Köstebek Avında Hükümete İpuçları
Wikileaks belgelerinin yayınlanmasıyla beraber herkes kendine yeni siperler kazarken Başbakan Erdoğan ve danışmanları başta olmak üzere hükümet yetkilileri hakkında yer alan çok ağır ithamlar gündemdeki yerini koruyor.
İtham ve iddialar birbirini kovalarken bunların hükümet ve parti içerisindeki köstebeklere dayandırılması, hükümeti XXX rumuzlu köstebekleri deşifre etme arayışına mecbur etmiş görünüyor.
Köstebeklerin taşıdığı dedikodular başlıca üç temel iddia üzerine kurulu görünüyor.
Bunlardan bir tanesi, Başbakan’a ait olduğu iddia edilen İsviçre bankalarındaki hesaplar ve diğer yolsuzluk iddiaları.
İkincisi; Gül – Erdoğan ikilisi ekseninde var olduğu iddia edilen parti içi çekişmeler.
Üçüncüsü de, Başbakan ve danışmanları hakkında kişilik analizleri ile politik yetersizlik iddiaları.
Tüm bunlar bir araya getirildiğinde Erdoğan ve danışman ekibinin yolsuzluk ve yetersizlikle, biraz da “tehlike” boyutu işlenerek bariz bir yıpratma faaliyetinin sürdürülmüş olduğu gerçeğini ortaya koyuyor. Bunun yanında parti içi çekişme iddialarıyla, eski dini/siyasi geleneğiyle şu günlerde bile kimilerince suçlanmaya devam edilen Erdoğan ile eski danışmanlarının siyasi arenadan tasfiye edilmesi emellerinin güdüldüğünü gösteriyor. Peki ama bu emelleri güdenler kimler olabilir? Saadeti Edelman’ın kucağında gören sözkonusu köstebeklerin nihai hedefi ne olabilir? Köstebeklerin programlı kampanyası ferdi çıkışlar mıdır, yoksa yıpratma kampanyasının ardında kurumsal bir yapı mı söz konusudur.
Köstebeklerin sağladığı subjektif bilgi akışının hedefinde Başbakan’ın yanı sıra şu anda Dışişleri Bakanı olan Davutoğlu, dönemin danışmanları Mücahit Arslan ve Ömer Çelik’in isimleri dikkat çekiyor. Özellikle Davutoğlu için İslami görüşlerinden dolayı yapılan yakıştırmalar yabana atılacak gibi değil. Belli ki Edelman’ın varlığını ganimet sayan planlı-programlı bir ekip, kendisinden emin bir şekilde hükümetin brütüslüğüne oynamış görünüyor.
İyi de ‘kim bu köstebekler?’
Elbette bunları en iyi bilecek olan, ağır itham ve suçlamalara maruz kalanlardır. Ancak Davutoğlu’nun dış politikada üstlendiği misyonu bugün bile Natanyahu öngörüsüyle karşılayan “içerden” bir kesimin olduğunu, kendi işledikleri tezlerinden anlamak mümkündür. Özellikle hükümetin İran politikasını “dünya gerçeklerini yeterince okuyamamakla”, bunu başta Başbakan olmak üzere Davutoğlu ve ekibini “cihadist” yaklaşımlara sahip olmakla, hükümeti “radikalizm” ve “İrani damara” sahip olmakla suçlayan dış/derin bağlantılı “içerden” gözüken bir ekibin işi olduğunu anlamak için kahin olmaya gerek yoktur.
Davutoğlu’nu din maskesi giydirilmiş politik emelleri önünde engel gören xxx takımı, bugün bile kendisini “İran bağlantılı”, yeni MİT Müsteşarı’nı da Davutoğlu’nun has adamı ve “güçlü İrani bağlara sahip kişi” diye takdim etmiyor mu?
İyi de bunlar kim? Derseniz, elbette Netanyahu’dan bahsetmiyorum. Ama yine de merak ediyorsanız, yayın politikaları itibarıyla “belaltı” çalışan ve XXX ekibinin asıl görüşlerini yansıtan derin sitelere bakmanızı şiddetle öneririm. Şimdilik “köstebek” veya “XXX” olarak meçhullere oynasalar da aslında tipik bir devekuşu niteliğinde olduklarını herhalde en iyi bilen yine hükümetin komplolara hedef olan söz konusu kesimi olmalıdır.
Doğruhaber Gazetesi