Düşün artık Avrupa’daki müslümanların yakasından!
Avrupa’daki müslümanlar, belki de dünyanın en garip müslümanlarıdır. Bunu okuduğunuzda acaba bu nasıl bir garipliktir? Diye düşünebilirsiniz.
Yemen, Filistin, Arakanlı müslümanlar varken, Avrupa’daki müslümanlar nasıl garip olabiliyorlar? Evet islam ülkeleri iç savaş ve dayatılan savaşlar nedeniyle, belki fiziki olarak bir garipliği yaşıyorlar ama biz Avrupa’daki Müslümanlar hem onlara bakıyor, hemde manevi olarak bir çok sıkıntıları yaşıyoruz.
Acizane yıllardır Avrupa’da yaşayan ve dünyayı iyi takip eden bir kardeşiniz olarak diyorum ki; İslam ülkelerindeki çoğu cemaat ve parti, Avrupa’daki müslümanları sağılacak inek olarak görüyorlar. Hatta bunu bir hasbihal esnasında, ilahiyatçı yazar tanıdığımın ağzından bizatihi duymuş biri olarak söylüyorum.
Memlekete gittiğimizde veya onlar Avrupaya geldiklerinde kendi mazlumiyetlerini öyle ustaca dile getiriyorlar ki, elimizde ne var, ne yok her şeyimizi veriyoruz. Bire bir böylesi bir çok olaylarla karşılaşmışım, adamın iki dairesi var biri İstanbul’da biri de memlekette ama öyle konuşuyor ki, sanırsın evinde yiyecek ekmek yok.
Biz Avrupa’daki Müslümanlar, yalanı ve dolandırmayı bilmeyiz. Ne isek oyuz. Bizde iki yüzlülük bulunmaz ama memleketteki bazı insanlar, hele biraz da mürekkep de yalamışsa öyle kurnaz ve ustaca bir kullanıyorlar ki, sanırsın dünyanın en veli insanı. Çok çabuk kanıyoruz. Hele hele ortada bir de mazlumiyet varsa, o zaman hepten paspas oluruz.
İslami cemaatl ve partilerin geneli, gurbetçinin nasıl para kazanıldığına bakmaz, hangi emeklerin verildiğine bakmaz, nelerle mücadele ettiğine bakmadan, memleketteki partisinin havası olsun, hatta sırf bürosu güzel görünsün, nefsinin hoşuna gitsin, başkalarına havası olsun diye Avrupa’daki gurbetçilerin alın terine bile göz diker.
Birde göz dikerken, bunu kendisinin en doğal hakkı olduğuna inanarak bunu yapıyor. Yıllarca bu şekilde ne kadar paralar gitti, kendi çocuklarımızın geleceğine bakmadan sadece bir kanalımız olsun, bir gazetemiz, dergimiz oldun diye, hangi şartlarda ne yapıp edip para bulup memlekete gönderdiğimize bizatihi şahitlik etmişim. Ve o sözde İslami kanallar, bugün İslami değerlerden daha çok rejimi öven politikaları savunuyorlar. Allah için diyorum, artık bizim yakamızı bırakın, bırakın da Avrupa’daki Müslümanlar size değil de, İslam'a hizmet etsinler.
Bırakın da bu coğrafyada nice islama aç insanlara İslam'ı götürecek neslimizi yetiştirelim.
Bizi tanımadan, bizim coğrafyamızı bilmeden bizim hakkımızda fikir yürütmeyin ne olur.
Sizin şimdiye kadar, bize (Avrupa’daki Müslümanlara) verdiğiniz şey sadece milliyetçilik, hizipçilik ve mezhepçilik oldu. Başka bir şey bize vermediniz fakat bizden çok şey aldınız!
Bizden geleceğimizi (çocuklarımızı) yetiştireceğimiz yerlere ayırdığımız sermayemizi aldınız, buna rağmen yine de elimizde bazı yerlerimiz (camilerimiz, derneklerimiz ve kültür yerlerimiz) var, bari bırakın da onlar elimizde kalsın. İslam coğrafyasını hep kindar düşüncenizle bozdunuz, mezhepçi, milliyetçi ve hiziplere böldünüz, binlerce cemaat ve tarikatlara böldünüz. Eğer siz doğru olsaydınız aynı milletten ve mezhepten olmanıza rağmen bir araya gelirdiniz. Demek sizlerin davası koltuk, güç devşirme ve hizipçilikmiş.
Allah bizi sizin kirli siyasetinizden, mezhepçiliğinizden ve bölgeciliğinizden korusun. Allah bize evrensel İslami düşünceyi, mezhepler ve milletler üstü Ümmet olmayı nasip etsin. (Meysem Tammar)