Lübnan gerçekliğinden notlar...
Sevgili okuyucular, son zamanlarda Lübnan’a gerçekleştirdiğim ziyaret dolayısıyla, sizinle kısa da olsa orada gördüklerimi paylaşmak aktarmak istiyorum.
Eksiklikleri ile birlikte Lübnan 'harika' olarak tanımlanabilecek bir ülke. Bütün fitne ve fesada rağmen, İnsanların beraber yaşama kültürü en üst seviyede.
Ülkede son zamanlarda büyük bir ekonomik kriz var, bir çok İslam ülkesi gibi, her şeyi ile dışarıya bağlı bir ülke olduğu için, bu yapay krizden son derece etkilenmiş. Küresel güçlerin ülkeleri dize getirmek için, kullandıkları en önemli yöntemlerden bir tanesi de ekonomik saldırırlardır.
Ülkenin para birimi dolar karşısında oldukça değer kaybetmiş. Çoğunlukla tüketen bir ülke konumunda olduğu için ülke ekonomisi derinden sarsılmış. Lübnan’da Devletin otoritesinden çok, hakimiyet alanına göre bölgesel güçler hakim. Şüphesiz ki en güçlü olan da kuşkusuz Mukavemettir yani Hizbullahtır. Allah Azze ve Celle güçlerine güç katsın.
Her kesime ait belli başlı bölgeler var, kontrolü kendilerine ait güvenlik güçleri ile sağlıyorlar. Fakat ortak kullanılan bölgeler de var. Lübnan’ın bir kısmı çok zengin ve çok da lüks yerlerken bir kısım da çok fakir ve zor idarelerini yapıyorlar. Özellikle Hıristiyan bölgesinde biraz zenginlik göze çarpıyor, buda batıdaki firmaların genellikle o bölgelerde olanlarla beraber ticaret yaptıkları için, gözle görünür şekilde bir şatafat var.
Dürziler ise Lübnan’ın genellikle dağlık bölgelerinde yaşıyorlar. Tabi Beyrut’ta da her kesimden insanlar yaşıyor ve ortak olarak yaşadıkları bölgeler de mevcuttur.
Lübnan’da 14 / 15 civarı Filistinli mültecilerin kaldığı büyük kamplar var, en büyüdüğünde 50 binden fazla insan yaşıyor, diğerleri de sayı büyüklüğüne göre bazılarında 30 bin, 20 bin ve 5 bin insan kalıyor. Bir kaç tane de giriş çıkış biraz esnek olsa da, diğerlerine girmek başka bir ülkeye gitmekten daha zor. Çok zor şartlarda yaşıyorlar, inanıyorum ki büyük ihtimalle bu yazıyı okuyan hiçkimse orada bir gün bile ailesi ile yaşayamaz. Lübnan aynı zamanda Filistinlilerin yoğun olarak yaşadığı bir ülke.
Kampların durumu içler acısı. Hiçbir zaman bu kadar kötü olduğunu düşünemezdim. 3 tane kampı gezdik, Allah orada ikamet edenlere yardım etsin.
Kampta yaşayan 54 yaşında bir adamla tanıştık, orada doğmuş ve hayatını hep orada idame etmiş. Başka bir yeri de bilmiyor.
Buradan bir gerçeği de dile getirmek istiyorum ki; Oda Hizbullahın bütün komplolara rağmen ne kadar güçlü olduğuydu. Hizbullahı her yerde görmek ve hissetmek bize ve Lübnan halkı ile birlikte oradaki Filistinlilere de büyük bir güvence ve huzur veriyor. Devlet hiyerarşisindeki bürokrasi ağır işlese de, Hizbullah yetkililerinin bir telefonu ile bütün kapılar açılıyor.
Her yerde Hizbullahı görebilirsiniz, ama aynı zamanda hiçbir yerde de göremezsiniz. Çünkü o bir ruhtur hem her yerdedir, hemde hiçbir yerde değildir.
Örgütlenme şekli diğer hiçbir yapıya benzemiyor, kendisine has bir oluşumu var. Lübnan’ı seven herkes tarafından sempati ile bakılıyor. Lübnan ziyaretlerimizde İslami Cihadın bazı yöneticileri ile tanışmak da nasip oldu. Bir kere daha görmüş olduk ki farklı ülkelere ve kültürlere sahip olsak da, aynı duyguları ve hedefleri paylaştığımızı görmek bize güç ve heyecan verdi.
Şehid İmad ve Cihad Muğniye'nin ve bir çok liderin ve mücahidin bulunduğu şehitliği ziyaret etmek anlatması imkansız olan duyguları yaşattı. Daha sonra da Şehid Abbas Musavi’nin defn olduğu Balbek’e gittik orada da tarifi imkansız olan duyguları yaşadık. Daha küçüklüğümüzde onun marşları ile büyüdüğümüz Aziz şehidi, hanımını ve çocuğunu yan yana defn edildiğini görmek çok büyük duygusal bir atmosferi yaşattı.
O yolu giderken İslami Cihadın yöneticileri bize eşlik etti. Yolda hem araba kullanırken, hemde ara ara sosyal medya üzerinden konferansa dahil olması ve büyük bir gayretle Aziz Kudüs’ün özgürlüğü için çalışmalarının çok az bir kısmına şahitlik etmek bile bize gelecek için ne kadar umutlu olduklarına kanaat getirdik.
Hiç durmuyorlar, yorulmak nedir, uykusuzluk nedir hiçbir şekilde bunu onlarda gözlemlemedik. Hizbullah ile çok yakın ve iç içe olmaları aynı zamanda hem Hizbullah'ın hemde İslami Cihadın ihtiyacımız olan Vahdetin en güzel örneğine şahitlik etmek bizi gerçekten ziyadesiyle mutlu etti.
Hizbullah'ın Beyrut’a çok uzak olmayan bir bölgedeki müzesini ziyaret ettik, Müze eski bir mevzi olan, tünelleri olan ve yüksek bir dağda bulunan bir tepede inşa edilmiş. Öyle bir müze ki, sıcak cepheyi olduğu gibi yansıtılmış. Savaşta Siyonistlerden ele geçirdikleri vurulmuş tanklar, silahlar, İha’lar, askeri jipler vs. Kısaca savaşa ait her şey mevcut. Lübnan’a gidenler mutluka (Milita) müzesini ziyaret etmelerini tavsiye ediyorum.
Son olarak aldığım izlenimde siyonistlerle gelecek olan savaşa büyük bir hazırlık yapıldığına kanaat getirdim.
Bu sefer her şey çok farklı olacağına inanıyorum.
Allah Azze ve Celle mukavemeti muzaffer eylesin ve bize de o günün mutluluğunu yaşatsın.
Bu arada Lübnan’ın coğrafik yapısı ve doğası harika. Gerçekten görülmeye değer.
Hepiniz Allah’a emanet olun selametle. (Meysem Tammar - Hürseda)