Hani MGSB Değişmişti?
Başbakan, “genelge” olarak niteleyip “Kanunî geçerliliği yok” dediği Millî Güvenlik Siyaset Belgesinin içeriğinde yapılacak değişikliklerle ilgili olarak şu mesajları verdi:
“(İç tehdit bahsinde) Asla böyle birşeyi düşünemeyiz ve bu tür yapılanmalara, bu tür zemini oluşturmaya müsaade edecek imkânlara fırsat vermeyecek şekilde bir düzenleme yapılacak.”
Oysa 2005’te yapılan revizyonda da böyle bir tehdit değerlendirmesini devam ettiren ve bir numaralı iç tehdit olarak yine irticanın gösterildiği belgeye, Erdoğan hükümeti “evet” demişti.
Ve belgenin yine güncellenmesi gündemde.
Konuyla ilgili habere göre, Ağustos MGK’sında sonuçlandırılması öngörülen güncellemede, Başbakanlıktan bir yetkilinin ifadesiyle, “Anayasa ve yasalarda suç olarak tanımlanmayan hiçbir fiil, belgede yer almayacak.” (Habertürk, 17.5.10)
Demek ki, belgenin mevcut halinde bu durum var ve bunun düzeltileceği sözü veriliyor. Ama yürürlükteki anayasanın, daha başlangıç metninde “Hiçbir faaliyet Atatürkçülük karşısında korunma görmez” hükmü hâlâ duruyorken, bu anayasayı referans gösteren bir anlayışla “gizli anayasa”da hangi köklü değişiklik yapılabilir ki?
Haberde “İç tehdit tanımı değişecek” denilirken, iç güvenlikte sorumluluğun İçişleri Bakanlığında olduğunun vurgulanacağı, TSK’nın görevinin dış güvenlik olarak belirleneceği belirtiliyor.
Kâğıt üzerinde İçişleri’ne bağlı gözüktüğü halde fiiliyatta çok farklı bir işleyiş sergileyen Jandarmanın konumundaki “deve mi, kuş mu” ikilemi sürüyorken bunun nasıl olacağı meçhul.
Yine habere göre, yeni belgede irtica gibi genel, soyut ve muğlâk ifadeler olmayacak. Terör ve suç örgütleri, terör örgütü PKK, dini istismar eden köktendinci terör örgütleri El Kaide, Hizbullah gibi somut ve net tabirlerle ifade edilecek.
Burada hemen, MİT Güvenlik İstihbaratı Başkanlığı Yıkıcı Dinî Faaliyetler Daire Başkanlığının “2010 yılı takip listesi” olarak basına yansıyan liste akla geliyor. O listenin 1. derece örgütler kısmında Nurcu Gruplar, Nakşibendilik, Fethullah Gülen Grubu, Süleymancılık, İHH, Alevilik, Caferilik gibi, hangi mantıkla oraya konulduğu anlaşılamayan birbiriyle de alâkasız maddelere yer verilirken, ASDER ve AKDER’in 2., MazlumDer’in 3. derece örgütler içinde gösterilmesinin (Vakit, 29.4.10) “hikmet”i de pek anlaşılamıyor.
2010 Türkiye’sinde, AKP iktidarının 8. yılında MİT kaynaklı böyle listelerin ortalıkta dolaşıyor olması, yine gizli anayasanın mı bir tezahürü?
Ve belge bu defa gerçekten düzeltilecek mi?
Cumhurbaşkanı bu soruyu “On sene önceki demokratik standartlarımızla bugünkü aynı mı? Bu belge kanun da değil, anayasa da. Demokratik hukuk devletinde böyle olması mümkün değil. Yenilenirken, bugünkü realiteyi dikkate alarak yazılacağına inanıyorum” diye cevaplamıştı.
Bizim de temennîmiz o. Ama işin gerçeği, öyle yapılacağından emin olamıyoruz. (21.5.10)
Bugünkü manşetimizi, iki buçuk yıl önce çıkan “MGSB değişecek mi?” başlıklı bu yazımızın ışığında yeniden okuyun ve cevabını da siz verin. (Yeni Asya)