Oktar ile Harun Yahya ayrı kişilikler mi?
Türkiye ile İsrail arasında kanlı Mavi Marmara saldırısı sonrası bozulan ilişkileri düzeltmek için büyük çaba gösterenlerden biri olan Adnan Oktar'ın, 29 yıl önce çekilen bir fotoğrafının yayınlanması, İsrail dostu Adnan Oktar'ın kim olduğu sorusunu bir kez daha gündeme getirdi.
Geçtiğimiz Ocak ayında Adnan Oktar'ı temsilen İsrail'e 4 günlük ziyaret gerçekleştiren Dr. Oktar Babuna, Türk halkının dostluk mesajlarını Netanyahu'ya ilettiğini söylemiş, Netenyahu'nun yanı sıra MOSSAD'ın başındaki Bakan Yuval Steinitz ile de görüştüğünü belirtmişti.
Bu durum daha önce yayınlanan Harun Yahya belgeselleriyle Siyonizm'in kirli plan ve projelerini deşifre ettiği belirtilen Adnan Oktar'ın, kim olduğu ve ''Harun Yahya'' eserlerini kimin yazdığı ise soru işareti olduğu dillendiriliyor. A9 isimli TV Kanalında canlı yayınlarda İsrail'in projelerini hayata geçirmeye çalışan Adnan Oktar ile Siyonizme karşı önemli eserler koyan Harun Yahya arasındaki fark, söz konusu şahısların aynı kişilikler olmadığı, Harun Yahya'nın Mossad tarafından öldürüldüğü ve onun yerine bir çete kurduğu iddia ediliyor.
Adnan Oktar hakkında bugüne kadar ortaya konan iddialar bununla sınırla değil. Habertürk Gazetesinde 2007 yılında yayınlanan bir haber, Adnan Oktar'ın kim olduğu konusunda bir hayli ipuçları içeriyor.
“Tam 3 senedir ne anneler günü biliyorum, ne de bayram... Ne olur kızımı onların elinden kurtarın”
Kızını en son “Annen ağır hasta, gel bir gör” diyerek eve getirten sonra da Ayvalık’a “kaçırıp!” Adnan Hoca grubundan kurtarmaya çalışan ancak başarılı olamayan Baba Feridun Özgül ise “Yaşadıklarımız tüm ana babalara ibret olsun” diyor.
Kızının okul yıllarında çok başarılı bir öğrenci olduğunu, ilk kez 2004’te İstanbul Üniversitesi Mütercim Tercümanlık Bölümü’ne devam ederken birşeylerin ters gittiğini sezdiğini söyleyen baba Feridun Özgül, o günleri şöyle anlatıyor:
Son sene bana okulu uzatmak istediğini, bu arada da çalışacağını söyledi. Ben ’Tamam ama nerede kimle çalışacağını göreceğim’ dedim. Önce ‘Tamam’ dedi sonra ‘Vazgeçtim’ dedi. ’Peki’ dedim.
Sonra Gülnihal isimli bir kız arkadaşıyla tanıştırdı. O kız bana bir şirkette çalıştığını, Ceylan’ı da istediğini söyledi. İş, Anadolu yakasında olduğu için Ceylan’ın da onunla birlikte kalabileceğini söyledi. Ben de evi görmek istedim. Bir yere gittik. Süper lüks, bekçisi olan, yüzme havuzlu bir yerdi. ‘Buranın kirasını nasıl vereceksiniz?’ diye sorduğumda ’Burası amcamın! Sadece masraflarını ödeyeceğiz’ cevabı aldım. Biz de inandık. Ama her haftasonu eve gelmesini şart koştum. ’Tamam’ dedi. Ceylan evet geldi ama hep arkadaşlarıyla birlikte... Ve hiç kalmadı evde... Tek gel dediğimde ise bahaneler uyduruyordu.
Çok lüks bir villa tuttu
Daha sonra Ceylan ve 5 arkadaşının kendisine gelerek iş kurmak istediklerini belirten baba şöyle devam ediyor:
Bana tuhaf geldi... ’Ne iş yapacaksınız?’ dediğimde ’İthalat ihracat’ dediler. Hidiv Kasrı’nın yanında çok lüks bir ofis kurdular. ’Buranın kirasını nasıl ödeyeceksiniz?’ diye sorduğumda Gülnihal’in babasının finanse edeceğini söyledi. Sonra ortaya çıktı ki o adama da işi benim finanse ettiğimi, işin başında olacağımı söylemişler. Şirket kuruldu ama yaptıkları iş yok ortada. Ben denetliyorum, ’Faturalarınızı göreyim’ diyorum ama ortada bir şey yok. Kızıma ’Bu işi bırak’ dedim. Üstüne gittim ve 1 hafta sonra Ceylan işi bıraktığını söyledi. Ben de ’O zaman eve dön!’ deyince Koşuyolu’nda iş bulduğunu birkaç dostuyla orada kalacağını söyledi. Evi gördüm gayet lüks. ’Bir arkadaşımın annesinin evi’ dedi. Ona da inandım. Sonra Etiler’e taşınacağını söyledi. Bu kez sert çıktım. ’Eve döneceksin’ dedim, o saniyeden sonra kızım bizden koptu dönmedi. Görüşmek istemedi.
Bana “Allah’a sarıl” dedi
Başta utandım nasıl olabilir böyle bir şey diye. Uzun zaman izini kaybettik sonra bir gün aradı. O sırada eşim pankreas kanseri olmuştu. Karaciğere sıçramıştı. Durumu iyi değildi.... Telefonda Allah aşkına gel dedim. Kızım bana: ’Hepimiz bir gün öleceğiz bu Allah’ın takdiri. Sen de Allah’a sarıl. Senin de bir ayağın çukurda gibi sözler söyledi. Yıkıldım...
“Beni Allah büyüttü” diyor
Kızlarını el bebek gül bebek büyüttüklerini anlatan anne Firuzan Özgül ise:
Biz onu sürekli koruduk kolladık. Kontrol ettik ve başımıza bunlar geldi. Kızım evden ayrılmadan önce posta kutusunda dini bir kitap gördüm sonra aynı kitabı Ceylan’ın odasında görünce eşime söyledim. Kitap Harun Yahya diye birinindi, dini bir kitaptı. Onları okuya okuya kızımın beyni yıkandı. Eski Ceylan’la yeni Ceylan aynı kişi değil. Hiç konuşmuyordu, put gibi. Sürekli tedirgindi. Ruhu tertemiz olan kızım gitti, katı acımasız biri geldi. O benim çocuğum değildi artık. Kızımızı bize düşman ettiler. 9 ay karnımda taşıdım, büyüttüm. Şimdi bana ’Beni Allah büyüttü siz küçük bir vesilesiniz’ diyor...
Babanın devlete isyanı Baba Özgül sözlerine devam ediyor:
Adnan Hoca’nın tuzağına düşen kızımız gibi daha çok sayıda genç var. Bu insanlar ağlıyor, bağırıyor, bir şey anlatmaya çalışıyor ama devlet susuyor. Devlet, benim de hakkımı korumak zorunda. Cumhuriyet savcılarına sesleniyorum. Bu yaraya parmak basın. Bu adamların gelirlerinin kaynağı nedir? Ben kızıma ’Çalışıyor musun’ diyorum, O bana ’Benim çok param var’ karşılığını veriyor. Kızım, o grupta üstlerdeymiş. Kızımın avukatları özel uçakla buraya geldi. Bu paranın kaynağı kim? Biz zengin bir aile değiliz. Eşim kanser hastası. Onun tedavisini bile patronum üstlendi. Bir seansın bedeli 13-15 bin YTL. Bunu bile ödeyemiyorum. Kızım çok önemli şeyler mi biliyor ki bu kadar üstüne gidiliyor. Bunu öğrenecek Başbakan ve bakanlardır. Sonuna kadar gideceğim. Hayatıma mal olsa bile...
“Onlarla baş edemezsin”
Feridun Özgül gazetelere yansıyan “Kızını kaçırdı” haberlerine de isyan ediyor. Kanser hastası annesini ziyaret etmek için 3 yıl sonra eve gelen kızını kendisinin de 11.5 aydır görmediğini anlatan Özgül o gün yaşananları şöyle anlatıyor:
Yanında başka biri daha vardı. Beni görünce şoke oldu. ’Biraz konuşalım kızım’ dediğimde beraberindeki kadın hemen müdahale etti. Bağırıp çağırdı ve ’Benim iznim olmadan konuşamazsınız’ dedi. Kim olduğunu sorduğumda ’Ceylan’ın can arkadaşıyım’ dedi. Ama bu arada bağırmaya devam ediyordu. Ben de ’Evimi terk edin’ diye bağırdım. En sonunda kolundan tutup dışarı çıkartmaya çalıştım. Bu sırada karşı komşum sesleri duyunca ne oluyor diye kapıya çıktı. Kadın bağırmaya devam ediyordu. Ben de kızıma ’Anneni de alıp dışarıda bir yerlerde oturup konuşalım’ dedim. Ceylan bu teklifi kabul edince arabaya binip önce Kadıköy’e, sonra da bir aile dostumuzun evine gittik. Kızım sakinleşmişti. Daha sevecen bakmaya başladı. Ona ’Kaçarsan seni öldürürler mi diye korkuyorsun’ diye sorduğumda ’Onlarla baş edemezsin baba’ diye tepki gösterdi.
Mutluluk kısa sürdü
Daha sonra arabayla Pendik’e gelip kızıyla birlikte hızlı feribota bindiklerini belirten Feridun Özgül:
O sırada bana, bir pusula yazıp benimle yalnız konuşmak istediğini söyledi. Yukarı çıktık. Ama sürekli tedirgin haldeydi. Ben ise sürekli sarılıp hasret gidermeye çalışıyordum. Yalova’da feribottan inince namaz kılmak istedi. Bir benzin istasyonunda abdest alıp annesi ve bir arkadaşı ile birlikte namazını kıldı. Ayvalık’a gelmek gibi bir fikrimiz yoktu. Ama Ceylan istedi. Buradaki teyze ve eniştesinin yanına gittik. Bir gece orada kaldık ama hiç uyumadık. Hasret giderdik.
Ertesi gün yazlığa geçtik. Orada sahilde kızım ile el ele, kola kola yürüdük. Ceylan yanında kıyafeti olmadığı için alışverişe gitmek istedi. Birlikte alışveriş yaptık. Hatta kızım bir ara mağazada ’Baba, beni kaçırdın. Kendini ifşa ediyorsun’ diye espri ile yaptı. Hatta bir yerden araba ile dönüş yaparken, orada polis olduğunu görünce oradan geçmememi istedi. Sürekli ’Baba polise gidelim ve beni kaçırmadığını söyleyelim’ diyordu. Benim de hiç aklıma gelmedi.
Babuna’nın kızkardeşine yerini ihbar etti
Baba Özgül, jandarmaya yakalanma anını da şöyle anlatıyor:
Ayvalık merkezden dönüşte dinlenmek için biraz uyudum. O sırada Ceylan bir şeyler almak için bakkala gitmiş. Hüma Babuna’yı (Adnan Hocacı Oktar Babuna’nın kızkardeşi) aramış. Olaydan habersiz mangal yaparken bir anda jandarmalar etrafımızı sardı. Kızım öne çıkıp ’Beni kaçırdılar’ deyince o an öldüm. Bu nasıl kaçırma! Gittiğimiz her yerde istese kaçabilir bağırabilirdi. Ama yapmadı. Ya bizi korumak için kendini feda etti ya da başka bir şey var...” (Ceylan Özgül daha sonra savcıya “babam beni zorla kaçırdı” diye ifade verdi.)
“Kuzenini de Adnan Hoca için ayartmaya çalıştı”
Jandarma baskınını anlatan Firuzan Hanım ise “Daha 5 dakika önce bana sarılıp ’Anneciğim seni çok seviyorum. Artık ağlama. Buna dayanamıyorum’ derken bir anda ’Beni kaçırdılar’ diye bizden şikâyetçi oldu. Anneler günümü mahvetti. Eskiden kötü niyetli erkekler, kızları kandırıp geneleve düşürürmüş. Şimdi ise Adnan Hoca’ya veriyorlar. Bu niye başımıza geldi? Ben 60 yaşında kanser hastası biriyim. Ölümden korkmuyorum. Artık Adnan Hoca benden korksun. Kızımı istiyorum. Kızım kendi kuzenini bile kandırıp gruba almak istedi. Çok lüks yerlerde yaşadı. Onu kaptılar, yuvamızı dağıttılar, bizi bitirdiler” diyerek gözyaşlarına boğuluyor.
Yargı Adnan Oktar lehine harekete geçti
Bütün bunlara karşın Yargının Oktar hakkında ciddi bir adım atmaması ise başka bir muamma... Tam tersi Türkiye yargısı 'Adnan Oktar kim?' diye yazan Muş Alparslan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Araştırma Görevlisi Cahit Karaalp, mahkemeye çağırılarak ifadesi alındı.
Şubat ayında mahkeme çıkışı açıklamada bulunan Karaalp, sadece gerçekleri yazdığını belirterek şunları söyledi: “Adnan Oktar hakkında bir yazı yazmıştım ve bununla ilgili olarak mahkemeye çıktım. Mahkemede ben sadece Adnan Oktar hakkında gerçekleri yazdığımı söyledim. Ben de halkın nabzını köşeme taşıdım. Burada mahkeme yapıldı. Dava İstanbul’da açılmış, bugün burada yazılı ifade verdim. İfadem İstanbul’a gönderilecek, ben de bunun sonucunu bekleyeceğim. Adnan Oktar, kim kendini eleştirdi ise mahkemeye vermiştir.”
“Bizim değerlerimiz ve naslarımız tahrif ediliyor”
Adnan Oktar’ın yaptığı programlarda İslam’a hakaret ettiğini, dini tahrif etmeye çalıştığını ifade eden Kraalp, bütün Sivil Toplum Kuruluşlarını Oktar’a tepki vermeye davet ederek “Bizim dini değerlerimiz, ayetlerimiz, naslarımız Adnan Oktar tarafından tahrip ediliyor. Adnan Oktar ortamı boş bulmuş, istediği gibi at koşturuyor. Hiçbir İslami değeri dikkate almıyor. Ben Bütün STK’lara teşekkür ederim, kendileri bu gün buraya gelerek bana destek vermiştir. Ben tüm Türkiye STK’larını tepki göstermeye davet ediyorum.'' dedi.
“RÜTÜK’ün ceza uygulamasına rağmen program halen devam ediyor”
Karaalp açıklamasının devamında; “Bakın Adnan Oktar’a bir programında kadınlara düşkün müsünüz? diye soruluyor. Oktar ise buna ‘Hat safhada düşkünüm. Ben peygamber soyundayım. Bende ceddime çekmişim, kadınlara düşkünüm’ diyor. Müslümanlar işte bunları gördüğü halde tepki göstermiyorsa yapacak bir şey yok. Fakat biz tepkimizi göstermeye devam edeceğiz. Adnan Oktar’ın ruh sağlığı bozuk raporu var, RÜTÜK’ün ceza uygulamasına rağmen program hâlen devam ediyor. Bu nasıl bir iştir anlamış değilim.” şeklinde konuştu.
“Oktar CharlieHebdo'dan daha çok dine ve Peygamberimize hakaret etmiştir”
Oktar’ın Kur'an'ın ayetlerini tahrif ettiğini belirten Karaalp, “Başörtüsünün Kur’an’da olmadığını söylüyor ve buna benzer nice tahrifatlar da bulunuyor. Müslümanların buna mutlaka gereken tepkiyi göstermeleri gerekiyor. Dini tahrif başlı başına bir hakarettir. Peygamberlerin kadın düşkünü gösterilmesi, başörtünün inkâr edilmesi ve nasların tahrif edilmesi dine büyük bir hakarettir. Adnan Oktar, CharlieHebdo'dan daha çok dine ve Peygamberimize hakaret etmiştir.” ifadelerini kullandı. (Hürseda Haber)
Adnan Oktar 1986
Dr. Cihat Gündoğdu, Netenyahu, Dr. Oktar Babuna (Ocak 2016)
Dr. Cihat Gündoğdu, İsrail Kültür ve Spor Bakanı Miri Regev, Dr. Oktar Babuna, Haham Yehuda Glick (Ocak 2016)
Dr. Oktar Babuna, Savunma Bakanı Moşe Yaalon, Dr. Cihat Gündoğdu, Haham Yehuda Glick (Ocak 2016)
Haham Yehuda Glick, Dr. Cihat Gündoğdu, Dr. Oktar Babuna, Mülteci ve Kudüs İşleri Bakanı Zeev Elkin (Ocak 2016)
Dr. Oktar Babuna, MOSSAD'ın da bağlı olduğu Enerji Bakanı Yuval Steinitz, Dr. Cihat Gündoğdu, Haham Yehuda Glick (Ocak 2016)
Adnan Oktar, Haham Yehuda Glick ile birlikte (30 Haziran 2015)