İran bölgesel bir savaşa girecek mi?
Tahran'ın, İsrail ve müttefiki ABD'ye karşı bölge çapında operasyonlar düzenleyen Direniş Ekseni'ndeki merkezi rolüne rağmen, İslam Cumhuriyeti, düşmanın tuzağına düşmeyi ve kendisini merkezi bir hedef haline getirmeyi reddediyor.
İran, 14 Ekim 2023 tarihinde İsrail'e sert bir ültimatom vererek, Gazze'ye yönelik soykırım saldırılarını durdurmaması halinde, "büyük bir depreme" benzettiği önemli yansımaların olacağı uyarısında bulundu.
Tahran'ın BM elçisi daha sonra İslam Cumhuriyeti'nin Gazze savaşına ancak işgal devletinin İran'ın çıkarlarını ya da vatandaşlarını tehlikeye atması halinde müdahale edeceğini açıkladı.
Son dört ayda yaşananlar göz önüne alındığında, bu durum şu soruyu gündeme getiriyor: İran'ın kırmızı çizgileri nelerdir ve Tahran hangi noktada doğrudan çatışmayı tercih eder?
Kırmızı çizgiler
İran'ın motivasyonlarını ve tepkilerini anlamak için kırmızı çizgilerini, yani kararlılıkla savunduğu pazarlık edilemez sınırlarını anlamak çok önemlidir. Bunun temelinde, kısa süre önce 44. kuruluş yıldönümünü kutlayan İslam Cumhuriyeti'nin bekası yatıyor. İran'ın toprak bütünlüğüne veya hayati çıkarlarına yönelik herhangi bir tecavüz, potansiyel tehditleri caydırmak için savunmacı bir tepkiyi tetikler.
Bu kırmızı çizgilerin başında İran'ın deniz varlıklarına, enerji altyapısına ve stratejik çıkarlarına yönelik geniş çaplı saldırılar gelmektedir. Petrol rafinerileri veya nakliye yolları gibi hayati ekonomik düğüm noktalarına yönelik saldırılar İran yönetiminin hızlı ve kararlı tepkiler vermesine yol açacak ve ulusal varlıklarını ne pahasına olursa olsun korumaya hazır olduğu sinyalini verecektir.
İran hükümeti daha önce Hamas önderliğindeki direnişin El Aksa Tufanı operasyonuna katıldığını reddetmişti. İdeolojik olarak Filistinli direniş gruplarıyla aynı çizgide olsa da Tahran bu grupların özerkliği konusunda ısrarcıdır ve kendi iç cephesini istikrarsızlaştırabilecek doğrudan bir müdahaleden çekinmektedir. Bununla birlikte, Hizbullah gibi Direniş Ekseni'ndeki diğer müttefiklere verilen destek, İran'ın stratejik derinliğini hedef alan dış saldırılara karşı caydırıcı bir unsur olarak tereddütsüz devam etmektedir.
'Amerikasızlaştırma'
Şimdiye kadar Tahran, İsrail'in Gazze'deki savaşını diplomasi düzeyinde etkilemek çerçevesinde hareket etti ve ölümlerin derhal durdurulmasını, insani yardım üzerindeki ablukanın kaldırılmasını ve İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nden çekilmesini talep etti. İranlıların temel amacı Filistin direnişine ve askeri kabiliyetlerine ciddi bir darbe vurulmasını engellemek ve Filistinlilerin bir kez daha kitlesel olarak topraklarından göç etmesini önlemektir.
İran'ın bakış açısına göre İsrail ve ABD'ye karşı direniş, İslam Cumhuriyeti'nin stratejik vizyonunun temel taşlarından birini temsil ediyor - Batı Asya'daki daha geniş anti-emperyalist mücadelesinin ve ABD'yi bölgeden çıkarma gayretinin bir parçası.
Tahran'da pek çok kişi Gazze savaşının Washington'dan yönetildiğine ve ABD'nin BM Güvenlik Konseyi gibi küresel arenalarda İsrail'in başlıca savunucusu olduğuna inanıyor. Bu nedenle İran, Washington ve Tel Aviv arasındaki bölünmeleri şiddetlendirerek ABD'nin etkisini zayıflatmayı amaçlıyor.
İsrail'in etnik temizlik kampanyasını sürdürme kararlılığına rağmen, İran'ın stratejisi bu anlaşmazlıktan faydalanmak ve doğrudan çatışmaya girmeden ABD politikasını etkilemek için diplomatik kanalları kullanmak üzerine kurulu. Tahran'ın yaklaşımı özünde savaşa girmeden, saldırgan olmayan yöntemlerle Washington'a baskı uygulamaktır.
İsrail'in gizli saldırıları devam ediyor
Geçtiğimiz hafta İran'ın ulusal gaz iletim boru hatlarına büyük bir saldırı gerçekleştirildi. İran Petrol Bakanı Cevad Oji üç bölgede meydana gelen boru hattı patlamalarını "sabotaj ve terörist saldırılar" olarak nitelendirdi ve düşmanın planının kış boyunca çeşitli şehirlere ve ana eyaletlere gaz tedarikini keserek ülke genelinde sosyal ve siyasi huzursuzluğu ateşlemek olduğunu söyledi.
Hiçbir ülke saldırının sorumluluğunu üstlenmezken, New York Times'ın bazı Batılı resmi kaynaklara dayandırdığı haberinde saldırının sorumlusu olarak İsrail gösterildi. Saldırıların ciddiyetine rağmen İran'ın kritik gaz iletim kapasitesi korunarak geniş çaplı enerji krizleri önlendi.
Ancak bu saldırılar bile İran'ın kırmızı çizgilerini aşmadı çünkü ülkenin gaz iletim kapasitesinin yaklaşık yüzde 40'ını yok etmeyi ve bir enerji krizi yaratmayı amaçlayan bu vandalizm eylemi derhal engellendi.
Bu olaylar, İran ve İsrail arasında hava, kara, deniz ve siber uzayı kapsayan gizli çatışmada yeni bir bölüme işaret ediyor. Bu tür saldırılar bir şekilde rutin hale gelmiş olsa da, bu son turdaki sıklık, yoğunluk ve yıkım ölçeği, Tahran'ın yerleşik kırmızı çizgilerini aşan önemli bir tırmanmaya işaret edebilir.
İran'ın stratejik yanıtı
Filistin'e verilen desteğin İran'ın dış politikasının en önemli önceliği olması nedeniyle Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Gazze'de devam eden durumun çatışmanın diğer bölgesel cephelere yayılması olasılığını artırdığını belirtti.
Bu durum ABD için büyük bir endişe kaynağıdır. İsrail'in saldırılarının başlamasından bu yana ABD, İran ve müttefiklerini savaşta "yeni cepheler açmamaları" konusunda defalarca uyardı. Bu uyarılar istenen etkiyi yaratmadı: dört aydan fazla bir süre sonra Direniş Ekseni'nin Lübnan, Suriye, İran ve Yemen'den İsrail'in seçeneklerini kısıtlamayı amaçlayan ölçülü misillemelerle orantılı bir şekilde karşılık verdiği açıktır.
Dahası, İsrail İran'ın Filistinli müttefiklerinin sınırlarını zorlarsa, Tahran'ın göreceli, kısıtlayıcı, kısa ve orta vadeli bir karşılık vereceği anlaşılıyor.
Bu arada, Lübnan'daki Hizbullah, Filistin İslami Cihad, Irak ve Suriye'de faaliyet gösteren gruplar ve Yemen'deki Ensarullah'a bağlı silahlı güçler de dahil olmak üzere İran'ın müttefiklerinden gelen iddialı askeri tepkiler, İran'dan doğrudan talimat gelmese bile İsrail'in saldırgan tutumuna bağımsız bir şekilde karşı koymak için bir sopa görevi görüyor.
Washington ve Tel Aviv yeni cepheler açmaktan kaçındıklarını iddia etseler de sahada askeri çatışmaya hazırlanıyor ve çeşitli cephelerde gerilimi tırmandırmış durumdalar.
Buna karşılık Direniş Ekseni pasif kalmayı reddederek Tel Aviv'in hayati önem taşıyan hayat damarlarını kesmeyi hedeflerken güçlerini çatışmaya tamamen dahil etmekten kaçınıyor. Temel hedef, ABD üzerinde baskı kurarak İsrail'i Gazze'de itidalli davranmaya zorlamaktır.
Mantık en iyi silahıdır: Gazze'de uzun süreli savaş, özellikle enerji güvenliği, jeoekonomi, genel bölgesel istikrar ve kamu diplomasisi gibi alanlarda Avrupa ve Batı'nın çıkarlarıyla çelişiyor gibi görünmektedir.
Dolayısıyla Tahran bu uyumsuzluktan faydalanarak ABD ile Avrupalı müttefiklerinin arasını daha da açabilir ve İsrail'e yönelik baskı ve yaptırımların artmasına neden olabilir.
Büyük resim
Bugün İran'ın hasmane tutumu İsrail'den ziyade ABD'ye odaklanmış görünüyor. Tahran, bölgesel aracılar vasıtasıyla Washington ile ateşkesi güvence altına alacak ve İsrail'in Gazze üzerindeki baskısını hafifletecek anlaşmalara aracılık etmeyi umuyor. İranlılar arasında yaygın olan görüşe göre "meşru savunma" arayışı daha geniş çaplı bir bölgesel çatışmaya girmeye tercih edildiği yönünde, zira İsrail içinde uzun süreli iç krizler nihayetinde İran'ın işine yarayabilir.
Geçmişteki çatışmalardan, özellikle de Güney Lübnan'daki Hizbullah-İsrail savaşından yola çıkan İran, İsrail'in hem iç gücünü hem de dış desteğini aşındırma potansiyeli görüyor. Bu strateji, işgal devletini bölgedeki saldırgan tutumundan yavaş yavaş geri adım atmaya zorlamayı amaçlıyor.
Ayrıca İran, Gazze'deki savaşın Arap devletleri arasındaki itibarını ve nüfuzunu güçlendirmek noktasında fayda sağlayacağını öngörüyor ve böylece Tahran, Camp David Anlaşması gibi mevcut barış anlaşmalarını baltalamak ve İsrail ile Arap devletleri arasında 2000 yılında başlatılan normalleşme sürecini durdurmak için bu durumdan faydalanmayı umuyor. İran ayrıca İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Arap Birliği, BRICS ve Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) gibi platformlar aracılığıyla İsrail'e karşı uluslararası destek toplamayı hedefliyor.
İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını sürdürmesi halinde "önleyici saldırı" yapılması önerilmiş olsa da İran'ın Moskova ve Pekin'deki stratejik ortakları doğrudan savaşa tam desteklerini açıklamış değiller. Dolayısıyla Tahran'ın büyük uluslararası krizlerde Rusya ve Çin ile görüş ayrılığına düşmekten kaçınması muhtemeldir.
Gazze gambiti
Gazze'deki çatışmaya doğrudan müdahale olasılığını değerlendirirken İran'ın karşılaşacağı zorlu problemlerin farkında olmak çok önemlidir. Bunlar arasında can kayıpları riski, ekonomik yansımalar ve petrol ihracatında azalma yer alıyor.
İran'ın doğrudan askeri müdahalede bulunması seçeneği ancak İsrail ve ABD'nin Tahran'ın kırmızı çizgilerini aşması halinde masada olacak, ancak İran'a karşı herhangi bir askeri eylem uluslararası hukukun açık bir ihlali olacaktır. Devrim Muhafızları Başkomutanı'nın Ocak ayında söylediği gibi İran savaş peşinde olmasa da hiçbir tehdidi cevapsız bırakmayacaktır.
İran'ın Gazze'deki savaşı ideolojik bir bakış açısıyla değil realist ve uzun vadeli bir mercekten gördüğünü belirtmek gerekir. Bu da kritik bir gerçeğin altını çiziyor: İran doğrudan savaşa girmeden hassas bir tehdit dengesini korumak için çaba sarf ederken, doğrudan eylemlerin ve tepkilerin kontrolden çıkma potansiyeli her zaman mevcut olmaya devam ediyor.
İran şu ana kadar ne Washington'un ne de İsrail'in kendi topraklarına doğrudan saldırı riskini göze almayacağını hesapladı. Ancak her iki tarafın da karşılıklı olarak yanlış hesap yapma riski, doğrudan savaşa doğru kademeli bir tırmanışa yol açabilir.(Farzad Ramezani Bonesh/The Cradle)