Polis Şiddetinin Savunulacak Tarafı Yoktur
Tartışma ve atışmalar iki koldan yürütülüyor. Bir kesim, polisin eleştirilen sert tutumunu öne çıkarırken, diğer kesim ise öğrencilerin taşkınlıklarını ve bu taşkınlık üzerine bina ettikleri ardçı faktörleri gündemde tutuyor.
Hiç şüphe yok ki polisin tavrı gösterinin niteliği çerçevesinde sergilenebilecek en sert tutumdu. Yani "devrimci jargonla" ifade edersek alenen bir polis terörü tablosu ortaya çıktı.
Elbette polis, terör veya terör sempatizanları diye nitelediği sivil gösteriler karşısında bu denli bir şiddet kullanımı hakkına sahip değildir, olmamalıdır da. Ancak polisin Dolmabahçe çıkarması bu alanda yaşanan polis şiddetinin ne ilk örneğidir, ne de son örneği olacaktır.
Polisin kendi saldırgan pozisyonunu siyasi iktidarların perspektifine göre konumlandırdığı bir gerçektir. Ancak kullandığı şiddet yöntemini hiçbir iktidar döneminde de terk etmemiştir.
Gösterideki dumanlı-gazlı-coplu-tekmeli-yumruklu-sopalı tablodan sonra polis şiddetini savunma refleksi gösterenlerin argümanları, öğrenci gösterileri ardındaki faktörlerin ne derece "korkunç" olduğu üzerine kuruldu. Öğrencilerin elindeki afiş sopaları tanklarla eşdeğer tutuldu.
Velev ki öğrenciler veya benzer sivil gösterilerin tümünü iddia edildiği gibi "öcü örgütler" tanzim etmiş olsun. Gösterilere katılanların tümü örgütlere üye veya sempatizan olsun. Bu durum şiddet sarmalını haklı ve meşru göstermeye yeter mi? Dolmabahçe sırtlarına dayanan gösterici grubunun etrafı polisçe çevrilmiş olsaydı, önlerine barikat kurulup ilerlemeleri engellenseydi ne olabilirdi? Büyük ihtimalle arada sıkışan kalabalık bir süre slogan atıp bitkin düştükten sonra dağılıp giderlerdi.
Belki aradan bazıları sert cisimler, pet şişeler fırlatırlardı ama, dünyanın hangi ülkesinde bu türden gösteriler al gülüm ver gülüm şeklinde geçiyor ki! Ha, içlerinde "örgüt üyeleri" mi vardı? Örgüt üyeliğinin yasalardaki karşılığı ne gaz, ne tekme, ne de joptur. Dahası, polis şiddetini savunmak hiç değildir.
Dolmabahçe sırtlarındaki polis şiddetini bugün alkışlayanlar, ki özellikle bir takım İslami kesimler, unutmasınlar ki 28 Şubat sürecinde de kendileri joplanmış, 'Laikus Dinazorus' takımı da tıpkı bugün kendilerinin yaptığı gibi polisi alkışlamıştı. Önemli olan şu: Meseleye intikam duygusuyla mı yaklaşmalıyız, yoksa kimden gelirse ve kime yönelikse zulmün, şiddetin karşısında yer almak değil midir?
İktidar kanadının en tepe isimlerinden en alt düzeydeki isimlere kadar polis şiddetini sahiplenmesi de başlı başına irdelenmesi gereken bir vakıadır. Birçok icraatıyla milletin takdirini kazanmış bir hükümetin polis-öğrenci çekişmesine şiddeti sahiplenme yönüyle müdahil olması hiç de şık olmamıştır.
Bu tavırla hükümet yetkilileri en azından olayın boyutunu inceleme-soruşturma yöntemi izleyerek haklı eleştirileri bertaraf etmesi gerekirken polis şiddeti tartışmalarına laf yetiştirme durumuna düşmesi, şehrin valisinin köyün çobanına laf yetiştirmeye çabalaması gibi olmuştur.
Doğruhaber Gazetesi