NATO şefinin ağzından kaçırdıkları
Jeffrey Sachs yazdı: NATO şefinin ağzından kaçırdıkları
Çevirmenin notu: Ukrayna savaşının ardında yatan asıl gerekçelere dair Batı’da gerçeklerden konuşan çok az ses var. Ve bu sesler ana akım basın tarafından bastırılmaya çalışılsa da kulak vermek elzem. Zira mevcut savaşın başat gerekçesi, belki de bu sayfanın okurlarının çoğunun malumu olan şekilde NATO’nun genişlemeyi sürdürme hevesinden başka bir şey değil. “Şok terapisi ekonomisti” Jeffrey Sachs, yalın gerçeği bir kez daha hatırlatıyor.
NATO şefi, ittifakın genişlemesinin Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinde kilit rol oynadığını söyledi
Jeffrey Sachs Common Dreams 20 Eylül 2023
ABD’nin NATO’nun genişlemesine yönelik süregelen takıntısı son derece sorumsuz ve riyakâr. Ve şimdi Ukraynalılar korkunç bir bedel ödüyor.
Felaketle sonuçlanan Vietnam Savaşı esnasında, ABD hükümetinin —karanlıkta tutup gübreyle besleyerek— halka bir kültür mantarı çiftliği gibi davrandığı söylenirdi. Kahraman Daniel Ellsberg, hakikatler karşısında utanacak politikacıları korumak adına ABD hükümetinin savaş hakkında acımasızca yalan söylediğini belgeleyen Pentagon belgelerini sızdırdı. Yarım asır sonra, Ukrayna savaşı esnasında, gübre daha da fazla yığıldı.
ABD hükümetine ve her daim burnundan kıl aldırmayan New York Times’a göre Ukrayna savaşı, savaşı tanımlama konusunda en sevdiği nitelemeyle “kışkırtılmamıştı”. İddiaya göre kendisini Büyük Petro sanan Putin, Ukrayna’yı Rusya İmparatorluğu’nu yeniden yaratmak için işgal etti. Ancak geçen hafta NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Washington’a karşı bir gaf yaptı, yani yanlışlıkla hakikati ağzından kaçırdı.
Stoltenberg, Avrupa Parlamentosu’nda verdiği ifadede, savaşın gerçek sebebinin ve bugün de devam etmesinin sebebinin Amerika’nın NATO’yu Ukrayna’ya genişletme yönündeki durmak bilmeyen çabası olduğunu açıkça ortaya koydu. Stoltenberg’in açıklayıcı sözleri şöyle:
“Bunun arka planında Devlet Başkanı Putin’in 2021 sonbaharında NATO’ya, ittifakın daha fazla genişlemeyeceğine dair teminat verdiği ve esasında bunun altına imzasını atmamızı istediği bir anlaşma taslağı göndermesi yatıyordu. Bize gönderdiği buydu. Ve Ukrayna’yı işgal etmememiz için bir ön koşuldu. Elbette biz bunu imzalamadık.
Tam tersi oldu. NATO’yu asla genişletmeyeceğimize dair teminat vermemizi istedi. NATO’ya 1997’den bu yana katılan tüm müttefiklerdeki askeri altyapımızı kaldırmamızı istedi, yani NATO’nun yarısını, tüm Orta ve Doğu Avrupa’yı, NATO’yu ittifakımızın bu kısmından çıkarmamızı, bir tür B veya ikinci sınıf üyelik getirmemizi istedi. Biz bunu reddettik.
Bu yüzden NATO’yu sınırlarına daha fazla yaklaşmasını önlemek adına savaşa girdi. Tam tersi oldu.”
Tekrar etmek gerekirse, “[Putin] NATO’nun sınırlarına daha fazla yaklaşmasını önlemek adına savaşa girdi.”
Profesör John Mearsheimer, ben ve diğerleri de aynı şeyi söylediğimizde, Putin savunucuları suçlamasıyla saldırıya uğradık. Aynı eleştirmenler, NATO’nun Ukrayna’ya genişlemesine karşı olan büyük bilim adamı George Kennan ve ABD’nin eski Rusya Büyükelçileri Jack Matlock ve William Burns de dahil olmak üzere Amerika’nın önde gelen diplomatları tarafından uzun süredir dile getirilen şiddetleri uyarıları da gizlemeyi ya da açıkça görmezden gelmeyi tercih ediyorlar.
Şu anda CIA Direktörü olan Burns, 2008 yılında ABD’nin Rusya Büyükelçisiydi ve “Nyet means Nyet” başlıklı notun yazarıydı. Burns, bu notta Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’a sadece Putin’in değil, Rusya’nın tüm siyasi zümresinin NATO’nun genişlemesine karşı olduğunu izah etmişti. Bu notu sadece sızdırıldığı için biliyoruz. Aksi takdirde bu konuda hiçbir şey bilmiyor olurduk.
Rusya NATO’nun genişlemesine neden karşı çıkıyor? Rusya’nın ABD ordusunu Karadeniz bölgesinde Ukrayna ile olan 2 bin 300 kilometrelik sınırında istememesinin basit bir gerekçesi var. Rusya, ABD’nin Anti-Balistik Füze Antlaşmasını tek taraflı olarak terk etmesinin ardından Polonya ve Romanya’ya Aegis füzeleri konuşlandırmasından hoşnut değil.
Rusya, ayrıca ABD’nin Soğuk Savaş döneminde (1947-1989) en az 70 rejim değişikliği operasyonuna girişmiş olmasını ve Sırbistan, Afganistan, Gürcistan, Irak, Suriye, Libya, Venezuela ve Ukrayna da dahil olmak üzere o zamandan bu yana sayısız operasyon gerçekleştirmiş olmasını da hoş karşılamıyor. Rusya, önde gelen pek çok ABD’li siyasetçinin “Rusya’yı dekolonize etme” bayrağı altında ülkenin yok edilmesini aktif olarak savunmasını da hoş karşılamıyor. Bu, Rusya’nın Teksas’ın, Kaliforniya’nın, Hawaii’nin, fethedilen Kızılderili topraklarının ve daha pek çok şeyin ABD’den alınmasını istemesi gibi bir şey olurdu.
NATO genişleme hevesinin Rusya ile yakın bir savaş anlamına geldiğini Zelenskiy’in ekibi bile biliyordu. Zelenskiy döneminde Ukrayna Devlet Başkanlığı İdaresi eski danışmanı olan Aleksey Arestoviç, “NATO’ya katılmamızın bedeli, yüzde 99,9 olasılıkla Rusya ile büyük bir savaştır,” açıklamasında bulunmuştu.
Arestoviç, NATO’nun genişlemesi olmasa bile Rusya’nın yıllar sonra Ukrayna’yı ele geçirmeye çalışacağını iddia etmişti. Oysa tarih bunu yalanlıyor. Rusya, onlarca yıl boyunca Finlandiya ve Avusturya’nın tarafsızlığına saygı gösterdi, işgal bir yana hiçbir ciddi tehditte bulunmadı. Dahası Rusya, Ukrayna’nın 1991’deki bağımsızlığından 2014’te ABD destekli olarak seçilmiş hükümetin devrilmesine kadar ülke topraklarını ele geçirmeye ilgi göstermedi. Fakat ABD, Şubat 2014’te Rusya karşıtı ve NATO yanlısı bir rejim kurunca Rusya, Kırım’daki (1783’ten beri elinde olan) Karadeniz deniz üssünün NATO’nun eline geçeceği endişesiyle Kırım’ı geri aldı.
O zaman bile Rusya Ukrayna’dan başka toprak talep etmemişti, sadece Rus azınlığın yaşadığı Donbass’ın özerkliğini öngören BM destekli Minsk II Anlaşmasının yerine getirilmesini istedi, bölge üzerinde hak iddia etmedi. Fakat bunun karşısında ABD diplomasi, NATO genişlemesini bir oldu bittiye getirmek için devasa Ukrayna ordusunu silahlandırdı, eğitti ve örgütlenmesine yardımcı oldu.
Putin, 2021 sonunda son bir diplomasi girişiminde bulunarak savaşı önlemek adına bir ABD-NATO Güvenlik Anlaşması taslağı sundu. Anlaşma taslağının muhtevası, NATO’nun genişlemesinin durdurulması ve Rusya yakınlarındaki Amerikan füzelerinin çekilmesiydi. Rusya’nın güvenlik kaygıları makuldü ve müzakerelerin temelini oluşturuyordu. Ancak Biden kibir, şahinlik ve derin hesap hatalarının bir bileşimi olarak müzakereleri net bir dille reddetti. NATO, ittifakın genişlemesi konusunda Rusya ile müzakere etmeyeceği ve genişlemesinin Rusya’yı ilgilendirmediği yönündeki tutumunu sürdürdü.
ABD’nin NATO’nun genişlemesine dönük süregelen takıntısı son derece sorumsuz ve riyakâr bir tutum. ABD, 1823 Monroe Doktrini’nden bu yana belirttiği gibi, Batı Yarımküre’de Rus ya da Çin askeri üsleri tarafından kuşatılmaya gerekirse savaş yoluyla karşı çıkacak. Ancak ABD diğer ülkelerin meşru güvenlik kaygılarına karşı kör ve sağır.
Evet, Putin savaşa NATO’nun, genişleyen NATO’nun Rusya sınırına yaklaşmasını engellemek için girdi. Ukrayna, Henry Kissinger’ın “Amerika’nın düşmanı olmak tehlikeli, dostu olmak ise ölümcüldür,” sözünü bir kez daha kanıtlayacak şekilde Amerikan kibri tarafından yok ediliyor. Ukrayna savaşı, ABD şu basit hakikati kabul ettiğinde sona erecektir: NATO’nun Ukrayna’ya doğru genişlemesi, sonsuz savaş ve Ukrayna’nın yıkımı anlamına gelmektedir. Ukrayna’nın tarafsızlığı savaşı önleyebilirdi ve barışın anahtarı olmaya devam ediyor. Daha derin bir hakikat ise Avrupa’nın güvenliğinin tek taraflı NATO taleplerine değil, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) öngördüğü kolektif güvenliğe bağlı olduğu.
(Jeffrey Sachs, Common Dreams - Çeviri: Emre Köse, harici)