Ey Nefsim-10
Ey Nefsim!
Allahu Teâlâ’ya lâyıkıyla hamd, Efendimiz Muhammed`e, Onun al, ashab ve sünnet-i seniyyesine ittiba eden tüm müminlere salat ve selam olsun.
Ey nefsim!
Kendini muhasebeye çekmen için sana bazı ayet-i kerimeleri ve hadis-i şerifleri hatırlatmak istiyorum. Zira önünde çok çetin bir hesap günü vardır ve o günde sorgu Kur`an ve sünnete göre bir hayat yaşayıp yaşamadığınla ilgili olacaktır. Onun için sorgu günü gelmeden sen kendini Kur`an ve sünnete göre hesaba çekmelisin, ancak o şekilde hesabını ve akıbetini öğrenebilirsin.
Ey nefsim!
Allah Teâlâ mealen şöyle buyuruyor: “dikkat et! Halis din yalnız Allah`ındır.” (Zümer 3)
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem de şöyle beyan ediyor: “Allah, ancak samimiyetle sadece kendisi için ve rızası gözetilerek yapılan ameli kabul eder.” (Nesai, cihad, 24/3142 )
Başka bir hadiste de sallallahu aleyhi ve sellem şunları söylüyor: “kim, (bir konuda) insanlar kendisine buğzetse dahi (o konuda) Allah`ın rızasını ararsa, Allah da insanların vereceği sıkıntıdan onu kurtarır. Kim de Allah`ın hoşnut olmayacağı (bir konuda) insanların beğenisini elde etmek isterse, Allah onu o insanlar(ın insafın)a terk eder.” (Tirmizi, Zühd 64/2414)
Başka bir hadiste de sallallahu aleyhi ve sellem bunları bize öğretmiştir: “ameller niyete göredir. Herkes sadece niyetinin karşılığını alır. Kim Allah ve resulü için hicret ederse, ücreti Allah ve resulünedir. Kim de erişeceği bir dünyalık veya evleneceği bir kadından dolayı hicret ederse, onun hicreti de hicretine sebep olan şeylerdir.” (Buhari, bedü’l-vahy, 1/1 Müslim, İmare, 155/4927)
Şimdi yaptığın amelleri ve ibadetleri bu ilahi ve nebevi ölçüye vur ve kıyasla... Ne kadarı senin elinde sağlam kalıyorsa hesap gününde ve huzuru Hak Teâlâ’da sermayen odur. Kabul görecek ve işine yarayabilecek odur. Bu mihenk taşından sağlam çıkmayan hiç bir amelin sana faydası yoktur. Hakikat budur. İnsanların övgülerine ve alkışlarına itibar etme. Sahte malla avunma. İlahi kural ve sünnet kesindir ve değişmezdir.
Madem hakikat budur, o zaman titizlikle ihlas üzerinde durmalısın ve yapacağın bütün amellerini ihlasla yapmalısın. Allahu Teâlâ’nın rızasından başka hiçbir amaca yer vermemelisin. Zira bir damla ihlassızlık, karıştığı bütün amelini yok ediyor.
Ey nefsim!
Bu ilahi emre ve nebevi beyana da dikkat et:
“Ey iman edenler! Allah ve Resul’ünün önüne geçmeyin. (Allah ve Resul’ünün hükmünü bilmeden herhangi bir söz ve fiiliyatta bulunmayın.) Allah`tan korkun. Çünkü Allah her şeyi işitendir, bilendir.” (Hucurat 1)
“Kim bir amelde bulunursa üzerinde emrimizin (talimatımızın imzası, mührü) yoksa o amel ondan kabul edilmez, ona iade edilir.” (Müslim, Riyazu’s-Salihin hadis no: 169)
Sonra kendi amelini gözden geçir ve bak yaptığın her amelinin önceden şer’i hükmünü öğrenerek mi yapmışsın yoksa hiç şer’i ölçüye bakmadan ve öğrenmeden akıl ve çevreye göre mi yapmışsın? O zaman ne kadar kabul edilmeyen ve sana iade edilen amellerini tespit edip öğrenirsin.
Ancak şunu da unutma! Önceden hükmünü öğrenmediğin ve bilinçli bir şekilde yapmadığın fakat tevafuk olarak şer’i hükme denk gelen ameller de geçersiz amellerdendir ve onlar da sana iade edilmiştir.
Zira Allahu Teâlâ mealen başka bir ayette şöyle buyurmaktadır; “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” (Şura 15)
Bundan açıkça anlaşılıyor ki insan yaşayışında keyfine göre takılamaz. Kendi hayatının her hususunda Allahu Teâlâ’nın emrine göre hareket etmelidir. o da emri önceden bilmesi ve öğrenmesi ile mümkündür. Aksi takdirde keyfiliktir.
Ey nefsim!
İşte bu hikmetten dolayı bak Allah ve Resulü sallallahu aleyhi ve sellem ilme, ilim tahsiline ve okumaya ne kadar önem vermişler.
Allahu Teâlâ bütün insanlara gönderdiği ve gönderdiği kitaplarının sonuncusu olan Kur`an-ı Kerim`ini “oku!” emriyle başlatmışlar
Kitapla yemin etmiştir.
Kalemle yemin etmiştir.
Hazreti Âdem aleyhisselamın meleklerden üstünlüğünü ilimle ortaya koymuştur.
"Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer 9)
"Allah`tan ancak âlimler korkar!” (Fatır 28) diye buyurmuştur.
Kendi son peygamberine; “rabbim! Benim ilmimi artır! De.” (Taha 114) emrini vermiştir
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem de şu beyanatlarda bulunmuştur:
“Allahu Teâlâ bir kişiye hayır dilemişse onu İslam dininde fatih/âlim yapar.” (Buhari, Müslim ittifakla rivayet etmiştir. Riyazu’s-Salihin hadis no: 1376)
“İlim öğrenmek amacıyla kim bir yola koyulursa onunla Allah o kişiye cennetin bir yolunu kolaylaştırıyor.” (Müslim Riyazu’s-Salihin hadis no: 1381)
“İlim talep ederek kim evinden çıkarsa, evine dönünceye kadar o kişi Allah yolundadır.” (Tirmizi hasen bir rivayetle rivayet etmiştir. Riyazu’s-Salihin hadis no: 1385)
Bu hususta daha birçok ayet ve hadis mevcuttur.
Ey nefsim!
Allah ve peygamberinin bu kadar önem verdiği, amel ve ibadetlerinin onsuz kabul edilmediği, ebedi azaptan kurtulup ebedi saadete kavuşmanın bağlı olduğu ilim tahsiline ve öğrenmesine sen ne kadar önem veriyorsun. İlimle ne kadar meşgul oluyor, kendi yirmi dört saatinde ona ne kadar zaman ayırıyorsun ve hiç bir öneme sahip olmayan, bir dakikanın bile ona ayırmanın fuzuli olduğu birçok şeye ne kadar zaman ayırdığını hele bir düşün ve muhasebeni yap. O zaman ne kadar çelişkili bir hayat yaşadığını ve ne kadar değerli zamanları malayaniyatlarla geçirdiğini göreceksin. Niye birçok işlerinde başarı elde edemediğinin sebebini tespit edeceksin ve yarın Huzur-u Hak Teâlâ’da ne ye sahip olduğunu tahmin edeceksin ve hesabını öğreneceksin.
Ey nefsim!
Bak Halıkın ve Rabbin sana ne buyuruyor: “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat 55)
Ve bak sen ne yapıyor ve nasıl davranıyorsun.
Bak, Peygamber`in sallallahu aleyhi ve sellem sana ne talimat veriyor: “malayaniyi (faydasız söz ve lüzumsuz işleri) terk etmesi, kişinin iyi Müslüman oluşundandır.” (Tirmizî 2317, Muvatta 1638)
Ve bak sen ne kadar malaniyatla müptela ve meşgulsün.
Ey nefsim!
Sen Allahü Teâlâ’nın kulusun. O’nun istediği gibi yaşamak zorundasın. Seni mükellef ve sorumlu kıldığı işler ve çalışmalarla iştigal etmelisin ve uğraşmalısın. Sadece onun emirlerini yerine getirmeye çalışmalısın ve o’nun yasaklarından uzak durmalısın. Sen istesen de istemesen de Allah`ın kulusun. O’na karşı özgür davranamazsın. Başkalarına kölelik edemezsin ve izni olmadan itaat edemezsin.
Zira seni yaratan o`dur ve sadece o’na kulluk ve itaat etmen için seni yaratmıştır. Yer ve gökleri istifadene amade etmiştir. Sana peygamber göndermiştir. Fahr-i âlem ve âlemlere rahmet olan hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem`e ümmet olmakla seni şereflendirmiştir. Onun vasıtasıyla kendi talimatını sana göndermiştir. Seni onlara uyumak ve yerine getirmekle sınamaktadır. Bu dünya hayatında senin iki vazifen vardır ve hayatının yegâne gayesi onları yerine getirmeye çalışmaktır. Birinci vazifen o talimatları öğrenmek ve diğeri de onların doğrultusunda amel etmeye çalışmaktır. Bunun dışında ne varsa malayanidir ve onlarla iştigal malayani ile iştigaldir. Malayani ile iştigal de sınavı kaybetmek demektir. Sınavı kaybetmek de cenneti ve onda sonsuza dek mutlu yaşamayı kaybetmek ile beraber cehennem zindanına atılmak ve orada ateşin içinde yaşamak demektir. Hele kâfir olarak ölenlerin vay haline… Zira cehennemde sonsuza dek kalacaklardır.
Ey nefsim!
Sen bütün bunları bilmez misin? Veya bütün bunlara inanmaz mısın haşa? Sen bildiğin ve inandığın halde niye inanmayan ve bilmeyen insanlar gibi davranıyorsun. Gafil gafil yaşıyorsun. Kulluğuna dönmüyorsun. Asıl iş ve vazifene dönmüyorsun. Özgürmüşsün gibi davranıyor, kendi kafana göre takılıyorsun. Keyfine göre yaşayıp programlar yapıyorsun. Keyfine göre siyaset yapıyorsun, devletleri yıkıyor yeni devletleri kurmaya çalışıyorsun. Kendini heva ve hevesine göre dünyaya ve kâinata yön vermeye ve çevirmeye çalışıyorsun. Keyfine ve (menfaat olmayan) menfaatine göre insanlarla dostluk kuruyor ve düşmanlık ediyorsun.
Bu kâinatın sahibinin ve kendi Rabbinin hesabını niye yapmıyorsun. Kâinat sahipsizmiş gibi ve sen hep hususta özgürmüşsün gibi davranıyorsun. Bütün kâinatın yegâne sahibi ve yaratıcısı olan Allahu Teâlâ’nın mülkünde o’ndan izinsiz hareket ediyorsun. Tasarrufata kalkışıyorsun. Veya istediğin gibi yaşamaya çalışıyorsun. Buna nasıl cesaret ediyorsun. Bütün bu davranışların ve gafletlerin cezası ve bedelinin ne olduğunu bilmez misin? Bilmiyorsan Allahu Teâlâ’nın son kitabı olan Kur’an’ı oku, öğren ve eğer biliyorsan gereğini yap.
Çocuklar ve deliler gibi geçici heveslerle kendini kandırma ve bu dünya hayatını boş ve abes bir oyun sanma! Ciddiyete dön! Rabbine tanı, kulluğunu bil, rabbinin talimatını öğren ve ihlâsla yerine getirmeye çalış! Bu dünya hayatı fanidir. Her nefesin son nefes olabilir. Ebedi cenneti elinden kaçırma ve ahmakça davranıp kendi elinle kendini cehenneme atma! Bunlar hepsi hak ve hakikattir. Bin bir mucize ve kesin delillerle sabittir. Gafillerin çok olması veya devekuşu gibi kafanı gaflet kumuna sokmanla bu hak ve hakikat değişmez ve neticelerini geciktirmez. Son nefesini verdikten sonra onların neticelerini ayan beyan göreceksin ve onlarla teker teker karşılaşacaksın. Artık hesap da sende kitap da sende… Rabbimden umudum odur ki daha bir fırsat var iken ve pişmanlık fayda verirken kendi kendine çeki düzen verirsin ve ihlasla kulluğuna dönersin.
Allahu Teâlâ senin, okuyucuların ve tüm dost ve müminlerin yar ve yardımcısı olsun. Âmin… vesselamun alel murselin vel hamdü lillahi rabbil âlemin…
Mehmet Beşir Varol / İnzar Dergisi – Ağustos 2015 (131. Sayı)