ABD finansmanlı ‘görev gücü’, Suriye’deki ‘rejim değişikliği’ planının ön saflarında
"Sızan belgeler, SETF’nin yıllar boyunca ABD ve müttefiklerinin Suriye’deki gündemini agresif bir şekilde desteklemek için milyonlarca dolar aldığını ve bu fonların USAID üzerinden sağlandığını ortaya koyuyor."
Suriye Acil Durum Görev Gücü (SETF), Suriye’deki Beşşar Esed hükümetinin devrilmesini kutlayarak, rejimin halk tarafından mağlup edildiğini ve bu başarının dış destek olmadan elde edildiğini iddia etti. Ancak, bu açıklamalar sosyal medyada eleştirilere maruz kaldı. ABD'nin finansal desteğiyle faaliyet gösteren ve USAID üzerinden fonlanan SETF, uzun süredir Suriye’de rejim değişikliği projelerinin öncüsü olarak hareket ediyor. Kuruluş, Esed hükümetine karşı psikolojik operasyonlar ve ekonomik yaptırımlar uyguluyor. Global Research portalından Ivan Kesic, SETF'in hikayesini anlatıyor.
Suriye Acil Durum Görev Gücü (SETF), pazar günü bir grup militanın Şam’a akın edip Beşşar el-Esed hükümetini devirmesinin hemen ardından X (eski adıyla Twitter) üzerinde “Suriye özgür,” diye yazdı.
“Görev tamamlandı. Suriye Acil Durum Görev Gücü, el-Esed rejimi, Rusya ve İran’ın Suriye halkı tarafından resmen mağlup edildiğini ve uluslararası toplumdan herhangi bir dış destek olmadan bu başarının elde edildiğini gururla duyurur,” ifadeleri kullanıldı.
Buna karşılık bir X kullanıcısı, SETF’ye sert bir eleştiride bulunarak, "El-Kaide lideri ve IŞİD terör örgütü ile Batılı istihbarat kurumları arasında güçlü bağları olan biri, tam da beklediğim özgürlük bu,” dedi.
SETF, uzun süredir ABD’nin Suriye’deki “rejim değişikliği” projesinin ön saflarında yer alıyor ve ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) tarafından finanse ediliyor. USAID, ABD askeri-endüstriyel kompleksinin yabancı istihbarat ajansı olan Merkezi İstihbarat Teşkilatı’nın (CIA) bir vekil kuruluşu.
“Suriyeli sivillere yönelik zulmü sona erdirme” kisvesi altında faaliyet gösteren bu kötü şöhretli kuruluş, Suriye’deki seçilmiş hükümete karşı Arap ülkesindeki kamuoyunu etkilemek için yıkıcı yaptırımlar ve psikolojik operasyonlar yoluyla Washington’un “rejim değişikliği” ajandasını aktif olarak destekledi.
El-Esed'in Şam’dan devrilmesinden sadece bir gün sonra, SETF İcra Direktörü Muaz Mustafa, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile bir araya gelerek Amerikan “misyonunun” başarısını görüştü.
Mustafa'nın ayrıca ABD hükümetinden daha fazla destek talep ettiği ve bunun bir ödül olarak görülmesi gerektiğini söylediği bildirildi.
SETF ve Amerikan doları
Sızan belgeler, SETF’nin yıllar boyunca ABD ve müttefiklerinin Suriye’deki gündemini agresif bir şekilde desteklemek için milyonlarca dolar aldığını ve bu fonların USAID üzerinden sağlandığını ortaya koyuyor.
Amerikalı gazeteci Max Blumenthal, X üzerinde bir makbuzun fotoğrafını paylaşarak, “SETF’nin USAID’den aldığı 153 bin 535 dolarlık hibeye bir göz atın. Bu hibe, Rukban kampına yardım ulaştırılmasını öngörüyor ve aynı zamanda ‘kilit bilgi verenlerle görüşmeler yapmayı’ da kapsıyor,” diye yazdı.
Blumenthal, “SETF, ABD’nin Suriye’ye savaş açması amaçlı lobi faaliyetlerinin ön saflarında yer aldı. 2013 yılında John McCain’i meşhur Suriye gezisine çıkardı ve ardından Şam’ın bombalanması çağrısında bulundu. Suriyeli sivilleri yoksulluğa sürükleyen Sezar yaptırımlarında da önemli bir rol oynadı ve tüm rejim değişikliği faaliyetlerinin merkezinde kalmaya devam ediyor,” diye ekledi.
Blumenthal’ın bu açıklamaları, SETF çalışanı ve el-Esed hükümetine karşı önde gelen propagandacılardan biri olan Celine Kasem’e yanıt olarak geldi. Kasem’in faaliyetleri son yıllarda defalarca ifşa edildi.
Press TV’nin Filistin Deklasifi programının yapımcısı David Miller, bu yılın şubat ayında Kasem ve SETF meslektaşlarının Suriye’de kullandığı manipülatif taktikleri vurgulamıştı.
Miller, “@SyrianETF’nin yönetim kurulunda, ABD’de Siyonist rejimin doğrudan yabancı ajanı olarak hareket eden Demokrasileri Savunma Vakfı’ndan bir üye var,” diye yazdı.
Miller, “Davamı kazandıktan sonra, Celine, İngiliz Sünnilerini, Suriye’deki başarısız NATO ve Siyonist rejim değişikliği kampanyası üzerinden mezhepçi bir histeriye sürükleyerek yasal bağış kampanyamı sabote etmeye çalıştı,” diye ekledi.
Miller’a göre, bu tür taktikler, “Siyonizme karşı maddi direnişe verilen desteği baltalamak için bir ABD stratejisinin” parçası ve SETF’nin Suriye hükümetine karşı kampanyasını Siyonist işgalle bağlantılandırıyor.
Bu yılın mart ayında, SETF, sözde “Suriye Devrimi”nin 13. yıl dönümünü, İsrail rejiminin sesli savunucuları olan pek çok önde gelen ABD’li Cumhuriyetçi liderin katıldığı bir toplantıda andı.
Katılımcılar arasında, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni (ICC) İsrail’e karşı savaş suçu iddialarını ilerletmek için Filistin’e yargı yetkisi vermemesi konusunda lobi yapan önemli bir isim olan Stephen Rapp da vardı.
Pazar gününden bu yana, el-Esed hükümetinin düşmesi ve militanların Şam’ı ele geçirmesinin ardından SETF görevlileri kutlama yapıyor ve bunu Suriye halkına mal ediyor. Aynı Suriye halkı, SETF’nin bizzat lobi yaptığı "Sezar Yasası" kapsamında uygulanan yıkıcı Amerikan yaptırımları altında ezilmişti.
SETF ve Amerikan ‘rejim değişikliği’ planı
Blumenthal, The Management of Savagery adlı kitabında, SETF’nin ABD Dışişleri Bakanlığı ve bir dizi özel bağışçı tarafından finanse edilen, muhalefet yanlısı ve savaş kışkırtıcı bir lobi grubu olarak ortaya çıktığını açıklıyor.
Yıllar boyunca grup, ABD Kongresinin sözde Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ve diğer muhalif gruplarla doğrudan bağlantısı olarak hizmet verdi. Grubun direktörü Muaz Mustafa, Washington DC'ye yaşayan Suriye kökenli bir aktivist.
Mustafa, kendi ülkesine askeri bir saldırı için lobi yapmadan önce, ABD öncülüğündeki NATO askeri ittifakının işgalinden önce Libya Ulusal Geçiş Konseyi’ne danışmanlık yapmıştı.
Mayıs 2013’te Mustafa, ABD Kongresinin ünlü savaş kışkırtıcısı Senatör John McCain’e yaklaştı ve onu Suriye’yi ziyaret etmeye ve hükümet karşıtı militanlarla buluşmaya ikna etti.
Bu militanlar ve İsrail ordusu arasındaki çabaları koordine eden İsrailli milyoner Mordechai Moti Kahana, STK’sı Amaliah aracılığıyla “Senatör John McCain’i savaşın harap ettiği Suriye’ye götüren muhalif grubu” finanse ettiğini açıkça övündü.
SETF’nin üst düzey ABD yetkililerini militanlarla bir araya getirme rolü, McCain tarafından da The Restless Wave adlı anılarında doğrulandı.
McCain, “Ay sonunda Türkiye’ye gittim ve Dışişleri Bakanlığı’nı ikna ederek birkaç saatliğine kuzey Suriye’ye girmeyi başardım. Washington merkezli Suriye Acil Durum Görev Gücü, beni ÖSO birliklerinin üyeleriyle buluşturmak için ayarlamıştı. ÖSO'nun Yüksek Askeri Konseyi’nin başındaki General Selim İdris ile birlikte gittim,” diye yazdı:
“Ne beklediğimi bilmiyorum ama savaşın ortasına girmek oldukça sıradan bir deneyimdi. General İdris, Brose, iki Suriye Acil Durum Görev Gücü çalışanı ve ben araçlara bindik ve birkaç kilometre kadar giderek sınır kapısına ulaştık. Bekleyen muhafızlarla karşılaştık. Kapıları açtılar ve Suriye’ye geçtik. Böylece savaş başladığından beri Suriye’yi ziyaret eden en üst düzey ABD yetkilisi olduk. Kısa bir sürüşün ardından ülkenin dört bir yanından gelen ÖSO komutanlarının bizimle buluşmak için toplandığı binaya ulaştık.”
Toplantılar ve Şam’da vaat edilen ortak kutlamanın ardından McCain’in PR ofisi, senatörün yanında gülümseyen Mustafa ve iki silahlı muhalifle poz verdiği bir fotoğraf yayımladı.
Birkaç gün sonra Lübnan medyası, bu iki kişiyi bir yıl önce 11 Şii hacıyı kaçırmakla suçlanan Ebu İbrahim ve Muhammed Nur olarak tanımladı.
SETF liderliği ve Amerikan terörü
Aynı yılın haziran ayında Mustafa, ÖSO muhalifleri ile eski CIA saha görevlisi Evan McMullin arasında Suriye’de bir toplantı ayarladı ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nın el-Kaide’nin Suriye kolu olan Nusra Cephesi’ni terör örgütü olarak tanımlamasına şiddetle karşı çıktı.
2014 yılında, SETF’in faaliyetleri, ironik bir şekilde muhaliflerin “demokratik doğasını” sergilemeyi amaçlayan Red Lines adlı belgeselde daha da açığa çıktı. Belgesel, uluslararası silah ve insan kaçakçılığını, tekfirci fanatikleri, yağmaları, savaş suçlarını ve McCain ile Mustafa’nın merkezi rolünü ortaya koyarak, ABD’nin bu Arap ülkesindeki gizli operasyonlarını daha da ifşa etti.
Belgeselde, Mustafa’nın Washington’dan Suriye-Türkiye sınırına yaptığı sık seyahatler ve Homs şehrindeki militanların kontrol ettiği bölgelere militanların sızmasına yardım ettiği anlatıldı. Ayrıca, Mustafa’nın isimsiz bir Amerikan şirketinden milyonlarca dolarlık ağır silah ve tank sevkiyatını tartıştığı görüldü. Bu şirketin, Donbass savaşından sonra Ukrayna ordusundan askeri teçhizat satın aldığı iddia edildi.
Diğer sahnelerde, Mustafa ve arkadaşları, ÖSO militanlarının bir okulun bodrumunda tutsakları tuttuğunu, bir çimento fabrikasını yağmaladığını gördü ve Ahrar-uş Şam yetkilisinin Suriye’de demokrasi istemediklerini itiraf ettiğini duydu.
SETF, aynı zamanda ABD içinde Suriye’ye yaptırım uygulanması için lobi yaptı ve milyonlarca Suriyeli sivili yoksulluğa sürükleyen Sezar Suriye Sivil Koruma Yasası’nın taslağının hazırlanması ve kabul edilmesinde kilit bir rol oynadı.
2016 yılında, Mustafa, Beyaz Miğferler’in başındaki Raid es-Salih ve Kongre üyesi Eliot Engel (Kongre'de İsrail rejiminin en ateşli destekçilerinden biri), Suriye’ye genişletilmiş yaptırımlar uygulanması için birlikte lobi yaptı. Bu yaptırımlar, ülkenin merkez bankacılık sistemini hedef aldı ve sivil uçakların yedek parçalarının tedarikini engelleyerek, savaşın harap ettiği ülkeye bir darbe daha vurdu.
Suriye’deki diğer ‘rejim değişikliği’ örgütleri
Suriye’de “rejim değişikliği” için agresif bir şekilde kampanya yürüten diğer sözde insani örgütler arasında İngiltere tarafından finanse edilen Beyaz Miğferler (Suriye Sivil Savunma), Hand in Hand for Syria (HiHFAD) ve Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) gibi kuruluşlar yer alıyor.
Bu örgütlerin tamamı Suriyeli militanlar, İsrail rejimi ve Batı istihbarat kurumlarıyla doğrudan bağları olmasına rağmen, Batılı gazeteciler ve politikacılar tarafından güvenilir ve güvenilir kaynaklar olarak kabul edildi.
Beyaz Miğferler grubu, eski İngiliz ordusu subayı James Le Mesurier tarafından kuruldu ve İngiltere ile ABD hükümetleri tarafından finanse edildi. Grup, hükümet karşıtı güçlerin kontrolündeki bölgelerde faaliyet göstererek, “hayat kurtarıcı çalışmalarına” dair daimî bir görüntü ve bilgi akışı sağladı.
Beyaz Miğferler’in etkisi, İngiltere hükümeti tarafından finanse edilen bir PR şirketi olan ARK tarafından daha da artırıldı. ARK, Beyaz Miğferler’in sosyal medya hesaplarını yönetti ve onu tanıtmak için uluslararası bir iletişim kampanyası geliştirdi. İngiltere Dışişleri Bakanlığı, bu savunuculuğu “paha biçilmez” olarak nitelendirdi.
HiHFAD, hem Suriye hem de Türkiye’de faaliyet gösteren İngiltere merkezli bir gruptu ve insani çalışmalarla uğraştığını iddia etmesine rağmen, Suriye’ye yabancı askeri müdahale için aktif olarak kampanya yürüttü.
Grubun önde gelen isimlerinden Rola Hallam, babası Musa el-Kürdi aracılığıyla sözde Suriye Ulusal Koalisyonu adlı hükümet karşıtı grupla bağlantılıydı. Grubun kurucu ortağı Fadi Sahlul, bir keresinde “ne kadar can alırsa alsın ne kadar felakete yol açarsa açsın, el-Esed'i devirmek istediklerini” açıkça ifade etmişti.
SOHR, insan haklarına odaklandığını iddia eden, ancak aslında İngiltere’de bulunan ve İngiliz Dışişleri Ofisi tarafından finanse edilen tek kişilik bir operasyondu. MI6’nın bir sözcüsü olarak defalarca ifşa edildi.
Finansman kaynakları, liderliği, bağlantıları ve operasyon yöntemleri göz önüne alındığında, SETF tartışmasız bu örgütler grubuna ait.(Çeviri: YDH()