El Fetih'teki Gazze rahatsızlığı; Hamasistan...
Siyonist medyanın önde gelen gazetelerinden İsrail Hayom Hamas'ın Kudüs'ü kayyumiyeti altına aldığını iddia etti.
Filistin İslami Direniş Hareketi/Hamas’ın zaferi ile ilgili olarak da: “İsrail, son savaşta tamamen yenilgiye uğramıştır. Hedeflerine ulaşamamakla kalmamış, Gazze'yi, Kudüs'ü kendi kayyumiyeti altına alan bir ülkeye dönüştürmüştür. Bu ülkeye "Hamasistan" denilmektedir.“
Kudüs’ün işgal (!) altında olduğunu söyleyen Hayom, “Hamas'ın askeri kanadı stratejik hedeflerine ulaşmış ve oldukça dramatik şekilde, Kudüs'ü kayyumiyeti altına almıştır. Şu günlerde Hamas'ın tepkisinden korkulduğu için Kudüs'teki tüm Yahudi din programları iptal edilmektedir. Böyle bir durumu rüyamızda dahi görmemiştik.! Bugün polisin, Hamas'ın tehditlerinden korkarak Bayrak Yürüyüşlerine engel olması, yetkililerin korktuğunun açık bir göstergesidir. Bugün programlarımız iptal olur, yarın da Özgürlük Gününde, gidiş gelişler yasaklanır. Acaba böyle bir Kudüs, bizim kontrolümüz altında mı?!” ifadesini kullandı.
İsrail eski istihbarat yetkilisi Shlomo Gazit de daha önce “Koruyucu Hat” başlıklı makalesinde İsrail’in Gazze’de bütün gücüyle bir devlete karşı savaştığını yazmıştı.
Hamas ile yapılan mücadelenin İsrail’de savaş olarak karşılandığını belirten Gazit, “Adına Gazze, Hamasistan veya Filistin denilen “tam bir devlet” ile savaştık” dedi.
Siyonist rejim İsrail yıllardır Şeria'daki Fetih yönetiminin Hamaslılar tarafından düşürülmesinden, Batı Şeria'nın Hamas'ın kontrolüne geçmesinde endişe duyuyor.
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, Filistinlilerin "Yahudi Devleti"ni tanımaması halinde Filistinlilerle hiçbir anlaşma imzalamayacağını söylemişti.
İsrail radyosunun haberine göre; Netanyahu Gazze'nin ardından Batı Şeria'da ikinci bir Hamasistan'ın kurulmasına fırsat vermeyeceklerini belirtti.
Netanyahu, Siyonist göçmenlerin oluşturduğu hukuksuz ve BM yasalarına göre yasadışı/işgal olan yerleşim merkezlerine ilişkin olarak da "yerleşimcilerin tabii yaşamlarını sürdüreceği" sözünü verdi. Gözlemcilere göre Netanyahu'nun bu açıklaması, yerleşim merkezlerinin inşası devam edecek. Çünkü Netanyahu, yeni yerleşim merkezlerinin inşasını, nüfus artışına bağlı olarak gerçekleşen tabii gelişme olarak değerlendirmekte.
Netanyahu, Kudüs'ün bir bütün olarak İsrail'in başkenti olarak kalmaya devam edeceğini söylüyor.
Gazze’de Hmas, Batı Şeria’da Fetih
Biri laik diğeri İslamcı köklere sahip El Fetih ile Hamas’ı ‘düşman kardeş’ yapan, 2006’da şeffaf ve adil bir seçimle işbaşına gelmiş Hamas iktidarını devirmeye ayarlı bir komploydu.
Komplonun sacayağında İsrail, Mısır ve Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas vardı. İşgalci rejim İsrail, Hamaslı bakan ve milletvekillerini hapsederek İslamcı hükümeti felç ederken Abbas’a bağlı El Fetih de Gazze’de güvenliği torpilliyordu.
Rakipler arasındaki çatışmayı bitirmek için 2007’de Mekke mutabakatının ardından kurulan birlik hükümeti derde deva olmamıştı. İşgalci rejim İsrail’i yıkmaya ahdetmiş Hamas’ın ilk kez 2 devletli çözüme yanaşması, buna karşın AB’nin bu örgütle temasa hazırlanması ABD ile İsrail’i rahatsız etmiş, bunun üzerine bir an önce El Fetih eliyle darbe planı devreye sokulmuştu.
Hamas erken davranıp El Fetih’i Gazze’den sürerek iktidarını Gazze Şeridi’ne hapsetti. Abbas ve Hüsnü Mübarek rejimi, İsrail’in Mısır’la birlikte dayattığı abluka altındaki Gazze’de Hamas’ın işini bitirmek için boş durmadı. WikiLeaks belgelerine göre İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, 2008-2009’da Dökme Kurşun Operasyonu öncesinde Filistin Yönetimi ve Mısır’la istişarelerde bulundu. Yani Gazze’nin yerle yeksan edilmesinden Abbas yönetimi ve Kahire dolaylı olarak mesuldü. Ne var ki Hamas enkazın altında kalmadı. Üstelik Hamas lideri Halid Meşal, Türkiye’nin de katkılarıyla olası barış sürecinde görmezden gelinemeyecek bir konuma yükseldi.
Arap Baharı’nın Etkisi
Benyamin Netanyahu hükümetiyle barış görüşmelerinin çökmesi Abbas’ın pozisyonunu zayıflatırken Filistinliler arasında uzlaşma yolunda asıl etken ‘Arap Baharı’nın getirdiği yeni şartlar oldu.
Mübarek’in halk hareketiyle devrilmesinin ardından Kahire’nin Gazze politikasında İsrail’i yalnız bırakması, Mısır’ı sahici bir arabulucu konumuna yükseltti.
Mısır’daki bir halk hareketinin Batı Şeria’yı da süpürmesinden korkan Abbas’a, Hamas’la el sıkışmaktan başka çare kalmadı. Gazze’de sıkışıp kalan Hamas’ın da 2009’da görev süresi bittiği için meşru görmediği Abbas’la uzlaşmaktan başka şansı yoktu.
‘Arap Baharı’nın yan etkisi olarak ortaya çıkan bu uzlaşı, Abbas’ın Filistin devletinin tanınması hamlesi için de kritik bir aşama.
‘Fetihistan’ ve ‘Hamasistan’ olarak iki ayrı fiili bölünmüş Filistin yapısından kaçınmak ya da Gazze’yi Mısır’a, İsrail’in azami genişlemesinin ardından Batı Şeria’nın kalan kısmını Ürdün’e vererek Filistin diye bir meseleyi ortadan kaldırma komplosunu boşa çıkarmak için tek yol yeniden birleşmekti.
Filistinliler ve Hamas da bunu yapmaya çalışıyor.(İsrail Post)