HÜDA PAR: Anadilde Eğitim, Tüm Kürtlerin Talebidir
Anadilde eğitim, barış süreci, Kürt sorunu ve Demokratikleşme Paketi ile ilgili gazetemize önemli açıklamalarda bulunan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, “Kürtlerin haklı ve meşru talepleri vardır. Anadilde eğitim talebi de bu taleplerden bir tanesidir. Bu meselenin halledilmesi, bu taleplerin karşılanması başka şartlara bağlanmamalıdır” dedi.
Hür Dava Partisi Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu; anadilde eğitim, barış süreci, Kürt sorunu ve demokratikleşme paketi ile ilgili gazetemize önemli açıklamalarda bulundu.
Anadilde eğitimin bir hak olduğunu vurgulayan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, “PKK’den ayrı ve bağımsız olarak bir Kürt sorunu, Kürdistan sorunu vardır. Kürtlerin haklı ve meşru talepleri vardır. Anadilde eğitim talebi de bu taleplerden bir tanesidir.
Bu meselenin halledilmesi, bu taleplerin karşılanmasının PKK’nin silah bırakması veya sınır dışına çekilmesi şartına bağlanması kabul edilemez. PKK Kürtlerin bir kesiminin desteğini arkasına almıştır. Ancak bütün Kürtlerin temsilcisi değildir” dedi.
KÜRTLERİN HAKLARI HÜKÜMET VE PKK’DEN DAHA ÖNEMLİDİR
Yapıcıoğlu, çözüm süreci devam ederken hem hükümet tarafından hem de PKK tarafından yapılan açıklamaların sürece zarar verdiğini ifade ederek Kürt halkının haklı taleplerinin verilmesinin PKK’ye bağlanmasının yanlış olduğunu söyledi.
“Çözüm sürecinde hem BDP’nin, hem PKK’nin, hem de hükümetin samimiyeti konusunda bir güvensizlik var” diyen HÜDA PAR Genel Başkanı Yapıcıoğlu, “Hükümetin bazı adımlar atmayı, çekilme şartına bağlaması bir sorundur. PKK’nin süreç devam ederken adam kaçırması, şantiye basması, çekilmeyi durdurduğunu açıklaması bir sorundur.
Hükümet, PKK’nin silah bırakmasına odaklanmış; PKK ve BDP ise Kürtlerin tek temsilcisi konumuna oturma ve PKK’nin meşruiyetini sağlamaya odaklanmış. Görünen tablo budur. Kürtlerin talep ve hakları her ikisi için de sonradan geliyor” diye konuştu.
BDP-PKK BÜTÜN KÜRTLERİN TEMSİLCİSİ DEĞİLDİR
Hükümetin Kürtlere verilecek hakları BDP ve PKK ile pazarlık konusu yapılmak istemesinin bölgede çok ciddi sorunlara sebep olduğuna dikkat çeken Yapıcıoğlu, “Bir bütün olarak Kürt meselesinin, Kürtlerin hakları ve taleplerinin BDP ve PKK ile pazarlık konusu yapılması, onların zaten birinci öncelikleri olan Kürtlerin tek temsilcisi olarak kabul edilme isteklerini daha da kamçılıyor.
Kendileri gibi düşünmeyen ve kendilerine tabi olmayan Kürtleri hain-işbirlikçi ilan ederek itibarsızlaştırma, fiili saldırı ve tehditlerle sindirme ve hatta yok etmeye çalışıyorlar. Bu huyları kuruluş tarihlerinden beri var” şeklinde konuştu.
İşte Hür Dava Partisi Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun gazetemize yaptığı önemli açıklamalar:
ANADİLDE EĞİTİM HALKIMIZIN TALEBİDİR
Geçen günlerde ‘Ana dilde eğitim bize göre bir haktır. Bu konuda talep sadece BDP'nin değil, bütün Kürtlerin talebidir’ şeklinde bir açıklamanız oldu. Anadilde eğitim ve Kürt sorununda hükümetin BDP/PKK üzerinden çözmeye çalışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sürecin en başından beri söylediğimiz bir şey var: Kürt meselesi ile PKK sorununu aynılaştırmak yanlıştır. Evet, bir şiddet, bir çatışma var ve 30 yıldır devam ediyor. Şiddetin, çatışmanın durması için PKK ile görüşülmesi, bu sorunun ortadan kalkması için taleplerinin alınması, pazarlık yapılması doğaldır.
Akan kanın durması, gözyaşının dinmesi için gereken ne ise yapılmalıdır. Ancak PKK’den ayrı ve bağımsız olarak bir Kürt sorunu, Kürdistan sorunu vardır. Kürtlerin haklı ve meşru talepleri vardır. Anadilde eğitim talebi de bu taleplerden bir tanesidir.
Bu meselenin halledilmesinin, bu taleplerin karşılanmasının PKK’nin silah bırakması veya sınır dışına çekilmesi şartına bağlanması kabul edilemez. PKK Kürtlerin bir kesiminin desteğini arkasına almıştır. Ancak bütün Kürtlerin temsilcisi değildir.
BDP Kürtlerin önemli bir kısmının oyunu almıştır. Ancak diğer partiler de Kürtlerden oy almaktadır. AK Parti’nin aldığı Kürt oyları, aşağı yukarı BDP’nin oyu kadardır. Böyle bir durumda hükümetin Kürt meselesinde sadece BDP/PKK’yi muhatap kabul ederek sorunu bu şekilde çözmeye çalışmasını, ben siyasi bir akıl tutulması olarak değerlendiriyorum. Eğer bilinçsizce bunu yapıyorlarsa bu, siyasi körlüktür.
Eğer bilinçli bir şekilde PKK/BDP’yi Türkiye’deki tüm Kürtlerin temsilcisi makamına oturtuyorlarsa buna yakışacak sıfat daha ağırdır.
SÜREÇTE KARIŞLIKLI GÜVENSİZLİK VE ÇIKAR HESAPLARI VAR
BDP/PKK’nin çözüm sürecinde yaptığı açıklamalar ve çıkışlar neticesinde, Kürt sorunu ve anadilde eğitim gibi sorunlarda mezkûr çevrenin samimi olmadıkları yönünde yorumlandı. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çözüm süreci olarak isimlendirdiğiniz süreçte hem BDP’nin, hem PKK’nin, hem de hükümetin samimiyeti konusunda bir güvensizlik var. Biraz önce dediğim gibi hükümetin bazı adımlar atmayı çekilme şartına bağlaması bir sorundur. PKK’nin süreç devam ederken adam kaçırması, şantiye basması, çekilmeyi durdurduğunu açıklaması bir sorundur.
Hükümet PKK’nin silah bırakmasına odaklanmış; PKK ve BDP ise Kürtlerin tek temsilcisi konumuna oturma ve PKK’nin meşruiyetini sağlamaya odaklanmış. Görünen tablo budur. Kürtlerin talep ve hakları her ikisi için de sonradan geliyor.
ATILAN ADIMLAR ÖNEMLİ AMA YETERSİZ
Hükümetin Kürt sorununun çözümü için attığı adımları yeterli buluyor musunuz? Hükümetin bir kesim üzerinden sorunları çözmeye çalışması bölgede BDP/PKK’nin halkın üzerindeki baskılarının artmasına sebep oluyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hükümet meselenin çözümü noktasında bazı adımlar attı. Cumhuriyet tarihi boyunca bu meseleye atılan en büyük neşter bu hükümet döneminde atılmıştır. Bu doğrudur. Ancak atılan adımların yeterli olduğunu düşünmüyoruz. Bu adımların yeterli olmadığını hükümet de kabul ediyor zaten. Daha yapılması gereken çok şey var.
Hükümetin bir bütün olarak Kürt meselesini, Kürtlerin haklarını ve taleplerini BDP ile PKK ile pazarlık konusu yapması, onların zaten birinci öncelikleri olan Kürtlerin tek temsilcisi olarak kabul edilme isteklerini, daha da kamçılıyor.
Kendileri gibi düşünmeyen ve kendilerine tabi olmayan Kürtleri hain-işbirlikçi ilan ederek itibarsızlaştırma, fiili saldırı ve tehditlerle sindirme ve hatta yok etmeye çalışıyorlar. Bu huyları kuruluş tarihlerinden beri var.
DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ HAYAL KIRIKLIĞINA SEBEP OLABİLİR
Başbakanın ay sonunda açıklayacağı Demokratikleşme Paketinde her kesimi kucaklayacağı belirtiliyor. Sizin bu paketten beklentileriniz nelerdir?
Ay sonunda içeriğinin açıklanacağı söylenen paketin, geçtiğimiz salı günü açıklanması bekleniyordu. Bütün vatandaşları rahatlatacak içerikte olmasını elbette temenni ediyoruz.
Ancak bu temennimiz konusunda doğrusu çok ümitvar değiliz. Bunun pek çok sebebi var. En önemli sebeplerden biri de anadilde eğitime hükümetin bakışı. Başbakan, anadilde eğitim hakkı diye bir hakkın olmadığını kamuoyuna deklare etti. Böyle bir hak yoktur, dedi.
Ardından hükümet sözcüsü Bülent Arınç, anadilde eğitim talep edenlere Irak Kürdistan Federe Bölgesi’ni adres olarak gösterdi. Çok talihsiz bir açıklamaydı.
Bize göre bunun, başörtüsü ile eğitim hakkı isteyenlere Suudi Arabistan ve İran’ı adres olarak göstermekten hiçbir farkı yoktur.
Halk bunun hesabını sorar. Kimi nereye gönderiyorsunuz. Bu bir zihniyet meselesidir. Maalesef zihniyet iyi değil.
TÜRKİYE’DE BİR ZİHNİYET SORUNU VAR
Türkiye’de Danıştay kararına rağmen başörtüsü sorunu, okullarda andımız sorunu ve eğitim sistemi ile ilgili sıkıntılar halen devam ediyor. Bu paketin bu sorunları çözmesini bekliyor musunuz?
Dediğim gibi bu bir zihniyet sorunudur. Bu zihniyete göre devlet kutsaldır ve Anayasa kutsal bir metindir. Anayasanın başlangıç hükümleri ve ilk üç maddesi kutsaldır ve dokunulamaz. Bu zihniyete göre laiklik en son dindir. Bu zihniyet sahiplerine göre devletin sahipleri olan elitler vardır, halk ise güdülecek sürüler gibidir.
Halkın %85’i başörtüsü meselesinin halledilmesini istese de, yüzde 55-60’ı başını örtse de bu zihniyet sahipleri kamuda başörtüsüne yol verilmesin ve kişiler başını örtmeden eğitim alamasın ister. Ak Parti 2002 yılının Kasım ayından beri hükümettir. On bir yıl oldu. Daha iki gün önce Van’da başörtülü oldukları için kız öğrenciler okula sokulmadı.
Hükümet, İmam Hatip Liselerinde başörtüsünün serbestçe giyilebilmesi yönünde bir yönetmelik değişikliği yaptı. Ancak diğer lise ve ortaokullarda halen yasak var.
Dinin emri olduğu için başını örtenin, elbette örtünmeye ne zaman başlayacağını da din belirler. İslam dinine göre örtünme vecibesi buluğ çağı ile başlar. Siz örtünme yaşını, üniversite çağı olan 18-19 yaşına kanun ile yönetmelik ile öteleyemezsiniz.
Hükümetin yaptığı budur. Bu memlekette çocuğunu örtülü olarak okula gönderen Güllü Çevik isimli anneye 2 yıldan fazla hapis cezası verildi. Örtüsü nedeniyle eğitimini tamamlayamayan Hayrünnisa Gül Hanımefendi de “Bu yaşta örtünme mi olur? Bunlar provokatördür” dedi. Sayın Cumhurbaşkanı da eşine ve açıklamalarına sahip çıktı.
Andımız için yasal değişiklik yapamaya, yeni anayasaya gerek yok. Sadece hükümetin, hatta sadece Sayın Başbakan’ın bir irade ortaya koyması yeterli. Paket bu sorunları çözebilir mi? Eğer istenirse elbette çözer. Ama böyle bir irade var mı? Meçhul.
PAKET BİRÇOK MAĞDURİYETİ ORTADAN KALDIRMALIDIR
Bu paketin kapsamında neler olmalı. Örneğin genel bir siyasi af, seçimler, baraj ve özellikle bazı İslami camialara yönelik baskıları ortadan kaldıracak yasal düzenlemeler olmalı mı?
Genel bir siyasi af, yüzde on seçim barajının kaldırılması, anadilde eğitim hakkının tanınması, isimleri değiştirilen yerlerin isimlerinin iadesi gibi adımların atılması, Kamuda başörtüsü ve tesettürün serbest bırakılması ve ayrımcılığın ciddi müeyyidelere bağlanması, 28 Şubat sürecinde gerek idari tasarruflarla gerekse de yargı kararlarıyla özellikle mağdur edilmiş olan dindar vatandaşların zararlarının tazmini, yargılamaların yenilenmesi gibi adımların atılması gerektiğine inanıyoruz. (Şükrü Gündüz - DOĞRUHABER)