Bir mektep inşa eden bir öğrenci
"Velayet bağlılık, yüce gönüllülük, sabır, cesaret ve inkılabı ve cihadi bir ruha sahip olmak, hikmet, akılcılık, bilgi ve basiret, düşmanı tanımak, krizlerde liderlik ve yönetim gücü..."
Geçtiğimiz Cumartesi günü İran İslam Cumhuriyeti, Direniş Şehidi Seyyid Hasan Nasrallah’ın şehadetinin 40. gününü anmak ve bugünün ve geleceğin nesillerine onun bu yorgunluk nedir bilmeyen mücadeleci kişiliğini bir nebze de olsa tanıtmak amacıyla Tahran'da Uluslararası “Nasrallah Mektebi” konferansı düzenledi.
Bu konferanstan iki gün önce İslam İnkılabı Rehberi Uzmanlar Meclisi üyeleriyle yaptığı toplantıda, liderliğin İslami sistemin sapmasını ve tersine dönmesini önlemedeki rolü hakkında şunları söyledi: ‘Hizbullah liderlerinin iftihar dolu geçmişine bakıldığında, özellikle de Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın bu 32 yıllık liderliği sırasında, onun davranış ve hayatındaki diğer unsurlardan daha çok öne çıkan şey, bu aziz Seyyid'in toplumun tevhid yolunda ilerlemesi ve sapmasını önleme konusunda liderlik pozisyonundaki tutum ve davranışlarıdır.
İmam Hamanei bu toplantıda, Kur'an-ı Kerim'in geriye dönmeyi bir tehlike olarak nitelendirdiği sayısız uyarı ve ikazları hakkında şunları söyledi: ‘Allah Kur'an-ı Kerim'de, eğer kâfirlere itaat ederseniz, sapkınlığa uğrayacağınız veya kâfirlerin sizi imandan sonra yeniden küfre döndüreceği konusunda tehdit etmektedir.'
Direnişin Seyyidi Şehit Nasrallah’ın bu otuz yılda yaptığı işlere bakıldığında, onun Siyonist küfür cephesine karşı mücadelede hiç geri adım atmadığı görülüyor.
1990'lı yıllarda henüz oluşum aşamalarını yaşayan Hizbullah, kuruluşunun ilk birkaç yılında bazı ihtilaflar nedeniyle yürütme konseyinde değişiklik yapmak zorunda kaldı ve Subhi Tafili’nin görevden alınması ve Şehit Seyyid Abbas Musevi'nin bir yıl liderlik yapılmasıyla yeni bir dönem başlamıştı ve Siyonistlerin 18 yıllık işgalin ardından 2000 yılında güney Lübnan'dan aşağılayıcı bir şekilde geri çekildiği o günden bu yana, böylesi bir güce sahip olmasına rağmen Siyonist rejim için Lübnan topraklarının ele geçirilmesi ulaşılmaz bir hayal haline geldi. 2006'daki 33 gün süren savaş, Hizbullah'ın kalesinin kuşatılamaz olduğunu kanıtladı ve bundan sonra geriye dönüş, geçmişe dönüş, yani Lübnan'ın yeniden işgali mümkün olmayacaktır.
32 yıllık aralıksız mücadele, Seyyid Hasan Nasrallah'ı, Müslümanların Dini Lideri İmam Hamanei’nin çizgisinde bir “Mektep İnşa Eden” bir lider haline getirdi. Öyle ki, Suriye eski Savunma Bakanı ve Arap dünyasında tanınmış bir isim olan Korgeneral Mustafa Talas şöyle diyor: "Nasrallah, onurlu ve sağlam bir duruşla, net ve kararlı bir sesle kürsünün arkasında durduğunda, aşağılanmayı ve yenilgiyi reddettiği bir konuşma yaptığında onu pür dikkat dinliyor ve ona gıpta ediyorum. Onun çehresine baktığımda, yedinci semaya çıkan ve yıldızları birbiri ardına toplayan bir çehre gördüm. Onun iradesi o kadar güçlü ve kırılmaz ki, bu iradede ne uzlaşma ne de esneklik var..."
Şehit Nasrallah'ın bu imajı, pîrî ve üstadı Seyyid Ali Hamanei'in ona aşıladığı ve 30 yıldan fazla bir süre boyunca onu eğittiği Kur'an'daki kararlılıktan kaynaklanmaktadır.
Peki direniş liderimizin özellikleri neydi ki, bugün onun gidişiyle onu bir birey olarak değil, şimdiki ve gelecek nesillerin ders alması ve eğitilmesi gereken bir mektep olarak ele almamız gerekiyor:
1- Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın ilk özelliği, direnişin ana kaynağı olan İran ile yakın ilişkisi ve Veliyyi Fakih'e olan bağlılığıydı. İmam Hamanei’ye duyulan bu bağlılık, itaat ve gönülden inanç, Hizbullah komutanları ve bizzat Seyyid Hasan Nasrallah için o kadar önemli ve gerekliydi ki, İmam Hamanei’den "Velayetin Kalesi" olarak bahsetmektedir ve Hizbullah'ın Yürütme Konseyi Başkanı Seyyid Haşim Safiyuddin'e İmam Hamanei’nin emirleri veya direktifleri karşısında tutumunun ne olduğu sorulduğunda şu cevabı veriyor: "İmam'ım (İmam Hamanei) huzuruna vardığımızda, Velayat kalesine girdik, bu yüzden Velayat kalesinden ayrılmamaya ve İmama Hamanei’nin talimatlarına aykırı herhangi bir hareket yapmamaya karar verdik."
“Peki bir şeyin İmam Hamanei’nin görüşüne uyup uymadığını nasıl anlıyorsunuz?” diye sorulduğunda şu yanıtı verdi: "Eğer bir konuda Rehberin bir açıklaması varsa mutlaka harekete geçeriz ve eğer onun bir konuya karşı olduğunu biliyorsak harekete geçmeyiz."
Bir konuda Veliiyi Fakih'in görüşü hakkında ihtilaf yaşadığınızda ne yaparsınız?" diye sorulduğunda da şu yanıtı verdi: "İlk uçakla Tahran'a gider ve doğrudan Veliyyi Fakih'in görüşünü alırız."
Seyyid Hasan Nasrallah ve Şehid Süleymani'nin İmam Hamanei’nin yolundan gitme konusundaki tutumları ne kadar da birbirine benziyor.
Şehit Süleymani Mektebinde Veliyyi Fakih, toplum fertlerinin dikkat etmesi gereken değişmez ve sabit ilkelerden biridir. Öyle ki, bu aziz şehit vasiyetinde İran halkına hitaben şöyle buyurmaktadır: “Usule ve temel ilkelere riayet edin. Usul yani Veliyyi Fakih’tir, özellikle bu bilge, hekim, mazlum, dinde, fıkhta, tasavvufta, ilimde takva sahibi olan aziz İmam Hamanei’yi canınızın en azizi olarak bilin ve görün. Ona hürmet ve saygıyı mukaddesata hürmet ve saygı olarak bilin.”
Direnişin Seyyidi Şehit Nasrallah da bugün İmam Hamanei ile parlayan Veliyyi Fakih’i “Velayetin Kalesi” olarak ve “İslam Dünyasının Sağlam Kalesi” olarak görmektedir.
2-Velayette erimenin ölçüsü, bu tutum ve davranışlarla ölçülebilir; bir yanda velayette erime sloganı atıp diğer yanda herhangi bir konuda İmam Hamanei’nin görüşünü bildikleri halde bunun tam tersini yapanların davranışlarına göre değil.
İran parlamentonun bazı oturumlarında bir plan veya yasa tasarısının oya sunulduğunu ve bazı muhalif temsilcilerin İmam Humeyni’nin veya İmam Hamanei’nin görüşüne aykırı olarak o plan veya yasa tasarısını onayladığını açıkladıklarını gördük. Bazı dönemlerde meclis başkanları da koltuklarından kalkıp o planın veya tasarının onaylandığını açıklar veya İnkılabın İmamlarının görüşlerini görmezden gelerek şöyle derlerdi; Milletvekilleri oy kullansın, biz İmam’ın (r.a) ya da İmam Hamanei’nin fikrini alacağız. Bu tutum ve davranışın neresi Veliyyi Fakih’e tabi olmakla uyuşuyor. Şehit Nasrallah ve Şehit Süleymani’nin yöntemleri “Mektep İnşa Ediyor” ve buna aykırı davranışlar “Mektebi Yakıyor”.
3-Direnişin Seyyidi Şehit Nasrallah’ın ikinci özelliği cesaretti. Onun cesareti, kararlılığı ve korkusuzluğu hem dostların hem de düşmanların dilindeydi. Yıllarca en kritik ve tehlikeli koşullarda, onu öldürmek için hiçbir çabadan kaçınmayan en acımasız düşmanla en yakın durumda savaştı. O her zaman şehit olma tehlikesiyle karşı karşıyaydı ve Siyonist rejimin, geçtiğimiz yıl direniş komutanlarının şehadetiyle Gazze'deki vahşi davranışlarını zirveye ulaştırdığı bir dönemde Şehit Nasrallah’a bölgedeki durumun tehlikeli olduğu, hedef tahtasında olduğu ve Siyonistlerin öncelikli hedefi olduğu ve bölgeyi terk etmesi önerildiğinde, “Burada kalacağım” dedi. Seyyid Nasrallah birçok kez şöyle demişti: “Eğer öldürülürsem ve yakılırsam ve bu hikâye binlerce kez tekrarlansa bile ben yine de İmam'ın ve İslam İnkılabının yolunda durmaya devam edeceğim.”
4- Şehit Seyyid Nasrallah’ın öne çıkan bir diğer özelliği de akılcılığı ve direnişidir. Şehit Seyyid Hasan Nasrallah çok sabırlı, cesaret ve akıl doluydu ve yiğitlik, cesaret ve risk alma ve devrimci ruhun bileşimindeki bu sabır Seyyid Nasrallah’ın hayatının her anında görülüyordu ve akıl, hikmet ve basiret onu bereketli kılmıştı.
5-Sonuç olarak şu söylenebilir; Velayet bağlılık, yüce gönüllülük, sabır, cesaret ve inkılabı ve cihadi bir ruha sahip olmak, hikmet, akılcılık, bilgi ve basiret, düşmanı tanımak, krizlerde liderlik ve yönetim gücü, dünyanın beyhude işlerine kayıtsızlık, Lübnan’ın azınlık toplumunda ulusal dayanışma oluşturma konusunda özel yetenek, askeri konularda yaratıcılık ve inisiyatif sahibi olmak, küresel düşünüp medeni bir yaklaşıma sahip olmak, çekim ve itim gücü, yorulmak bilmezlik ve Direnişin Seyyidi Şehit Nasrallah’ın daha başka onlarca seçkin özelliği ondan sadece Batı Asya coğrafyasına değil, her çağda ve dünyanın her coğrafyasına, bugünün ve yarının nesli için “Mektep İnşa Eden” bir şahsiyet sunmuştur ve zaman da bunu kanıtlayacaktır.
Hasan Raşvend