Can Dündar Ne mi Yapmaya Çalışıyor?
Gülen hareketini temsil eden medya organları bu aralar Can Dündar’la didişip duruyor. Nedeni malum! MİT Eski İstanbul Bölge Başkanı Nuri Gündeş’in yayınladığı “İhtilallerin ve Anarşinin Yakın Tanığı” adlı kitabında Gülen hareketine ait yurt dışındaki okullarla ilgili ortaya attığı bir iddiayı köşesine taşıdığı için.
Can Dündar’ın adı geçen kitaptan “Fethullah Gülen gerçeği" alt başlığıyla köşesine taşıdığı alıntı kısaca şöyleydi:
“Gülen cemaati tarafından özellikle de Türk cumhuriyetlerinde açılan okullarda diplomatik pasaportlu Amerikalı CIA ajanları ‘İngilizce öğretmeni’ diye barındırılıyor. Bu işbirliği, Türkiye’de yapılan üst düzey resmi bir toplantıda, bizzat Fethullahçı okul yöneticisi tarafından itiraf edildi. Toplantıda MİT temsilcisi de bulunduğu halde, olay karşısında sessiz kalındı. Durum, devletin resmi olarak yayımladığı kitapla da belgelendi.”(21.12.2010/Milliyet)
Elbette tepkiler gecikmedi. Samanyoluhaber.com sitesi, “Can Dündar Ne Yapmaya Çalışıyor?” başlığıyla Zaman’dan alıntı bir yazıyla cevap verdi. Zaman, aynı haberi “Can Dündar çuvalladı” başlığıyla internet sitesinde yayına koydu. Zaman internet sitesinin ikinci bir haberi de “Türk okullarına ‘ajan’ iftirası” başlığını taşımaktaydı. Gülen hareketinin sanal medyadaki amiral gemisi konumunda olan Aktifhaber sitesi ise “Dündar MİT kadrosunu aldı mı?” şeklinde idi.
Can Dündar ve alıntı yaptığı kitabın yazarı Nuri Gündeş’in iddialarına birçok koldan cevap vermenin yanında öne çıkan diğer argümanlar ise, Can Dündar’ın babasının MİT elemanı olduğu, Dündar’ın da sol içerisine gizlenmiş bir ajan olduğu, Gündeş’in ise çeteci, mafyacı, kirli bağlantıları ile öne çıkan bir tipleme olduğu yönündeydi. Kısacası savunma argümanları, ikilinin “kirli sicilleri” etrafında şekilleniyordu.
İkiliye cevap yetiştirme ve konumlarının sorgulanmasına dönük çaba, aslında Gülen çevresinin bu tür iddialara karşı ne derece hassas davrandığını gösteriyordu. Gerçekten de adı geçen okullarda iddia edildiği üzere CİA elemanları çalıştırılıyor mu, bilemeyiz. Ancak bu tür iddiaların uzun zamandan beridir seslendirildiğini de belirtelim.
Gülen hareketi, yurt dışına sarkan eğitim çalışmalarını siyasi zeminde en popüler meşruiyet aracı olarak değerlendirmektedir. Dolayısıyla okullarına yönelik bu tür iddiaları öne sürmek, meşruiyetlerinin temeline saldırmak anlamına geldiği için aynı çevrenin bu yöndeki savunma reflekslerini de anlamak mümkündür.
Ancak Gülen hareketini temsil eden medyanın, muzdarip olduğu bir konuda uygulanan yöntemler karşısında feveran ederken aynı yöntemi sonuna kadar kullanan bir misyona da sahip olduklarını belirtmek gerekir. Savunma yazılarında ajan ve kirli bağlantılı şahısların kendilerini bilinçli olarak karaladıklarını özenle belirtiyorlar. Bunun için de adı geçenlerin bir tür GBT’sini bile yapıyorlar. Oysa aynı ajan ve gazeteci, karalama oklarını Gülen çevresi yerine bir başka kesime yöneltseydi, acaba Gülen medyası nasıl bir tavır takınırdı? Mesela Nuri Gündeş, Gülen okulları yerine Hizbullah’ı hedef gösteren bir iddia ortaya atmış olsaydı, aynı medya gerekli sağduyuyu gösterip “Haydi canım, ajan ve kirli bağlantılara sahip birisinin sözüne güven olur mu?” deme basiretini gösterebilecek miydi?
Kesinlikle! Tam tersini yapar; Zaman, manşete çeker, Samanyolu da üç yıldır periyodik aralıklarla yayına verdiği eski haber bandını tekrar tekrar yayına sokardı. O halde şunu soralım: Gündeş mi daha kirli, yoksa Arif Doğan mı? Tuncay Güney mi daha karanlık, yoksa Can Dündar mı?
Arif Doğan’ın montajlanan garip nitelemelerini manşetinize çekerken kirli bağlantıları, işlediği/işlettiği cinayetler, karıştığı komplolar aklınıza gelmedi mi? Bülent Orakoğlu’nun Cingözlüğünü adeta amentü olarak bellediğinizde Orakoğlu’nun Arif Doğan ilişkisi yanında Sedat Peker’le beraber üçlü arasında dönen kara para trafiği aklınıza gelmedi mi?
Baransu’nun “Hizbullah ifşaatlarını” manşetinize çekerken sıralanan hezeyanların bugün düşman bellediğiniz Perinçek grubunun İkibine Doğru dergisinin ürünü olduğunu bilmiyor muydunuz?
Hatta başta Hizbullah olmak üzere diğer İslamî kesimlerin birçoğuna dönük medya lincinizde kullandığınız tüm argümanlar Ergenekon’la ifadesini bulan karanlık kesimlerin kara propagandasının ürünü olduğu halde bunların ağzından verdiğiniz sözde haberlerle kamuoyuna dönük tam bir “Eşekleştirme” operasyonu yürüttüğünüzde kimsenin kirini pasını sorgulama gereği duymadınız da size dokununca mı bunlar aklınıza geldi.
Hani sizinle ilgili hoşlanmadığınız bir haber ortaya atıldığında hemen “Size bir fasık haber getirirse…” ayetiyle cevap veriyorsunuz ya! Kirli akımlar size dönünce “fasık” oluyor da başkalarına yönelirken paha biçilmez hazineye dönüşmesinin hikmetini mi keşfediyorsunuz?
Ne oldu şimdi? Gündeş, ajan ve karanlık bir isim. Can Dündar da sol içine gizlenmiş bir ajan olarak öne çıkarıldı. Bu tür şahısların kimlikleri size yönelince mi bir anlam ifade edecek? Yoksa artık her kesimle ilgili haberlerde bu tür nüanslara mı dikkat edeceksiniz?
BİR TEKLİF: ALLAH’A SIĞINMAYI DÜŞÜNÜR MÜSÜNÜZ!
İtiraf etmek gerekir ki, linç operasyonlarında kullandığınız argümanların tümü de kapkaranlık odakların iddiaları üzerine kurulu. Şunu da itiraf etmek gerekir, aynı karanlık odakların diğer İslamî kesimlere dönük bir ithamı varsa sizlerin temsil ettiği çizgiye dönük de ithamlar vardır. Ama Müslümanlar, kardeşlik hukukunun bir gereği olarak karanlık yapının sizlere dönük ithamlarını seslendirmekten hep Allah’a sığındı. Acaba bu son meseleden ders alarak sizler de bundan sonra kendi dışınızdaki Müslümanlarla ilgili iddialarınızda karanlık yapılanmaların operasyonel ithamlarını dillendirmekten Allah’a sığınmayı düşünür müsünüz?
(Hüseyin Sağlam / Doğruhaber Gazetesi)