Türkiye'nin de desteklediği terörist gruplar Haseke'de içme suyunu neden kesti?
Türkiye güçleri ve bu ülkeyle bağlantılı teröristler tarafından bir milyondan fazla Haseke sakininin içme suyunun kesilmesi, Suriye hükümetine baskı yapmak için bir silah olarak görülüyor.
El-Meyadin haber kanalı haberinde, Haseke ve bu şehrin etrafında yaşayanların içme suyunun kesilmesi ile ilgili olarak, koronavirüs salgınının dünyayı tehdit ettiği bir durumda ve yazın bu yakıcı sıcaklarının ortasında Ankara’nın içme suyunu kesmesine değinerek, bu ülkenin Suriye’nin kuzeydoğusundaki Haseke’yi bir şantaj olarak kullandığını belirtti.
El Meyadin haber kanalı, silahlı grupların Suriye savaşında Şam ve Halep'e karşı su ve susuzluğu silah olarak kullandığını belirterek, "Bugün Ankara bunu Haseke'deki bir milyon Suriyeliye karşı kullanıyor" dedi.
Bu kanal haberinde şu ifadelerde bulundu: ‘Haseke ve civarında Ankara’nın desteği altındaki milisler tarafından tek içme suyu kaynağı olan Aluk su tedarik istasyonunun kapatılması, Suriye hükümetinden zorla para almak, QSD’a (Suriye Kürt güçleri) baskı yapmak ve muhtemelen Suriye’nin yeni topraklarının işgalini haklı çıkarmak için insanlığa karşı bir suç olabilir.
Bu kez, su kesintisinin üç haftadır devam etmesiyle birlikte bazı bölgelerde bir milyondan fazla Suriyeli, yeni bir susuzluk mevsiminin acısını tadıyor. Ankara'nın Barış Pınarı Harekâtı sırasında Suriye'nin Ras’ul Ayn ve Tel Abyad şehirlerini işgal etmesinden bu yana su, QSD ile Ankara arasındaki siyasi pazarın rehinesi haline geldi ve Türkiye bunu Şam'a şantaj yapmak ve işgal altındaki bölgelere baskı uygulamak için kullandı.
Ankara bunu (su kesintisini) aynı zamanda Suriye'nin kuzeydoğusundaki işgalini genişletmek ve Rusya sınır muhafızları ve devriyelerinin konuşlandırılmasıyla Moskova ve Şam tarafından kesilen Ras’ul-Ayn ile Tel Abyad arasında 130 km yerine 450 km'ye ulaşmak ve Barış Pınarı harekâtı ile kullanmak istediği "güvenli bölgeyi tamamlamak için kullanıyor.
Şam, su rezervuarları sağlayarak Haseke'yi kurtarmaya çalıştı ve BM’ye acil müdahale çağrısında bulundu, ancak sorun, kanallara suyu geri getirmeye yönelik çabaların kısmen veya tamamen başarılı olup olmamasının dışında, su krizinin ötesine geçmektedir. Afet, siyasi hesaplamalardaki bir değişiklikle ilişkilendirildiğinde bu eylemi tekrarlama seçeneği olmaya devam ediyor ve en ciddi ve kapsamlı olan, krizin ayrılmaz bir parçası haline gelmesi için beraberinde gelen sorulardır.
Türkiye bu denklemde neden bu kadar zulme dalmış durumdadır, öyle ki hatta onu insanlık suçu seviyesine getirmeye bile razı oluyor ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan neden Suriye halkına karşı ısrar ediyor ve bazı "İslami hareketler " dışında bölgedeki Türkiye'ye karşı bu olumsuz bakış açısı ne anlama geliyor?
Arap Ulusal Konferansı'nın eski Genel Sekreteri El Mayadin'e, susuzluğun Suriye’ye karşı güvenilir bir politikanın parçası olduğunu söyledi.
Arap Ulusal Konferansı'nın eski Genel Sekreteri Muan Başur şu ifadelerde bulundu: ‘Şam, Halep, Bağdat, Beyrut ve Gazze halkı bugün Haseke'nin yaşadığı susuzluğu çok daha önceden yaşadı ve bu insanlık dışı silaha başvuran herkes yargılanmalıdır.
AKP'de olup biteni takip eden herkes, Erdoğan’ın sorunlarını anlayabilir. Türk liderler, Irak, Suriye ve Libya'da Arap ülkelerinin içişlerine karıştıklarında zararlı çıktıklarını anladı.
Türk liderler, insanlık dışı planlardan geri adım atmaya ve genel politikalarını kapsamlı bir şekilde gözden geçirmeye çağırıldı. Türk liderler, şunu bilmelidir ki, her ne kadar bu eylemlerden bazılarını destekleseler de suyu keserek kendileri için başka bir şey tersim edemeyeceklerdir.
İslami hareketlerin hepsi aynı değildir ve Suriye'de ve başka yerlerde olanları kabul etmeyen akımlar var, tıpkı İran'ı veya Arap komşularını Siyonistler yerine düşman olarak görenler gibi.
En başından beri Türkiye'nin Suriye ve Irak'a müdahalesini reddettik ve bunun ilgili tüm ülkeler için zararlı olduğunu düşündük. Bugün Haseke'de yaşananlar, Türk politikasına hizmet etmek için vatandaşlara karşı bir su terörüdür.
Osmanlı hükümeti, gücünün zirvesindeyken, Türklerin ırkçı çabalarına başvurunca başarısız oldu.
Ne yazık ki pek çok Suriyeli iç savaşa girmeye hazır, ancak yabancı saldırılarla mücadele etmek istemiyor.’
Öte yandan Suriyeli araştırmacı ve yazar Hayat el-Havik de "Osmanlı mirası katliamlarla doludur ve Türkiye, yeni Osmanlı İmparatorluğu'nu temsil ediyor” dedi.
Hayat el-Havik şu ifadelerde bulundu: ‘Etki denklemleri farklı bir şey ve hegemonya, işgal ve insana tahakküm denklemleri başka bir şeydir. Türk yetkililer, ülkemizde Osmanlı malı olarak gördükleri malları yeniden alma isteklerini asla gizlememişlerdir.
Türkiye "IŞİD" ve "El Nusra" terörist gruplarını desteklemiş ve teröristlerin Suriye'ye girişini ve petrollerinin çalınmasını kolaylaştırmıştır ve Türk gençleri bu ülkenin operasyonlarına katılmamış ve Ankara, Arap paralı askerlere dayanmıştır.
Uluslararası kuruluşlar Türkiye'nin Suriye'ye yönelik saldırılarını kınamıyor, onlar ABD'nin araçlarından biridir.’
Süryani Ortodoks Kilisesi'nin lideri Matran Ignatius Afrem II, bir kopyası BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'e de olan mektupta şunları söyledi: ‘Çocukların koronavirüs salgını döneminde ihtiyaç suya duyduğu ve sıcaklığın 40 derecenin üzerinde olduğu şartlarda Haseke halkının içme suyunun Türk işgalcilere bağlı silahlı gruplar tarafından 10 günden fazla bir süredir kesilmesi, temel insan haklarının açık bir ihlalidir.
Ancak uluslararası toplum bu utanç verici eylem konusunda sessiz kalıyor. Eğer bu kesintisi devam ederse bu insanlık dışı mesele ancak insanlık suçu olarak nitelendirilebilir.’
Türk işgalcilerle bağlantılı teröristler son 10 gündür, Suriye'nin Haseke kentindeki Aluk su temin istasyonunun tesislerini tahrip ederek bir milyondan fazla Suriyelinin içme suyunu ve elektriğini kesti.
Suriye Kızılay’ı ve Birleşmiş Milletler daimi temsilcisi dün, Birleşmiş Milletler önderliğindeki uluslararası toplumu Haseke eyaleti halkına insani yardım sağlamaya ve Türk bağlantılı güçlerin içme suyunu kesmesini durdurmaya çağırdı.
Suriye'nin kuzey ve kuzeydoğusuna konuşlanmış güçler, Haseke halkının içme suyunu birkaç kez kesti ve bu eylem, bir milyondan fazla Haseke sakininin ve Tal Tamr, el-Hul ve Ab-Rasin kasabalarının su tedarikini kesti.
Haseke ve çevresindeki su kesintisi, tüm dünya ülkelerinde ve Suriye'de yayılan koronavirüsle mücadele için bu bölgenin insanlarının suya ve düzenli ellerini yıkamaya ihtiyaç duyduğu bir durumda gerçekleşmektedir.
Haseke eyaleti, Suriye'nin kuzeydoğusundaki vilayetlerinden biridir. Haseke, Kürt eyaletinin başkentidir ve Kamışlı, Resulayn ve Amuda şehirleri bu eyaletin en önemli şehirleri arasındadır. (El Meyadin/Ajanslar)