Brüksel'de Türkiye ve Doğu Akdeniz zirvesi
AB ülkelerinin devlet ve hükümet başkanlarından oluşan AB Konseyi, Türkiye ile ilişkileri görüşmek üzere Perşembe günü Brüksel’de toplanacak. Toplantı öncesi, tırmanışta olan gerilimi yatıştırıcı mesajlar geliyor.
Avrupa Birliği (AB) zirvesinin daha önce 24-25 Eylül tarihlerinde yapılması öngörülmüştü. Ancak zirve, AB Konseyi Başkanı Charles Michel koronavirüs şüphesiyle karantinaya alındığından son anda ertelenmişti. Michel Perşembe ve Cuma günü düzenlenecek AB Konseyi toplantısı için AB liderlerine gönderdiği davet mektubunda, toplantıların Perşembe akşamki bölümünün tamamen “Doğu Akdeniz ve Türkiye ile ilişkilere” ayrılacağını bildirdi.
Hedeflerinin “Bölgede istikrar ve güvenliği sağlamak için Türkiye ile yapıcı bir diyalog alanı yaratmak ve tüm AB üyesi devletlerin egemenlik ve egemenlik haklarına saygı duyulmasını sağlamak” olduğunu belirten Michel, bunun "ancak Türkiye’nin yapıcı olarak devreye girmesiyle mümkün olabileceğini” ifade etti. Michel, AB ve üye devletlerin meşru çıkarlarının korunması için her seçeneğin masada olduğunu belirtti.
Erdoğan’dan AB liderlerine mektup
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise zirve öncesi Ankara’nın Doğu Akdeniz’deki tutumuyla ilgili olarak bugün AB kurumları ve üye devletlerin liderlerine bir mektup gönderdi.
Mektubunda Türkiye-AB ilişkilerinin önemine değinen Erdoğan, Türkiye’nin, “Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının uluslararası hukuka uygun olarak, hakça ve adil biçimde sınırılandırılması ve kıta sahanlığındaki egemen hak ve yetkilerinin korunmasını” ve “Kıbrıs Türklerinin Kıbrıs Adası’nın eşit ortağı olarak, Ada’nın hidrokarbon kaynakları üzerindeki eşit hak ve çıkarlarının garanti altına alınmasını” istediğini belirtti. Kömür ve çeliğin AB’nin çıkış noktası olduğunu hatırlatan Erdoğan, “Hidrokarbonun Kıbrıs’ta çözüme ve büyük AB’nin oluşumuna temel oluşturmasını diliyoruz” ifadelerini kullandı.
“Doğu Akdeniz’de devam eden gerginliğin müsebbinin Türkiye değil, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi olduğunu” savunan Erdoğan, "Yunanistan ile ön koşulsuz olarak diyaloğa hazır olduklarını” bildirdi.
Fransa'dan mesajlar
Türkiye-AB ilişkileri, Doğu Akdeniz’de, Türkiye-Yunanistan-Kıbrıs üçgenindeki deniz yetki alanlarına bağlı kriz nedeniyle gergin bir ortamda seyrediyor. Fransa’nın siyasi ve askeri olarak, AB'deki ortaklarından çok daha değişik bir üslupla Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ne destek vermesiyle daha da gerginleşen kriz, son haftalarda Almanya ve NATO’nun yürüttüğü sessiz diplomasi sayesinde şimdilik yatışmış görünüyor.
Geçtiğimiz haftalarda Türkiye’ye karşı “misilleme” talep eden Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, bu hafta Le Parisien gazetesine yaptığı açıklamada, “Birbirimizle (Fransa ve Türkiye) konuşmalıyız. Sövüp soyma çözüm değildir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Macron arasındaki son görüşme gerekli tartışma kanallarının açılmasını sağlamıştır” ifadelerini kullandı. Le Drian buna rağmen Suriye ve Libya dosyalarında “Türkiye’nin niyetini açıkça ilan etmesini” istediklerini söylüyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 19 Eylül’de Twitter hesabı aracılığıyla Türkçe bir mesaj yayınlamış, bu mesajda " (AB’nin güney kanadını oluşturan yedi ülkenin liderleri toplantısı) Ajaccio'da Türkiye'ye net bir mesaj gönderdik: iyi niyetli, naif olmaksızın sorumlu bir diyaloğu yeniden açalım. Bu çağrı bundan böyle Avrupa Parlamentosu’nun da çağrısı. Görünüşe göre de işitilmiş. İlerleyelim” ifadelerini kullanmıştı.
Fransa’nın bu krizde Türkiye’ye karşı yürüttüğü politika Fransa içinde de eleştiri konusu.
Ülkenin önde gelen Türkiye uzmanlarından Didier Billion, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron arasında Türkiye’yle yaşanan krizin yönetimi konusunda anlaşmazlık yaşandığını söylemişti.
Billion, “Macron güç ilişkisi istedi, Erdoğan’la bilek güreşine girdi. Almanlar ve Sayın Merkel başka bir yöntem seçtiler. Fransa’nın kibirli tavrı, her şeye tek başına karar vermek istemesi, kimi zaman Merkel ve Avrupalıları usandırıyor” ifadelerini kullanmıştı.
Zirveden nasıl bir karar çıkabilir?
Türkiye ve AB’den gelen mesajlar, Ankara ile Atina’nın istikşafi görüşmelere başlamaya hazır olduklarını duyurmaları, NATO’daki teknik görüşmeler ve Almanya’nın arabuluculuk girişimleri sayesinde, 1-2 Ekim AB zirvesinden Ankara'ya yönelik yaptırım kararı çıkması beklenmiyor. Kulislerde, çıkacak kararın Türkiye’yle ilişkilerde uzun vadeli stratejik yaklaşımdan ziyade, mevcut krizin yönetimine odaklanacağı konuşuluyor.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin “Türkiye’ye yaptırım uygulanmazsa ben de Belarus’a yaptırımları bloke ederim” şantajı da AB kulislerinde destek görmedi. Kıbrıslı Rumlar buna karşılık sonuç bildirgesinin Ankara’ya daha net mesajlar gönderen bir tarzda kaleme alınmasını isteyebilir.
Hazırlanacak sonuç bildirgesinin Türkiye bölümünde AB bir kez daha, üyeleri Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile dayanışma içinde olduğunu ve AB devletlerinin egemenlik ve egemenlik haklarına saygı duyulması gerektiğini tekrarlayacak. Deniz yetki alanlarıyla ilgili sorunların uluslararası hukuk temelinde diyalog yoluyla çözümlenmesi gerektiği vurgulanıp, Kıbrıs müzakerelerinin BM çatışı altında yeniden başlatılması çağrısında bulunulması da bekleniyor. AB, Mart 2018'den bu yana Türkiye'nin Doğu Akdeniz’deki sismik araştırma faaliyetlerini kınıyor.
Türkiye’nin 2018’den bu yana donmuş halde olan AB katılım müzakereleri ise şu an için gündemde değil. Buna rağmen, AB liderlerinin sonuç bildirgesinde, Türkiye’de insan haklarının durumuna vurguda bulunulma olasılığının yüksek olduğu belirtiliyor. (DW)