PISA sonuçları ve hükümetin tepkisi
540 bin öğrenci arasında yapılan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) sınavının sonuçlarına göre, Türkiye 72 ülke arasında 50. sırada yer aldı.
Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, PISA sonuçları sonrası Türkiye'nin eğitimdeki başarısına yönelik yapılan yoğun eleştirilere tepki gösterdi ve Türkiye'nin ortalamasını teknik liselerde okuyan öğrencilerin düşürdüğünü söyledi.
Türkiye'de sınava katılan 5 bin 295 öğrencinin yüzde 38,1'i Anadolu Lisesi, yüzde 36'sı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, yüzde 14'ü Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencisiydi.
Yılmaz, Türkiye'de Fen liselerinden PISA'ya katılan öğrencilerin oranının ise sadece %2,1 olduğunu ve bu öğrencilerin puanlarının 534 olduğunu açıklayarak, "Eğer sınava sadece Fen lisesi öğrencileri katılmış olsaydı, Türkiye dünya sıralamasında ilk üçte olacaktı" dedi. Yılmaz önümüzdeki süreçte eğitimde yapılacak reformlara ilişkin şöyle konuştu:
"Eksiklerimizin farkındayız. Önümüzdeki dönemde okul öncesi eğitimi zorunlu eğitim kapsamına alarak, ikili eğitimi kaldırarak, yabancı dil eğitimini artırarak ve mesleki ve teknik eğitime önem vererek önümüzdeki dönemde PISA'da çok iyi sonuçlar alacağımızı söylüyorum."
'Fen lisesi öğrencileri bile başarılı olamadı'
Fakat uzmanların PISA sonuçlarına ilişkin görüşleri, bazı noktalarda bakandan farklılık gösteriyor. BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan eğitimciler, PISA sınavında sadece Fen liselerinin başarısının ölçülemeyeceğini ve bunun ülkedeki genel başarıyı yansıtmayacağını söylüyor.
Eğitim Reformu Girişimi'nden (ERG) Yeliz Düşkün, "Başka ülkelerde de PISA sınavına sadece en başarılı öğrenciler değil, öğrencilerin tamamı giriyor. OECD, 'Eğitimde en başarılı ülkeler, bütün çocukların eğitimini önceliklendiren sistemine sahiptir' diyor. Dolayısıyla çocukları bu şekilde liselerine göre ayrıştırmak sorunlu bir ifade. Kaldı ki Fen lisesi öğrencileri bile PISA testinde başarılı olamadı" diyor.
'Türkiye PISA'da skorunu sürekli artırdı'
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Bekir Gür ise, teknik liselerin sınav sonucuna etki etmiş olabileceğini kabul etmekle beraber, PISA sonuçlarında 2012 sonuçlarına göre yaşanan düşüşün ciddiye alınması gerektiğini söylüyor:
"Türkiye PISA'da skorunu sürekli artırdı fakat 2015'te ciddi bir düşüş yaşandı. 2003 yılında Türkiye'de 15 yaş grubunun yaklaşık yüzde 70'i okula gidiyordu. Şu an ise tamamına yakını okula gidiyor. Dolayısıyla teorik olarak en dezavantajlı yüzde 30'luk kesimi eğitime dahil etmiş olduk ve bu kesimin sonuç üzerine etki etmiş olmaları muhtemel."
PISA sınavına tüm dünyadan 15 yaş grubu öğrencileri katılıyor. Bu nedenle Gür, son yıllarda Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Sistemi'yle (TEOG) ortaöğretimde yapılan değişikliklerin PISA sonuçlarında düşüşe neden olduğunu ve öğrencilerin liseye yerleşirken TEOG sonucuna göre kategorize edilmemesi gerektiğini savunuyor.
'Eğitim sistemi kötüye gidiyor diyemeyiz'
Yine de Gür için PISA sonuçları, Türkiye'nin eğitim kalitesinin bütünüyle değerlendirebilmek için yeterli değil.
Gür PISA gibi uluslararası bir sınav olan, ancak yalnızca Matematik ve Fen Bilimleri dallarında öğrencileri değerlendiren Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması (TIMSS) 2015 sonuçlarından örnek vererek açıklıyor:
"Bir hafta önce TIMSS açıklandı ve sonuçlarda çok pozitif bir eğilim var. Hatta sekizinci sınıf fen bilimleri düzeyinde Türkiye ilk defa uluslararası ortalama bandını yakaladı. Dolayısıyla Türkiye eğitim sistemi kötüye gidiyor gibi bir şey asla söz konusu değil."
'Sınavda Fen lisesi öğrencileri bile başarılı olamadı'
Eğitim Reformu Girişimi'nden (ERG) Politik Analist Yeliz Düşkün ise PISA sonuçları ve Bakan İsmet Yılmaz'ın açıklamalarına katılmıyor ve Türkiye'nin sıralamasına ilişkin ifade ettiği verilerin PISA sonuçları ile çeliştiğine dikkat çekiyor:
"Bakan bey açıklamasında Fen lisesine giden öğrencilerimizin Estonya ve Japonya düzeyinde olduğunu söyledi. Bunun üzerine PISA'da Estonya ve Japonya'da beş ve altıncı düzeyde (en üst düzeyde) başarı gösteren çocukların oranına baktım. Fen alanında bizde 0,003, yani binde 3. Bu oran, Estonya'da yüzde 13,5, Japonya'da ise yüzde 15,3. Dolayısıyla o ülkelerde üst düzeyde başarı gösteren çocukların sayısı bize göre çok yüksek."
Düşkün, sınava giren Fen lisesi öğrencileri ilişkin verilerle açıklamasına devam ediyor:
"Bakan bey Fen lisesi öğrencilerimiz çok yüksek puan alıyor dediği için bir karşılaştırma daha yaptım. Bizde Fen alanında en başarılı çocukların oranı yalnızca binde 3. Halbuki Bakan sınava katılanların yüzde 2,1'inin Fen lisesi öğrencisi olduğunu söyledi.
"Eğer yüzde 2,1'lik Fen lisesi öğrencileri hakikaten çok başarılı olsalardı, bizim en üst seviyede başarı göstermiş öğrencilerimiz olurdu. Sınava 6 bine yakın çocuk katıldığını düşünürsek, sadece altı çocuk bile en üst düzeyde olsaydı, başarı oranımız binde 1 yapardı. O bile yok."
Düşkün ayrıca PISA'ya alternatif olarak gösterilen ve görece daha başarılı bir tablonun görüldüğü TIMSS sınavında da Türkiye'nin başarı sırasını sonlarda olduğunu hatırlatıyor.
'Sınav bütün öğrencileri temsil etmeli'
Eğitimci-yazar Şahin Aybek de ISA sonuçlarını 'Türkiye'de eğitim sisteminin kötüye gittiği' şeklinde yorumlasa da, bu sonuçlardan dolayı sadece hükümet ve Milli Eğitim Bakanlığı'nı eleştirmenin bilimsellikten uzak olduğunu savunuyor:
"PISA sonuçlarını eğitimde tam gün yerine ikili eğitim, okul öncesi eğitimin yetersizliği, öğretmen sorunları, okul özerkliği, müfredat gibi pek çok açıdan değerlendirmek gerekiyor. Sadece iktidarı ya da bakanlığı eleştirmek amacıyla yapılan yorumlar, sağlıklı eğitim analizlerinden oldukça uzak."
"Ortaöğretime giden yolda okul öncesi eğitiminin bile önemli olduğunu düşünüyorum. Bunun yanı sıra biz OECD ülkeleri içinde tam gün eğitim vermeyen tek ülkeyiz. Zaten sayın Bakan da tüm okulların tam güne çevrilmesi için 2019'u hedef olarak belirlemişti. Ayrıca ulusal öğretmen strateji belgesinin derhal yürürlüğe girmesi de eğitimde olumlu sonuçlar yaratacaktır."
Aybek'e göre, Türkiye'nin PISA sonuçlarına göre sınava katılan öğrencilerdeki en önemli eksik 'okuduğun anlama' becerisiydi:
"Türkiye'de bu sınava giren her iki öğrenciden birinin okuduğunu anlamadığı ortaya çıktı. Bunun günlük hayattaki somut yansımaları ise kişiler arasında iletişim çatışmaları, kavgalar, boşanmalar ve ekonominin kötüye gitmesi şeklinde olacak." (BBC)