin en yakın yoldaşlarından biriydi ve Tahrir el-Şam'ın askeri komutanının yerini alacak bir seçenekti. Aynı şekilde Ebu Abdülaziz Eşda'yı ve benzerlerini hapse attı. Bu farklılıklar güç mücadelesinden kaynaklanmıyordu, Golani yabancı cihatçıları tam da dönüşüm yoluna girdiği esnada hapse attı. Bu farklılık kabul edilmelidir. Ben bunu iktidara geldikleri için bazı maslahatları göz önüne alarak söylemiyorum. Bunları doğru şekilde tanımanızı istediğim için söylüyorum.
Tahrir el-Şam'ın iktidara gelip hükümet kurduktan sonra geçmişte benimsediği yaklaşımlardan uzaklaşacağını mı düşünüyorsunuz, yoksa eski aşırıcı politikalarına geri mi dönecek?
Tahrir el-Şam, İdlib'de iktidara geldiğinden beri deri değiştiriyor. Bundan sonra da bu yolu daha da ciddi bir şekilde sürdürecektir, çünkü onlar için iktidar önemlidir. Bunlar hesapçı, zeki insanlar ve gözlerinin önünde de IŞİD deneyimi var. Tahrir el-Şam şu anda terörist gruplar listesinden çıkmak için detaylı çalışmalar yapıyor. Bu yüzden terörist listesinden çıkmak karşılığında birçok söylemsel tavizi kabul ettiler. Kesinlikle yönetimlerinde IŞİD atmosferi hâkim olmayacaktır. Ancak bunun laik demokratik bir hükümet kurmak anlamına gelmediğini, daha ziyade Şeriat'ın ana yasama kaynağı olduğu yasalar vazedecek bir İslami hareketin söz konusu olduğunu eklemeliyim. Bu hareketin pozisyonları ve söylemleri sert olmayacaktır. Yani göreceli bir karşılaştırma yaparsak, bu hareketin Taliban ve Hamas gibi gruplardan bile daha ılımlı olabileceğini düşünüyorum.
Suriye'deki siyasi değişimler ve Beşşar Esad hükümetinin düşmesi, direniş koridorunun ve İran'ın Lübnan'a uzanan destek yollarının tıkanmasına neden olacak mı? Sizin bu konudaki analiziniz nedir?
Suriye-Lübnan sınırının yüzde 90'ı dağlıktır. Elbette bir miktar hasar doğacak ancak bu yol kapanmayacaktır. Hizbullah'ın gücü kendi içsel yapısından doğmaktadır ve lojistik tedarik ağı da kendi kendine yeterlidir. Güney Latin Amerika'da Arjantin ve Brezilya Hizbullah ile bağlantılı oldukları iddiasıyla bazı kişileri tutuklamıştı. Bu da Hizbullah'ın ağının oralardan başlayıp Doğu Asya'ya uzandığını gösteriyor. Sadece Lübnanlı göçmenlere dayanan bir şebeke de değil bu. Lübnanlılar bu ağın önemli bir parçası olmasına rağmen, çeşitli milletlerden oluşan son derece güçlü bir lojistik ağdan söz ediyoruz. Bu ağ esas olarak Suriye'ye ulaşıyor ve oradan da gayri resmi yollarla Hizbullah tarafından kullanılmak üzere Lübnan topraklarına giriyordu. Eskiden Suriye'ye vardıklarında hükümetten destek alıyorlardı, evet artık bu destek bitti. Hizbullah'ın Suriye'deki imkânları ve hukuki destekleri artık yok; ancak irtibat rotası hala sağlam. Özetle, Suriye ve Lübnan sınırları, özellikle dağlık bölge, ulaşım imkânı sağlıyor. Bu rota, hükümet desteğinin yokluğu yüzünden daha sınırlı ve erişimi daha zor olsa da kesilmeyecek.(Çeviri: Medya Şafak)