Katil olmalarına rağmen Batı'ya göre masumlar!
İran'daki son huzursuzluk dalgasında bir Basic üyesini öldürmekten suçlu bulunan ve idama mahküm edilen iki kişinin infazı, gözlemcilerin insan haklarıyla pek de ilgisi olmadığını söylediği büyük Batı eleştirisine yol açtı.
22 yaşındaki Muhammed Mehdi Keremi ve 39 yaşındaki Muhammed Hüseyni Cumartesi sabahı erken saatlerde asıldı. Bunlar, Besic milis gücü üyesi Seyid Ruhullah Acemiyan'ın öldürülmesi davasında mahkemeye çıkarılan bir grup sanığın parçasıydılar. Keremi birinci sıradaki sanık, Hüseyini ise ikinci sıradaki sanıktı.
Basic üyesi Ruhullah Acemiyan, 3 Kasım'da Tahran'ın 40 kilometre batısındaki Kerec'de şiddetli bir isyan sırasında öldürüldü. Acemiyan, olay günü isyancılar tarafından kapatılan Kerec-Kazvin otoyolunu açmaya çalışıyordu.
Tasnim, Besic üyesinin isyancılar tarafından taş, bıçak, pala ve muşta ile dövülerek öldürüldüğünü söyledi.
Aralarında Cumartesi günü idam edilenlerin de bulunduğu bir grup isyancı daha sonra tutuklandı ve yargılandı. Keremi, duruşması sırasında çok sayıda isyancının Acemiyan'a darbe indirdiğini söyledi. Acemiyan'ın kafasına taşla vurduğunu da itiraf etti. İran medyasında yer alan itiraflara göre Keremi, duruşmada "Taşla vurduktan sonra kafasına üç kez vurdum" dedi.
Hüseyini, Acamiyan'ı nasıl bıçakladığını da anlattı. Acemiyan'ı üç yerinden bıçakladığını söyledi. Mahkeme birden çok oturumda gerçekleştirildi. Mahkeme heyeti, duruşmaların ardından 5 sanığın idamına karar verdi. Sanıklar karara itiraz etti. Bu nedenle Yargıtay, üç sanık hakkındaki önceki kararı bozmuş, ancak Keremi ve Hüseyini'ye verilen idam cezasını onamıştı.
İnfazlarından sonra, avukatları olmadığına dair spekülasyonlar çoğaldı. Ancak İran basını, Keremi'nin kendi avukatı olmamasının sebebinin kendisinin avukat tutmaması ve mahkemenin kendisine bir avukat ataması olduğunu bildirdi. Keremi'nin aksine Hüseyini ise, davası üzerinde çalışan bir avukat tutmuştu.
İki kişinin infazıyla ilgili bir diğer konu da infazlarından önce akrabalarıyla görüşmemiş olmalarıydı. Medyaya göre Keremi, ailesi ve erkek kardeşiyle geçen hafta görüşmüştü. Ancak Hüseyini'nin onu ziyaret edecek akrabası yoktu.
Keremi ve Hüseyini, kelimenin tam anlamıyla Allah'a savaş açmak suçu ile suçlandı. Bu suçlama, insanları güvensizlik yaratacak şekilde öldürmek, terörize etmek ve taciz etmek amacıyla silaha sarılan kişiye yapılır.
Gözlemciler, Keremi ve Hüseyini'nin Batı'dan gelen kışkırtmaların kurbanı olduğuna inanıyor. Milyonlarca İranlı ile birlikte sokaklara çıkmaya ve isyan çıkarmaya teşvik edildiler. Ve öyle de yaptılar.
Gözlemciler, Batı'nın İran'ı eleştirecek bir konumda olmadığını söylüyor. İlk olarak, insan haklarını ihlal etme konusundaki sicili göze çarpıyor. İkincisi, bazı İranlı gençleri şiddete teşvik ederek hayatlarını mahveden Batı'ydı.
Ancak Avrupa ülkeleri, İran'daki infazlara timsah gözyaşı dökmeye devam ediyor. Son günlerde Avrupa Birliği ve bazı Avrupa ülkeleri, infazları protesto etmek için İran büyükelçilerini çağırdı.
Avrupa Birliği Pazartesi günü yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: "Avrupa Dış Eylem Servisi (EEAS) Genel Sekreteri Stefano Sannino bugün, İran İslam Cumhuriyeti'nin Avrupa Birliği Yüksek Temsilcisi Büyükelçisi Hüseyin Dehgani'yi, İran'da devam eden protestolarla bağlantılı olarak tutuklanan ve idam cezasına çarptırılan Muhammed Mehdi Keremi ve Seyyid Muhammed Hüseyni'nin 7 Ocak'ta idam edilmesine ilişkin güçlü itirazını yinelemek üzere çağırdı."
Fransa, Almanya, İngiltere, Danimarka ve Belçika da aynı şeyi yaptı. İnfazları protesto etmek için İranlı diplomatları çağırdılar.
“Benzer düşünen AB üye devletleriyle birlikte İran büyükelçisini çağıracağız. Belçika Dışişleri Bakanı Hadja Lahbib Twitter'da yaptığı açıklamada, "Yeni AB yaptırımları masada" dedi.
Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, İslam Devrim Muhafızları Kolordusu'nun (IRGC) terör örgütü ilan edilmesi çağrısında bulunacak kadar ileri gitti. Böyle bir hareketi politik olarak önemli ve mantıklı olarak nitelendirdi. Ayrıca, Berlin'in Devrim Muhafızları'nı listelemek için Avrupa Birliği ile birlikte çalıştığını, özellikle de resmi olarak Ortak Kapsamlı Eylem Planı (JCPOA) olarak bilinen 2015 İran nükleer anlaşmasını canlandırma konusundaki nükleer görüşmeler alanında İran ile Batı arasındaki ilişkileri daha da karmaşıklaştıracak bir hareket olduğunu ima etti.(Faramarz Kuhpayeh/Tehran Times)