Foreign Affairs: Moskova direniş ekseni ile nasıl ortaklık kuruyor?
"Rusya ve Direniş Ekseni, her iki tarafın da haddini bildirmek istediği ABD'ye karşı duydukları düşmanlıkla birleşiyor."
Aşağıda tercümesi verilen makale, Alman Uluslararası ve Güvenlik İşleri Enstitüsü araştırmacılarından Hamidreza Azizi ve James Martin Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Araştırmaları Merkezi’nde program direktörü ve Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar merkezi düşünce kuruluşunu kıdemli Avrupa, Rusya ve Avrasya araştırmacılarından Hanna Notte’nin imzasıyla Foreign Affairs dergisinde yayımlandı. Yazarlar, Rusya ile direniş ekseni arasındaki derinleşen bağlara dikkat çekerek, her iki tarafın da kendi ajandalarında ortaklaştıkları fazlaca konu başlığı olduğuna dikkat çekiyor.
Rusya’nın tehlikeli yeni dostları
Moskova direniş ekseni ile nasıl ortaklık kuruyor?
Rusya, 2022’de Ukrayna’yı işgal etmesinden bu yana İran ile derin bağlar geliştirdi. Nükleer programını kısıtlamak amacıyla 2010’larda Tahran’a dönük yaptırım rejimine katılan Moskova, İslam Cumhuriyeti’ni diplomatik olarak korumaya ve ülke ekonomisine yatırımlarını artırmaya başladı. Tahran da Rusya ordusuna insansız hava araçları da dahil olmak üzere savaş alanında kayda değer destek sağladı. Her iki gelişme de uluslararası alanda büyük ilgi gördü ve yaygın bir öfkeye sebebiyet verdi.
Ancak Rusya eş zamanlı olarak, daha gözden ırak olmasına rağmen daha az önemli olmayan başka bir dizi ilişki kuruyor. Son iki yılda Moskova, Lübnan’dan Irak’a uzanan İranlı ortaklar ve vekiller ağı olan “Direniş Ekseni” ile ilişkilerini yoğunlaştırdı. Hamas, Hizbullah, Yemenli Husiler, Iraklı ve Suriyeli milisleri içeren bu eksen, kendisini İsrail ve dolayısıyla ABD ile savaş halinde görüyor. Yani Kremlin için doğal bir müttefik.
Gazze Şeridi’ndeki savaş, Eksen'e yeni bir destek kazandırdı ve onu ABD birliklerine, İsrail kuvvetlerine ve uluslararası gemilere karşı askeri eylemde bulunmaya sevk etti. Bunu yaparken de Rusya’ya ABD’yi ve onun müttefiklerini zayıflatma konusunda yeni fırsatlar verdi. Moskova bu fırsatları değerlendirdi. Rusya, 7 Ekim’den sonra Hamas ve Husilere yönelik diplomatik desteğini artırdı, Birleşmiş Milletler nezdinde onların eylemlerini savundu ve saldırılarından ABD’yi sorumlu tuttu. İsrail askerlerine saldıran eksene teknik ve lojistik yardım sağladı. Ve Rusya’nın İsrail ile olası bir çatışmada, belki de sofistike elektronik savaş yoluyla Hizbullah’ı destekleyebileceğine dair kaygı verici belirtiler var.
Moskova, Eksen'i kontrol eden bir kukla ustası değil ve ağın üyelerini ABD’ye daha fazla baskı yapmaları için kışkırtma çabaları ölçülü olacaktır. Rusya, Fars Körfezi’ndeki Arap ülkeleri ve İsrail ile bağlarını muhafaza etmek istiyor ve bu nedenle İran ile bağlantılı örgütlere sınırsız destek vermeyi göze alamaz. Fakat Rusya yine de Eksen'i cesaretlendirecek, Amerikan karşıtı tasarımlarını teşvik edecek ve saldırılarını daha etkili hale getirmek için çalışacaktır.
Dolayısıyla Washington’un bu etkiye karşı koymak için kendi yoğun çabalarıyla karşılık vermesi gerekecektir. ABD, bilhassa Gazze’deki savaşı sona erdirmeye çalışmalı. Ayrıca Ortadoğu’daki gerilimi yatıştırma konusunda daha fazla çaba sarf etmeli. Ve Washington’un üçüncü tarafları, özellikle de Arap müttefiklerini, Rusya ile Direniş Ekseni arasındaki ortaklığın altını oymaya zorlaması gerekiyor. Aksi takdirde Rusya, İran ve bu iki ülkenin dostları ABD’nin tüm bölgedeki gücünü azaltabilir.
Düşmanımın düşmanı
Rusya’nın Direniş Ekseni'yle ilişkisi yeni bir olgu değil. İki taraf arasında uzun yıllardır siyasi temaslar var. Örneğin Hamas heyetleri, 2006’dan beri Moskova’yı sık sık ziyaret ediyor. Rusya ordusu, Moskova’nın Suriye iç savaşına askeri müdahalede bulunduğu 2015 yılından bu yana İran destekli milislerle çalışıyor ve bu süreçte operasyonlarını Hizbullah ile koordine etmişti.
Aynı yıl Moskova, Irak’ta İran destekli milisleri bir araya getiren bir şemsiye örgüt olan Irak Halk Seferberlik Güçleri [Haşd Şaabi] ile de temas kurdu. Aynı zamanda İran, Irak, Rusya ve Suriye, İslam Devleti (ya da IŞİD) ile mücadeleyi koordine etmek amacıyla dörtlü bir istihbarat merkezi kurarak Rusya ile Haşd eş-Şaabi arasında istihbarat paylaşımının (her ne kadar paylaşım sınırlı ve etkisi az olsa da) başlangıcını oluşturdu.
Moskova, başta bu örgütlere sistematik güvenlik yardımı sağlamaktan kaçındı. Ancak Ukrayna’yı işgal ettikten sonra Rusya bu ihtiyatlı tavrından bir miktar vazgeçti. Rusya ordusu kaynaklarını Putin’in Ukrayna’daki hamlesine yoğunlaştırırken Moskova, Suriye’nin orta ve doğusundaki pek çok kilit mevziiyi İran destekli milislere ve Hizbullah’a bıraktı.
Reuters’ın haberine göre Rusya, ayrıca İran destekli milislerle istihbarat paylaşımını artırdı ve Suriye üzerinden Hizbullah’a gemi savar füzeleri tedarik etti. Ayrıca İran’ın Suriye’nin hava savunmasını geliştirmesine de yeşil ışık yaktı. Bu destek, söz konusu grupların operasyonel kabiliyetlerine büyük bir destek sağlayarak ABD’nin Suriye’nin doğusundaki çıkarlarını daha sık ve isabetli bir şekilde hedef almalarına olanak tanıdı.
Eksen için Rusya’nın himayesi mükemmel bir zamanda geldi. Ağın kurucusu İranlı General Kasım Süleymani’nin 2020’de suikasta kurban gitmesinin ardından Eksen, giderek merkezsizleşmeye başladı ve mensuplarına uluslararası ortaklıklar arayışında daha fazla özerklik sağladı.
Neredeyse tamamı, Kremlin’in tanınmasının kendilerine kendi iç siyasi sahalarında avantaj sağlayacağını ve nihayetinde İran’dan aldıkları desteği tamamlayabilecek güvenlik yardımı sağlayacağını umarak, yoğunlaştırılmış angajman için gözünü Moskova’ya çevirdi. Bu erişim de Rusya’ya daha geniş bir bölgesel ortak seçeneği sundu. Merkezsizleşme aynı zamanda ağı daha esnek ve dolayısıyla Washington açısından tehlikeli hale getirerek ekseni Moskova için daha kullanışlı kıldı.
7 Ekim’den sonra Rusya ile Eksen arasındaki gizli savaş alanı mutabakatı bir başka seviyeye ulaştı. Rusya, Suriye’nin batısındaki Hmeymim üssünden sinyal bozucuları kullanmayı artırarak İsrail’in ticari hava trafiğini sekteye uğrattı.
Rus pilotlar bir yıl aradan sonra Golan Tepelerindeki İsrail-Suriye ayrılma hattı boyunca hava devriyelerine yeniden başladı. İran haber kaynaklarına göre Hizbullah, ocak ayında İsrail’in Meron hava kontrol üssünü Rusya menşeili tanksavar güdümlü füzelerle vurdu ve bu da Moskova’nın militan örgüte silah aktarıyor olabileceğini gösteriyor.
ABD’li yetkililer de Rusya Savunma Bakanlığı’nın tasfiye edip yeniden markalaştırma sürecinde olduğu Wagner paramiliter şirketinin önümüzdeki aylarda Hizbullah’a hava savunma sistemleri sağlayabileceği konusunda uyarıda bulundu.
Rusya, askeri yardımdaki bu artışı daha fazla diplomatik ve söylemsel yardımla birleştirdi. Moskova, Washington’un barış sürecini tehlikeli bir şekilde tekeline aldığını ve bu nedenle Orta Doğu’da yeniden patlak veren şiddetten sorumlu olduğunu savunarak Hamas’a yönelik uluslararası eleştirileri ABD’ye yöneltmeye çalıştı.
Moskova ayrıca, örgütün İsrail’e ve Kızıldeniz’deki uluslararası gemilere insansız hava aracı ve füze saldırıları düzenlemesinin ardından Husileri savundu. Rus diplomatlar da Husilerin şiddet eylemlerinden ABD’yi sorumlu tutarak, saldırıların aslında Gazze’de ABD destekli İsrail “katliamı” olarak nitelendirdikleri hadiselerden kaynaklandığını savundular. Rusya, Husilere ticari gemilere saldırmayı durdurma çağrısında bulunan BM Güvenlik Konseyi kararına Çin ile birlikte çekimser oy kullandı.
Rusya’nın Husilerle olan ilişkisi elbette karmaşık. Moskova’nın çekimser kalması kararın geçmesini sağladı ve Husilerin bazı saldırıları istemeden de olsa Rus petrolü taşıyan gemileri vurdu. Husilerin saldırıları Rusya’nın petrolünün büyük kısmını Hindistan’a taşıdığı Süveyş Kanalı’nın kapanmasına yol açarsa Moskova’nın ihracat maliyetleri epey yüksek olabilir. Fakat Rusya (başarısız bir şekilde) Güvenlik Konseyi önerisine Husilere yönelik eleştirileri saptıracak bazı değişiklikler sıkıştırmaya çalıştı.
Saldırılar şimdilik Rusya’ya sınırlı bir iktisadi zarar verdi. Ve Moskova muhtemelen küresel ticaretin sekteye uğramasından memnuniyet duyuyor. Enflasyon ve arz yönlü kıtlıklara yol açabilecek olsa da Rusya, bu sonuçların herkesten çok Batı toplumlarına zarar vereceğini umuyor.
Sonuç olarak Moskova, Husilere yardım etme konusunda çekingen davranmadı. Rusya, ocak ayı sonunda temsilcilerini Dışişleri Bakanlığında ağırladı. Karşılığında bir Husi yetkili, Kızıldeniz’den geçen Rus ve Çin gemileri için güvenli geçiş taahhüdü verdi. Eksen'deki diğer örgütler de Moskova’yı ziyaret etti. Hamas temsilcileri, Rusya’nın başkentine 7 Ekim’den bu yana iki kez gitti ve burada İranlı yetkililerle bir araya gelme fırsatı buldu.
Rusya’nın eylemleri, İsrail ile Eksen arasında ve özellikle de İsrail ile Hizbullah arasında genişleyen bir çatışmadaki potansiyel rolüne ilişkin endişeleri artırıyor. Rusya, Suriye’yi de içine alacak ve oradaki çıkarlarını tehdit edecek topyekûn bir savaşı istemese de savaş çıkması halinde muhtemelen Hizbullah’ı destekleyecektir.
Örneğin Rusya, 7 Ekim'den bu yana artırdığı sinyal bozmayı yoğunlaştırarak ya da Suriye’nin hava sahasını “kapattığını” duyurarak İsrail’in savunma planlamacılarının başını ağrıtabilir. Rusya’nın İsrail savaş uçaklarını bizzat düşürmekten kaçınacağı neredeyse kesin; ama Şam’ın Rusya’nın sağladığı füze savunma sistemleri cephaneliğiyle İsrail uçaklarına saldırması durumunda, Rusya’dan gelen hassas istihbarat ve sinyal bozma yardımıyla Moskova, ortaya çıkan herhangi bir olayla ilgili makul inkârını koruyabilir.
Mahalle baskısı
Moskova’nın Eksen'in Amerikan karşıtı aktivizmiyle işbirliği sınırsız olmayacaktır. Rusya, Kremlin’e kayda değer iktisadi faydalar sağlayan; ama Eksen üyeleriyle düşmanca bir ilişki içinde olan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi Körfez ülkeleriyle olan bağlarına büyük yatırım yapmaya devam ediyor.
Rusya, ayrıca Rusça konuşan büyük bir nüfusa ev sahipliği yapan ve gelecekte Ukrayna’ya askeri destek sunabilecek olan İsrail ile de bir nebze olsun nezaketini korumak istiyor. Rusya ile eksen arasındaki işbirliği, kısa vadede iki tarafın farklı hedeflere sahip olması nedeniyle de kısıtlanabilir. Kremlin, muhtemelen Ortadoğu’daki Amerikan kaynaklarını kendine bağlamak isterken Eksen, Amerikan kuvvetlerini saf dışı bırakmak istiyor.
Fakat bu engeller ilişkinin derinleşmesini engellemeyecektir. Farklı aktörler karşılıklı yardımdan istifade ediyor; örneğin şubat ayında Ukrayna askeri istihbarat yetkilileri İran’a ait insansız hava araçlarını kullanan Rusların Suriye’deki Hizbullah komutanları tarafından eğitildiğini iddia etmişti.
Rusya ve Eksen, her iki tarafın da haddini bildirmek istediği ABD’ye karşı duydukları düşmanlıkla birleşiyor. Aktörlerin uzun vadeli hedefleri de aynı doğrultuda: Ukrayna’daki savaşı daha düşük bir yoğunluğa ulaştığında Moskova da ABD’nin Ortadoğu’dan çıkarılmasını istiyor.
Rus yetkililer Irak’ın ülkedeki Amerikan askerlerinin çekilmesi için yaptığı baskıyı selamladılar ve Suriye’deki Amerikan varlığıyla alay etmeye devam ediyorlar. ABD’nin Gazze’de ve daha geniş bir bölgede “ertesi gün” planları dikte etmesine izin vermeyecekleri konusunda uyarıda bulunan Rus yetkililer, Moskova’nın Amerikan başarısı kokan ya da Eksen'i bir kenara itmeyi amaçlayan her türlü diplomatik çabaya çomak sokmaya çalışacağını öne sürüyorlar.
Bu entrikayı durdurmak ABD için kolay olmayacaktır. Washington’un hem Rusya hem de İran destekli direniş grupları üzerinde doğrudan bir yaptırım gücü yok; son dönemde Husiler ve Iraklı milislerin saldırılarını caydırmak için askeri saldırıları kullanma konusundaki kötü sicili de bunu gösteriyor. Ancak Washington, İsrail’in Gazze’deki savaşına acilen bir son vermesini isteyerek işe başlayabilir.
Savaş ne kadar uzun sürerse, Rusya’ya giderek güçlenen Eksen'i tahkim etmek ve ondan faydalanmak için o kadar çok yol açacaktır.
Daha da önemlisi ABD, bölgede metastaz yapan çatışmaları çözmek üzere ciddi diplomatik çabalara girişebilir. Washington’un şu anda İran’ı zayıflatmaya ve Eksen'e verdiği desteği kesmeye odaklanması, Eksen'in Rusya ile olan bağlarını otomatik olarak koparmayacaktır.
Bunun için örgütlerin bizzat kendilerinin kontrol altına alınması ve zayıflatılması, bunun için de ABD’nin Eksen gruplarının faaliyet gösterdiği ülkelerle ciddi bir şekilde yeniden temasa geçerek resmi devlet yapılarını güçlendirmesi gerekiyor. Irak, Lübnan ve uluslararası alanda tanınan Yemen hükümetleri bu kadar zayıf ve dağınık olmasaydı Eksen bu kadar güçlü olmazdı.
Son olarak Washington, Kremlin ile Eksen arasındaki karşılıklı yardımı en aza indirmek için üçüncü tarafları Moskova üzerindeki baskılarını kullanmaya teşvik etmeli. Rusya, Körfez ülkelerine ekonomik ortak olarak büyük değer verdiği için İran taraftarı örgütlere yaptığı yardımın en kötü biçimlerini azaltması konusunda bu ülkelerin baskısına maruz kalabilir.
Bu ülkeler şu anda İsrail’in Gazze’deki operasyonuna duydukları öfke konusunda Eksen'le ortaklaşmış durumdalar ve bu nedenle böyle bir baskı uygulamayı öncelik haline getirmediler. Fakat savaş sona erdiğinde Washington’un Körfez’in desteğini kazanması daha kolay olacaktır.
ABD’li yetkililer için Rusya ile Eksen arasındaki ortaklığı bozma yönünde çabaları yoğunlaştırmak acil bir görev gibi görünmeyebilir. Ne de olsa Washington, halihazırda Rusya’nın Ukrayna’yı boyunduruk altına alma çabalarını durdurmak ve Eksen'i doğrudan kontrol altına almakla (ve Hint-Pasifik’te Çin’e karşı rekabet etmekle) meşgul.
Ancak gerçek şu ki Washington bir sorunu çözmeden diğerini çözmeyi umut edemez. Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi, onun mevcut uluslararası düzeni yıkma arzusunu yansıtacak şekilde, niyet ve kapsam bakımından her zaman küresel olmuştur.
Direniş Ekseni'ni himaye etmesi de bu kampanyanın bir parçası. Bu Eksen, yalnızca ABD’yi Ortadoğu’dan defetmek değil, aynı zamanda şeytani ve emperyalist bir imparatorluk olarak gördüğü bu ülkeye darbe vurmak da istiyor.
Moskova, Eksen'in yıkıcı eylemlerini yalnızca dikkatleri Ukrayna’dan başka yöne çektikleri için hoş karşılamıyor ve Eksen de sadece Kremlin yardım teklif ettiği için Rusya yanlısı değil. Bilakis, iki oluşum birbirlerini Batı’nın hakimiyetini zayıflatmaya yönelik daha geniş bir çabanın silah arkadaşları olarak görüyor. Eğer Washington her birinin planlarını bozma konusunda ciddiyse, birlikte çalışmalarını engellemeli.(Foreign Affairs-Çeviren: Emre Köse/YDH)