İngiltere'den, katil İsrail'e medya kalkanı
Birleşik Krallık'ta İsrail taraftarları oranı Ekim başında yayınlanan bir ankete göre tespit edilen en düşük düzeyine düşerek ancak yüzde 17 çıktı. İsrail hakkındaki düşüncesinin kötü olduğunu söyleyenlerse yüzde 66'yı buldu.
17 Ekim'de İngiltere'deki tanınmış gazeteci Asa Winstanley'nin evine, terörle mücadele polisi baskın yaptı. Baskında Winstanley'nin gazetecilik materyalleri ve elektronik cihazlarına el koyuldu. Winstanley baskını yapan polislere, yaşananın zamanımız Holokost'u olduğunu, gelecek yıllarda onlar ve çocuklarının bu hareketlerine pişmanlıkla bakacaklarını söylediğini, bu sözleri üzerine bazılarının utanmış göründüğünü ifade etti.
Winstanley İsrail'in yaptığı zulüm, soykırım ve estirdiği teröre karşı senelerden beri Birleşik Krallık'ta mücadele verip mazlum Filistinlilerin sesi olan bir isim. İngiliz kaynaklarında İsrail'le alakalı yayınları biraz olsun araştıran herkes onun ismini öğrenir diye tahmin ediyorum. Şahsen takip ve muhtelif yayınlarından istifade ettiğim bir isim.
İngiltere İsrail'in kölesi mi?
Bütün yaptığı özetle soykırımı durdurabilmek için onu duyurmak olan bir kişinin terörle mücadele ekiplerince baskına uğraması İngiltere adına korkunç bir rezillik. Bu durum bizi bazı tespitlere sevk etmektedir:
1) İngiltere'nin tam manasıyla İsrail'e köle bir devlet olduğu görüntüsünü pekiştirmiştir. Netanyahu başbakan olsaydı herhalde o da terörle mücadele polisiyle bu baskını yaptırırdı. Dolayısıyla İngilizler için bu aşağılayıcı bir görüntüdür.
2) İngiliz idarecilerin tekrarlayıp durdukları ifade hürriyeti ve demokrasi mefhumlarına bağlılıklarının hiç samimi olmadığı ve bunları kendilerini meşrulaştırıp istemediklerini bastırmak için bir silah olarak kullandıkları bir kez daha görülmüştür.
3) Terörle mücadele polisine bu işin verilmesi tarife sığmaz bir utançtır. İngiliz siyasetinin varlığından bile daha kesin olan bir şey İsrail'in uyguladığı soykırımın varlığıdır, hiçbir teröristin yapamadığı kadar zalimlik yaptıkları ve terör estirdikleri hakikatidir. Fakat tüm bunlara değil de bu zulümlere karşı ses yükseltmeye terör eylemiymiş gibi muamele etmek adeta kimlik ve benliğini yitirmek ve Siyonizm tarafından tasmalanmak demektir.
4) Büyük bir çelişki ve esaretin de tezahürüdür. İsrail terör örgütleri tarafından kurulmuş ve terörist liderleri olan bir devlet. Bu teröristler İngilizlere karşı da terör eylemleri yaptılar. Bugün teröre karşıtlık iddiasındaki İngiliz hükümetinin şayet kendilerine ait bir karakter ve kimlikleri varsa, o terör örgütü Irgun'un devamı olan Likud Partisi ve başındaki Netanyahu ile kurucu terör örgütlerini ve terörist elebaşlarını methedenlere terörist muamelesi çekmesi gerekir. Bunlara destek verip kendi gazetecisine terörle mücadele polisi yollamak, teröre karşıtlık iddiasıyla büyük bir çelişki ve Siyonistlere esaretin apaçık tezahürüdür.
5) İngiltere'nin önde gelen çeşitli medya kuruluşları Winstanley'e yapılana sessiz kaldılar. Hâlbuki İngiltere merkezli Yahudi haber mecrası olan Jewish News bile hadiseyi gördü. Bu durum medyadaki bir kısım İngilizlerin İngiltere'deki Yahudilerden bile daha ziyade İsrail'e hizmet etmekte olduklarına işaret etmektedir.
Terörle mücadele kanunu zulmü
Filistin için protesto yapanların üzerine terörle mücadele polislerinin salınması ilk defa gerçekleşmiyor. İngiltere senelerden beri bu zulümle kendisini lekelemekte. Hatırlamaya değer hadiselerden bir tanesi Palestine Action grubunun kurucuları Huda Ammori ve Richard Barnard'ın başına gelenler.
İsrail'in en büyük özel silah şirketi Elbit'in Birleşik Krallık'ta 10 tane fabrikası bulunmasına karşı çıkıp 2021'de fabrika önünde "Elbit kapatılsın" protestosu yapan aktivistler polis tarafından derdest edilmişlerdi. Richard Barnard o dönem Electronic Intifada'ya konuşmuş ve 30'dan fazla kere tevkif edildiğini belirtmişti. Çifti hiçbir suçlamada bulunmadan gözaltına alıyor, 17 saat gözaltında tutuyor, soruşturmaları açık bırakıyorlar. Bunun bir tehdit taktiği olduğu belirtiliyor.
2000 yılında Tony Blair zamanında çıkarılan gaddar Terörizm Kanunu ile polisler mevzubahis örneklerde olduğu gibi yoktan yere insanları gözaltına alıp saatlerce sorgulayabiliyor, sorulara cevap verilmemesi cezai kovuşturmalara yol açabiliyor. Olağan sessiz kalma hakkı dahi tanınmadığı gibi tutukluların avukata ulaşması izni de verilmiyor. Tutuklular şahsi sorularla da sıkıştırılıyor. Yukarıda zikredilen Ammori, dini inancının ne olduğuyla alâkalı birçok soruya tâbi tutulduğunu anlatmıştı.
Dönemin İngiliz Dışişleri Bakanı Dominic Raab Ağustos 2021'de Kudüs'te İsrailli bakanlarla buluşup sanki onların sömürge bakanıymış gibi Palestine Action'ın kampanyasına son vermek için üzerlerine gideceği sözü vermişti.
Yıllardır böyle bilgileri aktararak kamuoyunun uyanmasına hizmet edenlerden biri olan Winstanley de aynı kanunun gadrine uğradı. Labour dönemi çıkan kanunla Tory'ler zulme devam etti. Tory'lerden baskı bayrağını tekrar devralan Labour zulmü sürdürüyor.
'Sömürge' devlet, İsrail karşıtlığındaki yükselişi durdurmak istiyor
Winstanley'e yapılanı öğrendikten sonra attığı twitte Ben Norton'ın yazdığı çok doğrudur: "Batılı sahte 'demokrasiler' Gazze'deki soykırımlarına karşı çıkan vatandaşları acımasızca bastıran otoriter sömürge rejimleridir."
Birleşik Krallık'ta İsrail taraftarları oranı Ekim başında yayınlanan bir ankete göre tespit edilen en düşük düzeyine düşerek ancak yüzde 17 çıktı. İsrail hakkındaki düşüncesinin kötü olduğunu söyleyenlerse yüzde 66'yı buldu. Matt Kennard'ın da işaret ettiği gibi, işte bu yüzden gazetecilere baskın yapılıyor ve aktivistler hapsediliyor.
Bir siyaset bilimci olarak yıllardan beri siyaset bilimi literatürüne "köpek devlet" tabirini yerleştirmek gerektiğini savunmamın sebebi de işte bu tip tablolar. Tabir akademik üslup için ağır bulunabilir ancak doktorun işi hastaya ağır gelmesin diye hastalığı olduğundan basit olarak göstermek değil, tam teşhis neyse onu yapmaktır. Ülkesi soykırım suçuna bulaşmasın ve hükümeti vicdanlı hareket etsin diye uğraşan kendi vatandaşlarına terör şüphelisi gibi muamele edip baskı ve zulümler yapmak, artık "kendin" olmaktan çıktığını ve bir başkasının kontrolü altındaki saldırgan bir varlığa dönüştüğünü gösterir. Gazze'deki soykırım sürecinde bulaştığı cürümlerine bakılınca İngiltere için, Siyonizm tasması takılarak havlatılan bir varlığa dönüştüğü tespiti yapmamız hakkaniyet ve vicdanın gereğidir. Ülke için asıl değerli olanlar da o tasmayı çıkartma mücadelesi verenlerdir.
Asa Winstanley'e geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.(Ömer Ekrem Kesici/Star)