Türkçülük bu topraklarda kök salamaz
Tıpkı Kürtçülüğün kök salamayacağı gibi.. Ya da Arapçılığın, Farsçılığın kök salamayacağı gibi.
Osmanlı Devleti’nin birinci dünya savaşından yenik çıkmasının ardından kurulmasına belli şartlar altında izin verilen yeni devletin dayattığı en önemli şey Türkçülük oldu.
Şu soruyu kendisine sormayan ya da sormaya cesaret edemeyen kişiler doğru çıkarımlarda bulunamazlar: “Yeni devletin kurulmasına izin veren üst akıl, bize Türkçülüğü neden dayattı ve dayatmaya devam ediyor?”
Gladyo’nun bunu yapmada kendince mantıklı sebebleri var. Türkçülüğü, Kürtçülüğü, Arapçılığı, Farsçılığı parlatmalı ki, bu topraklarda ekonomik, siyasi ve askeri bir birliktelik kurulmasın ve ekonomik bir güç olarak uluslararası sistemin sahiplerine rakip olmasın.
Türkçülük bu toprakların gördüğü en pespaye ideoloji. İçinde gerçek Türk’e dahi yer vermeyen “Pagan” bir anlayışla kurgulanmış, yeni bir nesil meydana getirme çabası ile hareket ediliyor ve bunu gizleme gereği bile duymuyorlar. Ertuğrul Özkök’ün Türkçülük anlayışına mevcut haliyle kaç Türk girebilir?
Kürtler adına çıkanlarda yaptıkları aynı. Yüreklerine gömdükleri ideolojilerini Kürtlük üzerinden açığa vuruyorlar.
Ben bir Kürdüm fakat kafalarındaki Kürt tarifine uymuyorum. Bu uyumsuzluğun tek sebebi, bana sundukları tek seçenek olan tetikçiliği kabul etmemem.
Şunu defalarca belirttim: “Size taraf olmaya hazırım fakat bu taraftarlığın sonunda bana sunulacak ufak da olsa bağımsız bir toprak olmalı değil miydi?”
Cevap hayır. “Kürde biçtiğimiz tek rol tetikçilik” deniyor.
Türk kardeşlerimiz biz Kürtlere göre daha şanslı. Onlara dayatılan Türkçülükte, bağımsız olmasa da bir devlet var işin başında ve sonunda. İddialı olmamak, hizmetkâr olarak kalma şartıyla.
Döndük en başa. Bu devletin kurulmasına bu şartla izin verildi.
Şartlar şimdi farklı oysa. Tayyip Erdoğan liderliğinde yeni bir Türkiye var şu anda.
İddialı mı iddialı bir kere.
Evet, 15 Temmuz darbe girişimiyle bazı mevzileri geri kazandınız gibi gözüküyor fakat üreten, ürettiğini pazarlayabilen, dünya ile rekabet edebilen üniversiteleri olan, büyük projelerin altından rahatlıkla kalkabilen, ulaşım sorununu çözmüş bir Türkiye var şimdi. Bu Türkiye’ye ve 15 senedir mücadele eden bu halka Türkçülüğü, Kürtçülüğü dayatabilir misin?
Bir sefalet ideoloji, geri kalmışlık ideolojisi olan Kemalizmi dayatabilir misin?
Çokça izlenen bir televizyon programında ünlü bir sunucu şunu söylüyor ve susuyor: “Bize yüzyıllık bir avans verildi!”
Bak sen!, yüzyıllık avans ha!..
Bize verilen “yüzyıllık avansı” tartışmaya açabilecek cesarette bir tek yazar var mı bu coğrafyada?
Kavramları doğru kullanma özürlü olduğu halde, okuduğunu anlama özürlü olduğu halde promosyonlarla çok satan gazetelerde bol sıfırlı maaşlarla çalışan, “içime sıkıntı geldi ama konu yok” diyen yazar arkadaşlar, alın size konu.
Yüreğiniz varsa yazın, tartışın.
Selahattin Demirtaş kitap yazmış.
Selahattin Demirtaş hakkında duyduğum en güzel haber bu oldu!
Ne mutlu bize!..
“Hece” dergisinde kitapla ilgili açıklama yapıldığı için derginin sahipleri epey laf yemişler ama ben olumlu karşıladım. Hece dergisi yönetimini tebrik ettikten sonra şunu belirteyim ki, Selahattin Demirtaş’ın kişisel gelişimi için önemli bir adım kitap yazması. Çünkü sayın Demirtaş, şiddeti yararlı bir yöntem olarak kabul etmesiyle tanınır ve bunu pratiğine de yansıtmaktan çekinmemiştir. Literatürümüze “Kürdistan’da zorun rolü” kavramını yerleştirenler bunun faydasız olduğunu, Kürtlerin zordan anlamadıklarını çoktan kavradılar fakat bazı arkadaşlar eski alışkanlıklarını bırakmakta güçlük çekiyorlardı.
Söylemler, fakir Türk ve Kürt çocuklarının yüreğine nokta atışı yapıyor, çatışma ortamından kişisel menfaat devşiriliyordu. Hedef, fakir Türk ve Kürt çocukları... Maşallah zengin Türk ve Kürt çocukları işlerini iyi biliyor... Askerliklerini ve gerillalıklarını sahil kenarlarında viskilerini yudumlayarak yapıyorlar. Barışı savunan ben, Gabar dağına gönderilirken; savaş çığırtkanlığı yapmaktan geri durmayan zengin, yedek subay arkadaşların hepsinin torbadan sahil kenarlarını çektiklerini hatırlıyorum da...
Zenginimizin Türkü de, Kürdü de işini bilir...
En kısa zamanda Demirtaş’ın kitabını sipariş vereceğim. Yeni kitaplar yazmasını, zamanını bunlara harcamasını tavsiye ediyorum.
Ne de olsa kitaplar kurşun sıkmıyor.
***
Kemalizmin Enverizmden farkı ne?
Türkiye’nin aydın beyleri, münevver hanımları çok ilginçtir. Ne zaman ne olacakları belli olmaz. Bazen kimisinden beklemediğimiz performanslar gelir, şaşkınlık içinde kalırsınız. Hayranlık ile seyrederken bir bakmışsınız 12 Eylül darbesini savunur hale gelmiştir. Neye uğradığınızı şaşırırsınız.
Ahmet Altan sendromu adını koydum ben buna...
Türkiye aydını İttihat ve Terakki cemiyetinin bu ülkeye yaptığı kötülükler konusunda bilgi sahibi oldu nihayet derken, aslında hiç bir şey anlamadığı ortaya çıkıyor.
Bunlardan biri sevgili Engin Ardıç.
Halkın mevcut düzene karşı sürdürdüğü 15 yıllık mücadelede geçer not aldı benim nazarımda.
“Falanca seneye kadar iyiydi de sonra bozuldu AK Parti” deyip “yaşasın 60 darbesi ya da 12 Eylül darbesi” der diye ödüm de kopmuyor değildi hani.
Üstadın İttihat ve Terakki, Enver Paşa , Mustafa Kemal ve faşizm hakkındaki bir yazısı üzerinde durulmaya değer nitelikte. Yazının tamamından benim çıkardığım, yazarımızın İttihatçılıktan, Kemalizmden ve faşizmden hiç bir şey anlamadığı...
Enver Paşa İttihatçıdır, İsmet Paşa İttihatçıdır. Gözlerden kaçırılmaya çalışılsa da Mustafa Kemal Paşa da İttihatçıdır. İttihatçıların kendi aralarındaki çatışmaları birini bu çerçevenin dışına çıkarmıyor, bu birincisi. İkincisi; Kemalist Milliyetçilik, Enverci Milliyetçilik diye bir kavram olamaz. Olsa olsa Kemalist Türkçülük, Enverist Türkçülük olur. Arapça “din” anlamına gelen bir kelimeyle etnik kökencilik nasıl yapılıyor, anlaşılır bir durum değil. Üçüncüsü; Kemalizm de, Enverizm de bal gibi faşizmdir. Aşağılamak için söylemiyorum, Faşizm bir yönetim biçimidir ve bu şahsiyetler bu yönetim biçimini benimsemişlerdi.
***
Söylenmese eksik kalırdı
Ji bo rast xwendinê, pêwist e nêrîn rast be. Yên xwar binêrin tu carî nikarin rast bibînin.
Doğru okumak için doğru bakmak gerekmektedir. Yamuk bakanlar hiçbir zaman doğru göremezler. (Milat)