Hizbullah Yetkilisi: Golan'ın kurtarılmasında Suriye kararlarına uyacağız
Lübnan Hizbullah Hareketi İcra Komitesi Başkanı Seyyid Haşim Safiyeddin, " İsrail'den bir tehdit Lübnan doğalgaz keşif alanlarına yönelik söz konusu olursa, Hizbullah harekete geçecektir. " dedi.
Lübnanlıların direniş gruplarının mücahdeleri ve çabaları ile Siyonist Rejim'e karşı galebe çaldığı ve bu rejimi yenilgiye uğrattığı gün olan 2000 yılının Mayıs aynın üzerinden 20 yılı aşkın süre geçmiştir. Bu yenilgi, 6 günlük savaşta Arap ülkelerini yenmekle övünen Siyonist Rejim için anlamlı bir yenilgiydi. Buna ilaveten direniş gruplarının 22,8,51 ve 12 Günlük savaşarındaki zaferleri de Siyonist Rejim'in heymenesinin ne denli zayıf olduğunu diğer boyutlarını ortaya çıkardı. Şimdi de o günlerin üzerinden 23 yıl geçtiği bir sırada, bölge koşulları ciddi şekilde değişmiş ve bugün artık ciddi sorular muhtaplarının gündemine gelmiştir. Bölge koşullarının son durumu ne? Bölgesel denklemler nasıl şekillenecek? İç itirazlar ve sorunlar ile karşı karşıya kalan Siyonist Rejim'in nasıl bir geleceğe sahip olacağı? Amerikan hegemonyasının küresel boyutları ile nasıl bir çöküş yaşadığı ve Siyonist Rejim'in en önemli hamisi olarak bölgeden çekilmesinin bu rejimin geleceği üzerinde nasıl bir etki bırakacağı? ve de Siyonist Rejim'in bölge devletleri ile ilişkilerini normalleştirme ve Abraham projesinin son durumunun ne olacağı? gibi sorular. Tesnim Haber Ajansı Muhabiri, bölge denklemlerini ve koşullarını değelendirmek ve analiz etmek için Lübnan Hizbullah Hareketi başkan yardımcısı Seyyid Haşim Safiyeddin ile konuştu. Bu röportajın detaylı metnini aşağıda takip edebilirsiniz.
**Bismillahirrahmanirrahim-Demecin başında İmam Humeyni'ye (ra), Direniş Cephesi'nin şehitleri özellikle Şehit Seyyid Abbas Musavi'ye, Şehit Kasım Süleymani'ye ve Şehit Hac İmad Muğniye'ye selam olsun demek isterim ve bizimle sohbet için zaman ayırdığınızdan dolayı sizlere teşekkür ederim.
Bildiğiniz üzere Güney Lübnan'ın kurtuluşunun yıl dönümündeyiz. Bu günlerde Siyonist Rejim'in kötülüklerinden kurtulan insanlar kutlama yapıyor. Siyonist Rejim'in direniş gruplarına karşı yenilgisinin üzerinden 20 yılı aşkın bir süre geçti. Altı Arap ülkesinin ordusunu birkaç saat içinde hezimete uğrattığını sürekli dünyaya böbürlenerek anlatan rejim, 25 Mayıs 2000'de direniş gruplarıyla girdiği çatışmada yenildi. Elbette bu yenilgiden sonra bu rejimin başarısızlıkları devam etti ve Direniş Cephesi'nin elde ettiği zafer, bir bakıma bu Siyonist düşmanın sahte gücünün yenilgisinin başlangıcı oldu. Direniş Zaferinin yıl dönümünde olduğumuza göre, eğer kabul ederseniz, direniş grupları özellikle bu zaferde kilit rol oynayan Hizbullah ve sahadaki izlenimlerinizden biraz bahsetmenizi rica ederim. Direniş gruplarının zaferinin sırrı hakkında ne biliyorsunuz?
Bismillahirrahmanirrahim, öncelikle size de hoş geldiniz diyoruz. İkincisi, tüm Müslümanların, mücahitlerin, özgürlük severlerlerin ve dünyanın onurlu insanlarının direniş ve kurtuluş bayramını tebrik ediyoruz. Ayrıca bu bayramı İmam Hamanei'ye, son yıllarda faaliyet gösteren tüm askeri komutanlara ve aynı zamanda tüm şehitlerimizin özellikle Hacı Kasım, Hacı İmad ve Seyyid Abbas'ın ruhlarına tebrik ediyoruz. Bize bu şerefi ve onuru yaratan insanlar onlardı. Dediğiniz gibi 2000 zaferi Siyonist düşmana karşı eşsiz bir zaferdi. Bunu direniş Lübnan'da hayata geçirdi ve 23 yıl sonra bu zaferin yenilendiğini ve beraberinde başka zaferler getirdiğini görüyoruz. Bu zaferin kendine has özellikleri vardır. Arap dünyasının Siyonist düşmanla girdiği büyük savaşta uğradığı hezimetler ve başarısızlıklardan sonra elde edilen ilk zaferdi. Ancak daha önemlisi, bu büyük zaferden sonra elde edilen zaferin sonuçlarını yok etmek ve direnişin Güney Lübnan'da yaktığı alevi söndürmek için yapılan tüm çabaların boşa çıkmasıydı. Direnişi engellemek için var güçleriyle uğraştılar ancak başaramadılar. Beraberinde büyük zaferler getiren (2000) zaferi, bugüne kadar devam etmektrdir.
Bugün direnişin çabaları sayesinde hem Lübnan'da hem de Filistin ve tüm Direniş Ekseni (bölgesinde) direnişin gücüne tanık oluyoruz. 2000 yılında sadece Lübnan ve Filistin'de direniş gördük. Ancak günümüzde Arap ve İslam dünyasının tamamına yayılan bir eksen var. Bu, büyük hedefleri olan güçlü bir eksendir ve şükürler olsun ki, 23 yıldan beri Direniş Ekseni her zaman güçlenip yükseliyor ve İsrail ise gerilip çöküyor. Kriter ve ölçek budur.
Tarihin temel ve kaidelerine göre, özgürlüksever ve asil bir milletten oluşan hakiki, köklü, dini ve insani bir hareket, özünü ve doğasını muhafaza ederse, işine muvaffakiyetle başlar. Ve gücünü ve kıymetini korursa, asla hezimete uğramaz ve amacına ulaşır.
Bilakis zalimlerin zulmü, Nemrut, Firavun, Amerika ve İsrail gibi bütün zalimlerin, başarısızlıkları başlayınca sahip olduğu direnç gücüne rağmen başarısızlıkları devam edecek ve gerileyip yok olacaklardır. Bu ilahi bir gelenektir.
Bu Kur'an'da geçiyor ve tarihte var. Dolayısıyla 23 yıl sonra, inşallah nihai ve büyük zafere yakın olduğumuza inanıyoruz ve Direniş Ekseni, Suriye ve Suriye'den tutun ta Lübnan ve Filistin kadar tüm komploların üstesinden gelecek ve güç ve kabiliyetlerini artırarak büyük bir zafere imza atacaktır.
Önemli olan eksenin dayanak gücüdür. O da milletiyle, önderliğiyle, hükümetiyle, ordusuyla ve tüm değerleriyle bir dağ gibi ayakta durup direnen İran İslam Cumhuriyeti'dir. Bu, Direniş Ekseni'nin güçlü ve kuvvetli olduğunu ve sırtının büyük bir güce yasladığını gösterir. Büyük lider ve kumandana sahip olan bir güç. Bu koşullarda neden zafer elde edilmesin ki? Zaferin faktörleri ve unsurları mevcuttur. Liderlik, millet, silah, akıl, planlama, inanç, Allah'a tevekkül, kararlılık, eyleme hazır olmak ve haklı olmak, tüm bunlarla neden kazanmayalım? Buna göre zaferin gözümüzün önünde olduğunu söylüyorum.
**Tüm Arap ve İslam dünyasında Direniş Ekseni'nin ortaya çıkışından ve direnişin elde ettiği başar ve zaferin sırrından bahsettiniz. Lübnan'da zafer kutlamalarının yapıldığı bu günlerde Özel askeri birimi Rıdvan eksenli bir tatbikat düzenlediğinizi gördük. Bahsi geçen bileşenleri ön planda tutan bir birim. Bu birimin tatbikattaki savaş gücünün görüntüleri geniş yankı bulmuştur. Siyonist medyadan da tepkiler geldi. Direniş Cephesinin önde gelen isimleri "Hudutlar ve güvenlik duvarıyla sınırlı kalmayacağız" demişlerdi. Siyonistlerin de işaret ettiği konu budur. Onlar bu birliğin güvenlik duvarlarını kolaylıkla aşıp yerleşim yerlerini alacağını söylediler. Mümkünse bize biraz Rızvan özel askeri biriminden bahsedin. Bu geri bildirimlerle ilgili analiziniz nedir?
Birincisi, İsrail daha önce de Lübnan'daki direniş hareketinin ilerlemesinden söz etmişti ve direnişin gücünü ilk kez görmüyor. 2006'da direniş hareketinin gücünü gördü. Suriye'de direnişin gücünü gördü, Hizbullah'ın Suriye'deki gücünün biteceğini bekliyordu. Dolayısıyla tahminlerinin aksine Hizbullah'ın gücünün arttığını ve uzmanlaştığını görünce şaşırdı.
Onlar nitelikli silahlar, füzeler ve diğer silahların Lübnan'a gelişini engelleyerek direniş ve Hizbullah'ı yenebileceğini sanıyordu, diğer yandan direnişin gücünün nitelik ve nicelik açısından ilerlediğini gayet iyi biliyordu. Aynı zamanda direnişin kararlılığının, niyetinin ve amacının da farkındaydı. Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, İsrail'in herhangi bir yanlış hesap yapması durumunda füzelerimizin Tel Aviv'e ulaşacağını ve Rıdvan özel askeri biriminin Celile'ye gireceğini defalarca söylediği için tüm bu konuların farkındalar.
Ama bu tatbikatın hikayesi neydi? Şunu söylemeliyim ki, Direniş ve Zafer Bayramı vesilesiyle bu tatbikatı gerçekleştirerek şu mesajı açık ve net olarak vermek istedik: Rıdvan birimi ya Celile'ye girmek ya da büyük yüzleşme olsun, şu ana kadarki konuştuklarımızın hiçbiri fark etmez.Biz her zaman hazırız, bu mesaj ciddi bir mesaj. Boş sözler değil. Kendi elleriyle ördükleri ve arkasında savaştıkları duvarı onlara gösterdik. Onlara bu duvarın yıkılacağını ve mutlaka buradaki vadilere ve tepelere ulaşacağımızı söyledik. Bunlar Filistinlilere iade edilmesi gereken Filistin toprakları. Herkes gerçek bir hazırlık olduğunu anladı.
Gösterilen kareler, sayısız direnişçiler, büyük imkanlar ve daha kesin bir kararlılığın yalnızca küçük bir örneğiydi. Böylece onlara bunun gerçek ve ciddi bir mesele olduğunu ve şaka yapmadığımızı anlatmak istedik.
Endişelenip paniğe düşmeleri doğal, bu sadece tatbikatlarda değil, her konuda hedeflerimizden biri. Siyonistlere şunu söylemek istiyoruz ki kaderiniz bu geçici rejimden çıkmaktır. Bu rejimin sonu geliyor. Onlar korku ve panik hissettikçe, istikrarsız bir durumda olduklarını daha iyi anladılar, bu tatbikatı gördükten sonra endişelerini ve korkularını dile getirdiler ve onların tepkilerinden memnunuz. "Biz sarsıldık" dediler. Onların sarsılmasını istiyoruz.
**Tatbikatın dönemli gelişmelerinden biri de Rıdvan özel birlik komutanına Hacı Rıdvan'ın silahını sunmanızdı, bu Siyonistler için de açık bir mesajdı.
Aslında bunu planlamamıştık. Tatbikat sabahı tatbikat başlamadan önce Hacı İmad'ın ailesi oraya gelerek aile adına konuşma yapan Hacı İmad'ın oğlu, babasının şahsi silahını Rızvvan birimine teslim etmek istediğiklarini söyledi. Neticede bu birlik Hacı Rıdvan adı altında kurulmuş ve birliğin Filistin'e girmesi umulmaktadır. Hacı İmad ailesine bu davranışından dolayı teşekkür ettik. Bu silah, Hacı İmad'ın torunu Küçük İmad için bir hatıra olarak saklanabilir. İnsani ve duygusal miras olarak ailede kalabilirdi ama Hacı İmad ailesi de kendisi gibi fedakar, cömert ve hayırsever. Hacı İmad ailesi o silahı Rıdvan Özel Birimi'ne teslim ederek Hacı İmad'ın her şeyinin direnişin ve birliğin hizmetinde olduğunu söylemek istedi. Bence Hacı İmad ailesinin cömertçe verdiği bu silah, Rıdvan özel birliğinin Filistin'e girdiği gün sadece Filistin'e değil Kudüs'e de girecek birisinin elinde olacak.
** 33 gün süren savaşın ardından direniş ile Siyonist Rejim arasında pek çok inişli çıkışlı dönemler yaşandı. Ancak buna karşın direniş hareketi aktif bir caydırıcı gücü oluşturabildi. Direniş bunu nasıl başardı? Siyonist Rejim'e karşı bu caydırıcılığı devam ettirebilecek Hizbullah'ın gündeminde hangi stratejiler yer aldı? Örneğin geçtiğimiz günlerde Lübnan'dan Filistin direniş güçleri tarafından işgal altındaki bölgelere yüzlerce roket atıldığına tanık olduk, ancak Netanyahu'nun son tavrı Lübnan'ın güneyindeki muz tarlalarının bombalanması emrini vermesi oldu. Yani doğrudan savaşmaya bile cesaret edemediler. Hizbullah'ın başarısının sırrı nedir?
Görünüşe göre Netanyahu'nun muzla bir sorunu varmış (kahkaha). 2000 zaferinin ardından direniş bir an olsun dinlenmedi ve hazırlıklarını sürdürdü.2000 zaferinin ilk gününden 2006 yılına kadar bir sonraki harbe hazırlıkları başladı. 33 gün süren Temmuz savaşından sonra bunu defalarca dile getirdim. Savaşın son anlarında Hacı İmad Muğniye ile konuşurken ona "Şimdi dinleniyor musun?" diye sordum. O "Hayır, dinlenmek yok kendimizi bir sonraki savaşa hazırlamalıyız." yanıtını verdi. İslami direnişin bu düşmanın karakterini ve doğasını bildiğini söylemek istiyorum. Allah'a şükürler olsun ki, direniş istikrar, bilge ve cesur liderlik ile güçlü bir millete sahip ve tüm bu imkanları değerlendiriyor. Bunlar direniş yolunda ilerlememizi ve devam etmemizi her zaman hazır hale getiren faktörler. Önemli bir hususa da işaret etmek istiyorum, Allah yolunda savaşmak cihad yapanlar için bir lütfudur. Bu nedenle cihadın, Allah'ın evliya ve özel kulları için açtığı cennet kapılarından biri olduğunu söylüyoruz. Bazıları yanlış seçimleri veya cesaretsizlikleri yüzünden mücadeleden mahrum kalıyor. Bazen gerekli şartlar sağlanmaştır, bu doğruysa özürler geçerli sayılır.
Allah bize nimetlerinden birini sundu ve 40 yıldır Hizbullah'a bu kapıyı açtı ve bugüne kadar da açık. Çeşitli insani, cihatçı, Kurani, İslami ve milli sebeplerden dolayı bu kapıyı bugüne kadar bize açıktı. Bu nimetin öneminin farkında olduğumuz için teşkilatımıza, kültürümüze, liderliğimize, eylemimize, erkek, kadın ve , gençlerimize sahip çıkıyor ve aslında direnişin cihad ruhuna her zaman ve her yerde sahip çıkıyoruz. Bence İsrail ile girdiğimiz çatışmada bu ilahi nimetin elimizden alınmaması direnişin en önemli başarı nedenlerinden biri olmuştur ve Hizbullah'ın İsrail'i yok etmek için kurulduğuna inanıyoruz. İsrail olduğu sürece biz de İsrail'i yok edip bölgeden çıkarma zamanına kadar güçlü kalacağız.
**İyi ki direniş ve cihatçılar olarak böyle bir ortamda bulunuyorsunuz ve inşallah böyle bir nimet bize de sanip olur. Geçen yıl Lübnan'ın deniz sınırlarında meydan gelen gelişmeler sırasında Hizbullah'ın zamanında harekete geçerek aktif ve ileriye dönük bir hamle yaptığına tanık olduk, bu da hükümetin müzakere sürecindeki gücünü artırdı. Böylece Hizbullah Lübnan halkının deniz sınırlarıyla ilgili hukukunu korumuş oldu. Siyonist Rejim Lübnan halkının gaz sahalarına ve doğal zenginliğine el koymanın peşindeydi, ancak Hizbullah sahaya inince oyunu değiştirdi. Yakın zamanda bu kaynakların ve milli servetin değerlendirilmesi konusu gündeme gelmiş ve keşif çalışmalarının başladığına dair haberler duyulmuştu. Yeni süreçte Hizbullah'ın gündeminde hangi talimatlar yer alıyor?
Lübnan milletinin haklarını ispatlama ve haklarını alma sürecinde bulunduk ve bunun Lübnan hükümeti ile ilgili olduğunu, yani bu konuda Lübnan hükümeti ve kuruluşlarının sorumlu olduğunu vurguladık. Bununla birlikte haklarımızı ve Lübnan milletini savunacağımızı ve aynı zamanda bu hakları korumak için gerektiği her yerde hazır olacağımızı dile getirdik.
Müzakere ve takip sürecinde Lübnan hükümetinin yer aldığını gördünüz. Ama direniş olarak gerekli yerde duruma müdahale ettik ve bu çok etkili oldu. Amerika, İsrail ve hatta tüm dünya bu meseleyi itiraf etti ve çok şükür ki, ülke karasuları, petrol, gaz ve Lübnan’ın milli servetini savunma konusunda direnişin hazır bulunduğunu ispatladık. Aynı şekilde bundan sonraki süreçtede varız. Hakkı geri alma ve ispat etme aşaması bitti, artık sıra hakkı kullanma aşamasına geldi.
Şimdi orada keşif faaliyetleri başladığında petrol veya gazın olup olmadığı ortaya çıkacak. İsrail'in rahatça kaynaklarımızı kötüye kullanmasına izin vermeyeceğiz. Çünkü bu Lübnan'ın ulusal çıkarıdır. İlk başta sahaya girmeyiz, her şeyi akışına bırakırız. Keşif ve arama yapmak zorunda olan şirketler Lübnan hükümetinin gözetiminde faaliyetlerine devam etmelidir ve biz tüm bu konuları Lübnan hükümetine bırakıyoruz ve sadece durumu izliyoruz. Ancak bu arada keşif çalışmalarını tehdit eden herhangi bir şey olursa, biz hazır olacağız ve direniş her aşamada aynı güçle ve belki de daha güçlü olarak varlık gösterecektir.
**Suriye ve halkının terörizm ve tekfirci örgütlerle uğraştığı önemlerde, Lübnan Hizbullah Hareketi’nin Suriye'ye destek amacıyla sahaya gidip büyük başarılar elde ettiğine ve terör gruplarını hezimete uğrattığına tanık olduk. Direniş terör karşısında Suriye milletinn haklarını korumak için önemli adımlar attı. Ardından Hizbullah ve Şam'ın işgal altındaki Golan cephesindeki varlık konusunda el ele vereceği haberi duyuldu. Bu konuda alınan kararlar hakkında bilgi sahibi olan Hizbullah liderlerinden biri olarak geleceği nasıl gördüğünüzü bilmek isterim. Hizbullah'ın bu işbirliği ve ittifakla ilgili planı nedir?
Planlarımız direnişin eylemleridir ve coğrafi hareketliliğin kendine has özellikleri vardır. Öncelikle hiçbir alana müdahale etmiyoruz. Golan Suriye’nin toprağıdır ve burada ne olacağını belirleyen taraf, akıllı ve cesur bir lideri olan ve uygun kararlar alan Suriye yönetimidir ancak direniş düzeyinde ihtiyaç duyulan alanlarda her zaman varız.
Filistin konusunda Filistinlilere onların yanında olduğumuzu söyledik ve “Gereken her yerde size hizmet edeceğiz, hizmetinizdeyiz.” dedik. Şimdi Golan veya Siyonist düşmana karşı herhangi bir cephe konusunda herhangi bir ülke ve bölgede diğer direniş güçlerinin yanında olmamız gerekiyorsa orada olacağız. Başka bir değişle yeni cepheler açma niyetinde değiliz. . Ama Araplara, Filistinlilere, Suriyelilere, Lübnanlılara ve dünyanın her yerine her zaman hizmet etmeye hazırız. Bu normal ve doğal bir konu. Direniş hareketi olarak Filistin ve Golan'da ya da başka bir bölgede her zaman direniş ve ayakta durma yolunu seçmiş milletlerin yanındayız. (Tesnim)