'Geçti Amed Pazarı'
Geçen hafta “Özgür” denen “politik” bir gazetede KCK Yürütme Kurulu Üyesi sıfatıyla hem Türk hem de Alevi kimlikli Mustafa Karasu’nun bıkkınlık veren uzun bir yazısı yayınlandı.
Burada adamın “Türk” ve “Alevi” aidiyetine vurgu yapmamız, hakaret ya da alaycı bir vurgu sanılmasın. Sözüm ona “Kürt özgürlük hareketi” içerisinde yer alıp Kürt etnik savunuculuğunu esas alan bir yapıda bu aidiyetleri taşıyanlardan bir veya bir kaçının olmasının garabeti zaten kendini ele vermektedir.
Bu adam ve eşdeğer “Türk-Alevi” tayfası için “istihbarat tayfası” dense de bunun ispatı için MİT’in Kandil denetlemesini beklemekte yarar var!
Karasu, ilgili yazısında verip veriştirmiş, ilham kaynağı Perinçek Dede’nin 90’lık tezviratlarını “politik” tencerede yeniden kaynatarak taze aş niyetine servis etmeye yeltenmiş.
Hizbullah cemaatinin sert uyarısına uğrayan bayat aşın özeti, Öcalan’ın modern Hizbullah felsefesinin kara bir yorumundan öteye gidememişse de şunu demeye getirmiş:
Serok’un daha önce “yüce buyruklarında” geçtiği gibi, ya DTK çatısı altında, destur alarak varlıklarını sürdürebilecekler; ya da… belirtmeye gerek, malumun ilamı… Asarız, keseriz, falan filan…
Önce Mustazaflar Hareketinden başlamış, ardından Azadi… ifade ediş biçimi Serok’la aynı değilse de ana tema aynı. Hala dev aynasından dünyaya bakma, hala cumhuriyet rejiminin 1920’li ceberut anlayışının KCK/PKK versiyonu bugünlere taşıma telaşı…
Dağlarda yaşayanların “sert mizaca” sahip olduklarını bilirdik, “Soğuk savaş”tan kalma müflis ideolojisinin taşıyıcılığında ısrar ettiklerini de öğrenmiş olduk! Hem Türk olacaksın, hem de Kürt halkının selametini, dini duygulardan arındırmakta bulacaksın. Üstelik bunu da “tasfiye edilmekte olan Kürt özgürlük hareketinin yerini alacak” derin yapılanmayla bağlantılı kurgular kuracaksın.
Türk’ün kıytırık komünistini, ateistini, dışlanmışını, tedhişçisini, madrabazını sırtına alarak Kürdistan’a taşımakla kalmayacak, aynı zamanda Gay’ını, Lezbiyenini, Pro-seksüelini Kürt havuzunda vaftizleyeceksin; sonra da Müslüman halkın duygularına tercüman olan İslami kitleyi fazlalık bularak imhayı adres göstereceksin.
Bununla, içerisinde barınma imkanı bulduğun Kürt kesimini, tıpkı 1990’lı yıllardaki gibi provokasyon dolmuşuna bindirip çatışma alanlarına taşıyacaksın; sonra da yüklendiğin “Derin amca”ların ajandasını uygulayamamanın faturasını eski bildik köhne iftiralarla Müslüman camiaya keseceksin.
Kendi Kürdünün kurtuluşunu Türk’ün HDK’sinde bulacaksın; Müslüman Kürdün kurtuluşunu da DTK’ya endeksleyeceksin.
Oslo’larda MİT’le oturup muhabbet/dostluk kotaracaksın; sürecin ardından “şap”a oturmanın mimarlığını yürüteceksin, sonra da insanlara “kullanıldılar” diyeceksin!
Var mı öyle üç kuruşa beş köfte!
Bizim buralarda yok! Ama Oslo’larda, “Derin” mahfillerde öyle sudan ucuz köfte buluyorsan afiyet olsun; lakin sahada ve halkın gündeminde hesabı öyle ucuz köfte bulunmamaktadır.
Ne demişlerdi sizinkiler;
“Geçti Bor’un pazarı, sür eşeği Niğde’ye!”
Aynen öyle!
“Geçti Amed’in pazarı, sür eşeği Sivas’a!”