Yine mi kandırılacağız?
Birinci körfez savaşında kandırıldık. Bir koyup üç alacaktık. Komşumuza karşı ABD ile işbirliği yaptık. Güya Kerkük ve Musul’u alacaktık. İyi komşuluk ilişkilerimizden ve ticaretimizden olduk. Ticaretin durması özellikle doğu ve güneydoğuyu savaşın mağduru haline getirdi. İşsizlik yoksulluk terörü azdırdı. Günün sonunda beş koyup bir alamadığımızı gördük. Oysa Kerkük ve Musul zaten biz Müslümanların idi. Kendi aramızda çatışma çıkarmak için çizilmiş “ulusal sınırlar” bu şekilde işlevini görüyordu. Sonuç: KANDIRILDIK!
İkinci körfez savaşında da aynı gerekçelerle Büyük şeytanın yanında yer aldık. Tezkere geçmese de, geçmiş gibi ABD öncülüğündeki koalisyonuna destek olduk. Günün sonunda İsrail ile savaşma potansiyeli olan Irak perişan olmuş, bırakın savaşmayı ayakta durma gücünü dahi kaybetmişti. Koalisyon güçleri amaçlarına ulaştığı halde biz kayıplarımızla baş başa kalmıştık. Belki onlarca yıl iç kaşıklıklarla boğuşacak bir komşumuz olmuştu. Her iki körfez savaşında on binlerce kardeşimiz katledilmiş, sakat kalmış ve mülteci olmuş bize de onun yükü kalmıştı. Sonuç: KANDIRILDIK.
Bu iki felaket aklımızı başımıza getirmedi. Merhum Erbakan’ın açık uyarılarına rağmen komşularımızın küresel güçler tarafından talanından hayâsızca pay almak için bu kez Suriye’de büyük şeytanla işbirliğine gittik. Şam’ı ve Halebi alma hayalleri kuruyorduk. Ümmet talan edilirken biz talandan pay alma derdinde idik. Amerika Suriye’yi vururken atılan füzeleri/bombaları yetersiz görenlerimiz oluyor, ulema(!) daha çok atması için adeta Büyük şeytana yalvarıyordu. Payımıza yine komşuyla düşmanlık, haddinden fazla mülteci yükü düştü. Şimdi elimizle zayıflattığımız komşumuz İşgalci Siyonist tarafından her gün gözlerimizin önünde bombalanırken “neden hava savunma sistemleri devreye girmiyor?” diye merak ediyoruz. Oysa o savunma sistemleri eğitip donattığımız mücahitlerimiz(!) tarafından tahrip edilmişti. Şimdi kendi elimizle komşulara kazdığımız kuyuya düşmüş bulunuyoruz. İşgalci Siyonist’in sadece güvenliğini taahhüt etmiştik, temin ettiğimiz güvenlik onun azdırmış şimdi kuduz köpek gibi sağa sola saldırır hale gelmiş bizi de ısıracak korku ve paniğini yaşıyoruz. Suriye’de de Sonuç: KANDIRILDIK.
Yeni bir kandırılmanın eşiğine gelmiş bulunuyoruz. Bu tehlikeye işaret etmek dahi tehlikeli. Güya Türkiye yüzyılı projesi kapsamında Kürtlerin gasp edilmiş bütün hakları iade edilecek. Kulis bilgilerine göre bağımsız bir Kürdistan devleti tanınacak. Körfez savaşları ve Suriye savaşında ileri sürülen “diktatörleri devireceğiz, halka demokrasi ve özgürlük getireceğiz” sloganları gibi bu söylem de kulağa çok hoş gelmektedir. Hiç kimse hiç kimsenin gasp edilmiş haklarının iadesine itiraz edemez. Bu açıkça zulme zalime destek olmaktır. Ancak bu hakların iadesinin yolu yöntemi böyle mi olmalıdır!? Herkes çok iyi biliyor ki yıllardır burnumuzun dibinde Amerika tarafından eğitilip donatılan bir YPG gücü var. Uçaksavar eğitiminden Siha ve helikopter kullanma eğitimine kadar tam donanımlı bu ordu sizce direnişin bitirdiği DAİŞ’e karşı donatılıyor olabilir mi?
Bu ordunun başındaki zavallı Mazlum Abdi bu kadar silah ve eğitim aldığı Amerika’ya rağmen bir irade ortaya koyabilir mi? İradesi İmralı, Kandil, Erbil veya Rojavada aranan “Kürtlerin” gerçek iradesinin Washington’da olduğundan kimsenin şüphesi kalmış mıdır? Böyle bir proje Amerika’ya rağmen hayata geçirilebilir mi?
Kürtlerin haklarını gasp eden her ülke kendi içinde sessiz sedasız bu hakları iade edemez mi? Bunun için düne kadar “bebek katili” olarak anılan birinin parlamentoda konuşturmanın ne anlamı olabilir! Siyonistlerin giderek yüksek sesle dillendirdikleri “bağımsız Kürdistan” söylemlerinden siz de kuşkulanmıyor musunuz? Faraza kurulacak Amerikan kuklası bir devlet Siyonist rejimle “savunma işbirliği” anlaşması yapsa nasıl bir sonuçla karşılaşırız?!
Türkiye’ye karşı silahlandırılan YPG’nin devlet statüsü almadan Türkiye ile savaşamayacağı çok açık. Ancak devlet statüsüne kavuştuğunda herhangi bir Türkiye düşmanı devletle savunma işbirliği anlaşması yapıp onların deniz ve hava gücünden yararlanamaz mı?! İşte o zaman yine KANDIRILDIK deyip dizlerimizi döveceğiz.
Çözüm sürecinin başlatıldığı dönemi hatırlayın. Dağılmaya başlayan örgüt can çekişirken yeniden canlandırıldı. Şimdi de benzer bir süreç yaşanmıyor mu? Sadece örgüt muhatap alınmayacak deniliyor ama madem öyle neden işe örgüt liderinin mecliste konuşma yapması ile gündem oluşturuluyor. Mesela Mecliste onun konuşturmaktan önce neden Kürtçenin ikinci resmi dil olması konuşulmasın!
Biz başından beri Müslümanlar arasındaki ihtilafların kendi aralarında çözülmesini ve büyük şeytanın bu işlere karıştırılmamasını savunuyoruz. İran İslam Cumhuriyetinin yeni Cumhurbaşkanının ana dili Kürtçe olup kendisi Sadece Kürtlere değil ülke içindeki bütün etnik ve mezhebi kimliklere yönelik iyileştirmelere açık biri. Kürtlere hakları iade edilecek ve yeni statüler kazandırılacaksa neden İran’ın yanına alacağı Şam ve Bağdat hükumetleri de masada olmasın?!
Kulis bilgileri Türkiye’nin Erbil hükümetinin bağımsızlığını tanıyacağı yönündedir. Bu durum resmen Irak’ı karşısına almak değil midir? Irak Türkiye’ye: “madem Kürtlerin bağımsız devleti olmasını istiyorsun önce kendi sınırların içerisinde başkenti Diyarbakır olan bir Kürdistan’ı tanımakla işe başla” demez mi? Türkiye bu haklı itiraza olumlu cevap verir mi?
Kürtlerin gasp edilen haklarının iadesini ve statü kazanmasını istemeyeninin iki gözü kör olsun! Ama ‘diktatörleri devireceğiz, halka demokrasi ve özgürlük getireceğiz’ sahte söylemleri gibi ‘Kürtlere haklarını vereceğiz’ sahte söylemleri ile coğrafyada yeniden savaş ateşinin harlanması tehlikesi gözden kaçırılmamalıdır.
Merhum babam İslam inkılabı olduğunda “oğlum İsrail bu işe ne diyor?” Demişti. İsrail kuduruyor deyince “o zaman bu inkılaba sahip çıkın, detek olun”. Demişti. Ben aynı yerdeyim. Bu projeye ABD ve İsrail ne diyor? Direniş cephesi ne diyor?. Ona bakmak lazım. Ben bu projede şeytanın parmağının olduğu kuşkusu ile yaklaşıyorum. Irak, Suriye, Filistin ve Lübnan’da Arapların kanı oluk oluk akarken neden Türk ve Kürtlerin kanı akmasın! Onlar da Müslüman değil mi? Müslüman kanına susamış vampirin gözü bu kanı dökmekte. Vesselam! (Emin Güneş - Hürseda)