Suruç'ta patlayan bomba...
Suruç’ta Patlayan Bomba Küresel Güçlerin İslam Coğrafyasında Kurduğu Tuzakların Bir Parçasıdır
Bismillahirrahmanirrahim
Suruç’taki patlamada 30’dan fazla insanımız öldü ve çok sayıda yaralı var. Öyle görünüyor ki bu patlama ne ilk ne de son olacak. Küresel güçlerin İslam coğrafyasını yeniden dizayn etmek üzere başlattıkları operasyonlar özellikle Ortadoğu’da hız kesmeden devam edecek.
‘Arap Baharı’’ denilen sürecin başladığı ilk günden beri bu konudaki düşüncelerimizi kamuoyuyla çeşitli vesileler ile paylaşmıştık. Bu sürecin Arap halklarını özgürleştirmeden öte küresel güçlerin bölgeyi yeniden dizayn etme çabası olduğunun altını çizmiştik.
Özellikle Suriye konusunda ön yargılı saldırılara muhatap olacağımızı bildiğimiz halde doğru bildiğimiz yönde uyarılarımızı yapmıştık. Suriye halkının özgürlüğü fazlasıyla hak ettiğini; ancak özgürlüğün Amerika ve NATO müttefikleri eli ile gerçekleşemeyeceğini, Suriye’de başlatılan “iç savaş”ın tüm bölgeyi ateş topuna çevireceğini, bu ateşin kıvılcımlarının bize de sıçramamasının mümkün olamayacağını ifade etmiştik.
Sonuç olarak Libya’da, Yemen’de, Mısır’da, Irak’ta ve Suriye’de küresel güçler halklara özgürlük yerine kan ve gözyaşından başka hiçbir şey getirmediler.
Mezhebçilik ve etnik kimlik fitnesinin fitilini ateşlediler. Müslüman’ın Müslümanı öldürmesi günlük olağan bir hadise haline geldi, getirildi.
Televizyonlarda, gazetelerde, dergilerde kocaman kocaman yazarlar, aydınlar, âlim geçinenler bu fitne ateşine odun taşımaya ısrarla devam ettiler. Türkiye Hükümeti Amerika ve müttefikleriyle iş tutmayı marifet sandı.
IŞİD ve benzeri guruplar Suriye’de sırf kendi istedikleri sonuç alınsın diye desteklendiler. Büyük bir felaket geliyorum diye bas bas bağırdı, anlamadılar.
Son beş yıldır Ortadoğu’da olup bitenlere bakalım; Libya, Yemen, Mısır, Irak, Suriye kan gölüne döndü. Milyonlarca insan öldü. Bir o kadar insan evlerini, barklarını terk etmek zorunda kaldı. İsrail’e karşı mücadele eden İslami direniş grupları itibarsızlaştırma operasyonları ile karşı karşıya bırakıldı, birbirlerine düşürülmeye çalışıldı. Bölge şiddet ve kaos sarmalına terk edildi.
Kim kazandı?
İsrail’in güvenliği garanti altına alındı. Amerika hem silah sattı hem bölgedeki kaos ve şiddet sarmalındaki devletler ve halklarla istediği gibi oynadı. Doğal olarak da Amerika, müttefikleri ve İsrail kazandı.
Türkiye ve bölgedeki tüm Arap halkları kaybetti, Filistin davası kaybetti.
Bir musibet bin nasihattan evladır.
Suruç’taki patlama bizde şok etkisi yapmalı ve aklımızı başımıza getirmelidir.
Başta hükümet, Amerika ile iş tutmaktan vazgeçmeli; Ortadoğu ve dış politikasını baştan sona değiştirmelidir. Yazar, aydın, âlim geçinenlerimiz ve stk’larımız bu mezhepçilik ve etnik kimlik fitne ateşine odun taşımaktan vazgeçmelidir.
Bölgedeki tüm Türk, Kürt, Arap halkları Suriye’de beslenen, büyütülen sözde ‘’cihadçı’’ ama aslında Amerika ve İsrail’e hizmet eden grupları ifşa etmeli ve tavır almalıdır. Fitne ateşinin büyütüldüğü Suriye’de Müslümanların ve Suriye halkının çıkarına olmayan savaşın derhal sona erdirilmesi için hükümetlerine baskı yapmalıdırlar. Suriye, Suriye halkının iradesine teslim edilmeli; dışardan gelen tüm güçlerden temizlenmelidir.
Yaşadığımız coğrafyada bombaların patlamaması ve yeni Suruç’ların yaşanmaması için bu bombaları üretecek ve patlatacak düşünce yapısına sahip unsurlara insani ve İslami olarak karşı çıkmalı ve hangi neden ile olursa olsun prim verilmemelidir.
Bizler Müslümanlar olarak Türk’ü, Kürd’ü, Arab’ıyla ümmet bilincimizi kuşanmalı; düşmanın mezhepçi ve ırkçı tuzaklarına düşmemeliyiz. Adında İslam da olsa masum insanları acımasızca katledecek bir anlayışı dinimiz İslam adına reddetmeli ve lanetlemeliyiz.
Küresel güçlerin eliyle yanı başımızda yaşanan kaos ve şiddet ortamının Türkiye topraklarına taşınmasına izin vermemeli; bu hususta zaaf gösterenlere müsamaha etmemeliyiz.
Suruç’taki patlama dinimizi, insanlığımızı ve çocuklarımızı koruma vaktinin geldiğini hepimize hatırlatmıştır.
Hangi siyasi düşünce ve inanca mensup olurlarsa olsunlar bu ve benzeri patlamalarda hayatını yitirenler bizim canlarımızdır, bizim acımızdır.
Olayların değil olguların farkına vararak ve ümmet bilincimizi kuşanarak küresel güçlerin tuzaklarını boşa çıkartıp oyunlarını bozabiliriz.
Yapmamız gereken nefsimize zor da gelse hatalarımızı, yanılgılarımızı kabullenmek ve aynı hataları tekrarlamamak kararlılığını gösterebilmektir.
Bugünden itibaren hükümetimiz, yazarlarımız, aydınlarımız, âlimlerimiz, stk’larımız nerede yanlış yaptık diyebilme cesaretini gösterebilmelidir.
İhtiyaç duyduğumuz inanç, mensup olduğumuz dinde fazlasıyla mevcuttur. Yeter ki biz Allah’ın dininin önüne hiçbir şey koymayalım.
Vesselam…
(İslamî Analiz)