İçişleri Bakanlığı Makamına
Sayın İçişleri Bakanı! Hükümetimizin Değerli Neferleri!
Hükümetiniz yedi yıl önce bir kanun çıkardı. Yürürlük tarihini ise özellikle Hizbullah dosyalarını göz önüne alarak üç kez ertelettiniz. Sonunda yürürlük tarihi geldi, binden fazla kişi tahliye oldu. PKK’lısı, DHKPC’lisi, MLKP’lisi gibi kanun kapsamına giren Hizbullah sanıkları da tahliye edildi.
Ancak bir taraftan Ergenekon sanıkları, öbür taraftan Öcalan’ın “ne yazık ki” bu yasanın kapsamına girememiş olması, karanlık, güdümlü, satılık, düzeysiz kesimlerin tepkisini çekti. Bu kesimlerin “vicdanları” kanadı! Adaletten, hukuktan, insan hakları ve sivilleşmeden dem vuran, bu olgular üzerinden tercih edilerek iktidara taşınan hükümetiniz, hukukun evrenselliğini, kendi çıkardığınız yasaların gereklerini savunacağınıza kaos, terör ve cunta faaliyetlerinden medet umanların komplocu kampanyalarına kulak verdiniz. Her nasıl olduysa kendi çıkardığınız bir kanunun sonuçlarını yüklenmek yerine “vicdan hastalığına” yakalanan vicdansızların kem planlarına boyun eğdiniz, statükoya karşı beyaz bayrak açma kolaycılığına kaçmayı tercih ettiniz. Bununla yetinmediniz, “vicdan sızlaması” yarışmasına sizler de katıldınız. Gelinen noktada yarışmada statükoyu bir hayli geride bırakmış bulunmaktasınız.
Eh! Madem başta sayın cumhurbaşkanımız Abdullah Gül olmak üzere hükümet ve partinizin kimi nadide neferlerinin de vicdanı sızlıyor, o halde bu azaptan kurtulmanızın da bir yolu yordamı olmalı diye düşünüyoruz. İnanın sizlerin vicdanınızın sızladığını görmek, uykularımızı kaçırıyor, günlük yaşamımızı ziruzeber etmeye yetiyor.
Umarız, Adana, Antep ve Mersin gibi yerlerde yaptığınız operasyonlarda STK olsalar da nadide polisimizin hücre basar gibi ev ve iş yerlerinin kapılarını kırması, tamamen yasal zeminde faaliyet yürüten kurumların temsilci ve üyelerini içeri almanız, tutuklattırmanız birazcık vicdanınızı rahat etmiştir. Yeter ki vicdanınız rahat etsin, sizlere yüzlerce dernek, binlerce dindarın canı feda olsun! Ne de olsa hükümetsiniz, sivilleşmeyi esas alıyorsunuz, statükonun baskılarına boyun eğmiyorsunuz!
Biliyoruz, başımızdaki nadide neferlerin vicdan azabı kolayca dinmeyecektir. Ama vicdan azabınızı dindirmek için yapacağınız her türlü operasyon, dernekleri terörize etme girişimleri, polis terörü her ne kadar Haberal’ın kalp rahatsızlığına kafi gelmeyecekse, Öcalan’ın öksürüklerini dindirmeyecekse de annenizin ak sütü gibi helal olsun!
Elbette bunlar da yetmez, biliyoruz! Vicdan azabının ne acı bir hastalık olduğundan tabii ki bihaber değiliz. Faydası olur mu bilinmez ama, vicdanınızın selamete kavuşması adına şu acizane önerilerimizi de dikkate alırsanız ve bu önerimiz vicdan sızlamasını durduracaksa kendimizi dünyanın en bahtiyar insanları olarak göreceğiz.
D.Bakır’daki sanıklar kaçtı. Ama merhem niyetine vicdanınıza iyi gelecek başka sanıklar elinizde. Diyoruz ki, Hacı İnan ve adli kontrolun gereklerini yerine getiren diğer sanıkları hazır almışken onları İmralı adasına götürünüz. Öcalan’ı da kayıtsız şartsız salıveriniz. Ya da salıverilmesi olmayacaksa da İÜ Kardiyoloji Enstitüsüne transfer ediniz. Mehmet Haberal’ı da CHP’de milletvekili olmak üzere salıveriniz.
Silivri’deki tutukluları tamamen tahliye ettiriniz. Adana’da tutuklattığınız STK temsilcilerini de Silivri’ye transfer ediniz.
Sayın hükümetimizin nadide neferleri! İnanın bunu yaparsanız bugün içki, heykel, arena üzerinden size seçim baskısı uygulayanların vicdanlarını tamamen rahata erdirirsiniz. Dolayısıyla sizler de vicdan azabından kurtulmuş olursunuz. Üstelik bunların hepsini bir günde gerçekleştiriniz. Bizler de her sene bu günü “Vicdan Bayramı” diye İstasyon Meydanında görkemli törenlerle kutlayalım. Hizbullah tahliyelerinin yıldönümünü de “Ucube günü” olarak anma etkinlikleriyle analım.
Bu önerilerimizi yerine getirirseniz, “Demokratik özerklik”in rafa kalkacağına, Öcalan’ın “aradan çekiliyorum” tehditlerinin son bulacağına olan inancımız tamdır. Ama rahatlasa da vicdanlarınızın statüko tarafından deşilmeyeceğinin garantörü de olamayız. Çünkü o kadarına da gücümüz yetmez maalesef!
SAYGILARIMIZLA ARZEDERİZ!
Hüseyin SAĞLAM / Doğruhaber GAZETESİ