Reut Group: İran ve Şii Ekseni: Sınırları olmayan açık bir savaşın altyapısını kurmak
İran ile vekilleri, İsrail için en büyük bölgesel tehdidi teşkil etmeyi sürdürmektedir. İran, yaşadığı çok derin ekonomik krize rağmen İsrail'i bir “ateş çemberiyle” çevirebilmek için önemli bir kaynak yatırımı yapmaktadır.
İran'ın İsrail'e karşı bizim “sınırları olmayan açık savaş” olarak ifade edeceğimiz savaş planını kavramlaştırma girişimi aşağıdaki ilkeleri ortaya koymaktadır:
İran son on yılda Orta Doğu'daki Şii nüfusu temelinde, vekil örgütler ve yerel milisler etrafında gezinerek, birbiriyle bağlı bir nüfuz ağı kurdu. İran yönetimi Irak, Suriye, Pakistan, Yemen ve Bahreyn'deki örgütleri sevk etmekte, desteklemekte ve yönetmektedir. Hamas ve Sünni İslami Cihad da pratikte bu bloğun birer parçasıdır. İran ile bu örgütler arasındaki ilişkiler her bir arenada değişiklik göstermektedir. Yine bu örgütlerin İran tarafından tanımlanma derecesi ile bulundukları ülkeler ile İran arasındaki düşmanlık da değişiklik arz eder.
Hedefler ve Motivasyon
1979'daki İslam Devrimi'nden bu yana İran ekonomik, askeri ve siyasi güç kazanımı yoluyla bölgesel hegemonya arayışında oldu. Bu hegemonya onun uluslararası sahnede önde gelen bir devlet statüsünde tanınması temelinde bölgesel süreçlere nüfuz etme gücü verecekti. Bu ülke, ülkeyi ve rejimi korumak için ulusal güvenlik çerçevesinde devrim ihraç etmeye çalıştı. İran'ın hegemonya çabalarındaki endişelerinde özellikle güçlü olan ideolojik bileşen, İran halkının yaşadığı kökleşmiş ekonomik kriz dönemlerinde bile bölgedeki vekil örgütlere akan fonlarda görülmektedir.
En önemli vekil hiç şüphesiz Lübnan'daki Hizbullah'tır. Bu örgüt küresel Şii topluluğuna dayanan bir ekonomik ağ kurmuştur. Bu da Hizbullah'ı, İran rejiminin çökmesi halinde bile hayatta kalacak son derece önemli bir oyuncu yapmaktadır.
Operasyonel Karakteristikler
İran, alt seviye Şii milislerin operasyonları vasıtasıyla agresif ve asimetrik bir hibrit savaş doktrini geliştirmiştir. Bu da İran'ın konvansiyonel savaşa sürüklenmeden hedefine ilerlemesine ve düşmanlarına karşı hareket etmesine olanak sağlar. Bu metod aynı zamanda silahlı çatışmaları sınırların ötesinde tutar. İran, bu faaliyetlerin yanında nükleer arzularını gerçekleştirmekte ve balistik füze cephanesi yapmaktadır.
İran, Şii kimliğine yeni bir anlam zerk etmeyi ve böylece Şii nüfusları kendi lehine etkili bir biçimde kullanmayı başarmıştır. Örneğin Iraklı Şiilerin kökeni ve davranışları İran'dakilerden oldukça farklıdır. İran yine de burada kendisine zemin bulmuştur. Daha da ötesi Yemen'deki Husiler Şii İslam'ın Zeydi koluna bağlıdır ve bu kol İran'da baskın olan İmamiye kolundan farklıdır. Direniş ilkesi önde gelen bir teolojik ilke haline gelmiştir ve bunun geniş yorumu İran'a Şii hilalinin ötesinde, özellikle ve bariz bir şekilde Filistinli Sünni gruplarla ittifakları mümkün hale getirmiştir.
İsrail'e Yönelik Tavır
İsrail Devletini yıkma arzusu rejimin en önemli temel taşlarındandır. İsrail'i yıkma isteğinin merkezde olduğu, Filistin konusunda 400 sayfalık bir kitap yazan İran'ın dini lideri Ali Hamaney tarafından gösterilmektedir.
Strateji: “Sınırları olmayan açık bir savaş”a doğru ilerlerken İsrail'in etrafında bir “ateş çemberi” oluşturmaktır. Lübnan'daki Hizbullah'ın sahip olduğu 150 binden fazla füzeye ve Gazze Şeridi'ndeki Hamas ve İslami Cihad'ın elinde tuttuğu mühimmata ek olarak İran; Suriye, Irak ve Yemen'i içine alan geniş bir coğrafi bölgede İsrail'i hedef alacak bir füze sistemi kurmak için büyük çaba sarf etmektedir. Bu çabalar Hizbullah ile Filistinli örgütlerin elindeki füzelerin hassasiyetlerinin geliştirilmesi projelerinin yanında seyir füzeleri ile insansız hava araçları geliştirme projelerini içermektedir. Direniş Ekseninin kıdemli üyeleri zaman zaman “sınırları olmayan açık savaş” terimini kullanmaktadırlar. Hamaney'in kitabından ve diğer üst düzey yetkililerin açıklamalarından alıntıların analiz edilmesinin yanında İran'ın bölgedeki eylemleri incelenirse konsepti belirlemek ve İran'ın hesap gününde İsrail'e uygulayacağı baskının teorik çerçevesini çizmek mümkün olur:
- İsrail'in etrafında “ateş çemberi” oluşturmanın amacı ilk aşamada savunma amaçlıdır. Amaç İsrail ile ABD'yi İran'ın nükleer tesislerine saldırmaktan alıkoymaktır.
- Hesap gününde İran'dan Yemen'e ve Gazze Şeridi'ne uzanan bir coğrafyadan İsrail'e her gün on binlerce füze ateşlenecek, ülkenin nüfuz merkezleri hedef alınacak ve İsrail aylar boyunca bir ateş çemberine hapsedilecektir.
- İsrail'in böyle bir saldırıyı bitirme, kontrol etme ve ona karşı kendini savunma yeteneği yoktur. IDF'nin stratejik üstünlüğüne rağmen Gazze Şeridi ya da Lübnan'dan atılan füzeleri engelleyebilecek konvansiyonel bir yeteneğe sahip olmadığı artık bellidir. Teorik olarak bunu durdurmanın tek yolu ağır bir maliyeti olan fiziksel işgaldir. Ancak Orta Doğu boyunca uzanan tehdit yüzünden İsrail'in teorik olarak böyle bir seçeneği yoktur.
- İran'ın nükleer silahlara sahip olması da İsrail'in İran saldırısına cevaben böyle silahlar kullanma ihtimalini teorik olarak engelleyecektir.
- İran'ın stratejisi İsrail'in kendi iç cephesinde ve işlevsel sürekliliğinde hasara yol açacak uzatmalı bir çatışmayı tolere edemeyeceği şeklindeki temel bir varsayıma dayanmaktadır. İranlılara göre İsrail toplumunun zayıf sosyal dokusu nihai olarak onu çöküşe götürecektir.
- İran ve ortakları ile yapılacak bir savaşın ayrıca küresel bir boyutu da olacaktır ve İsrail dışındaki Yahudi toplulukları üzerinden benzersiz etkileri olabilir. İran ve Hizbullah'ın Güney Amerika, Avrupa ve diğer bölgelere yayılan ağları vardır. Bu ağlar tüm dünyadaki Şii nüfusları lojistik olarak kullanır ve Yahudi topluluklarına saldırabilir. Gerçekte de Yahudi topluluklarının meşru hedef olduğu kanıtlanmıştır.
- İsrail son yıllarda “savaşlar arası seferberlik” yoluyla, kendisini özellikle Irak ve Suriye ile Orta Doğu dışındaki diğer ülkelerde kuşatmaya başlayan korkunç “ateş çemberi”ni önlemeye çalışmaktadır. (Medya Şafak)