Konuşuyorum ama İçimden
“Ümmetin suskunluğunu sana şikayet ediyorum Rabbim” diyordu Şeyh Ahmet Yasin. Kazanımlarını dışa yansıtma ameliyesi içinde yanıp tutuşuyordu o. “...” Söz gümüş ise, susmak altındır” mistik anlayışımı mı? Düz ovada çoğaltmak bakımından... “Susma sıra sana gelecek” devrim niteliğinde bir ibare... konuşmak kimi zaman can verirken kimi zaman da can alır... kendi kendimize ne konuşuruz?
Yolda, bahçede, arabada, hastahanede...vs. kimi zamanda adama bak be..! kendi kendine konuşuq, hemde üstelik gülüp, kahkaha atıyor... deriz. Ahh... Ahh!
Dünyada deliden çok ne var değil mi? deriz. Ruhun dışa yansıması devrim iken konuşmak ise içinden yalın olmak ve edilgenliktir… Tercih konusunda da “üzüm üzüme baka baka kararı ibaresi… Ya da alıp basımı giderim yalnızlığa oynamak ruhun çekilmesidir med ve cezirleri yaşıyor olmak…”
Hadi bugün formundasın ha diye dillendirirken… Yarın bir başka günde ama dün böyle demiyordun ne oldu ki… Demeden kendimizi alıkoymayız… Ruhlar hiç yerinde durur mu? Gezer mi? Çarşı pazar… Elbette uçak bileti almaya ne hacet şimdi bir bakmışsın on yaşındayken bir amelle baş başasın Bir semtten bir başka semtte doğup büyüdüğün yerdesin. Yıllar önce bir İstanbul gezisinin yeni baştan senaryosunu ve kurgusunu yazmış uçağın kalkıyor ve yeniden o gezdiği yerleri tam aşağı ediyorsun. Kalp katılığı hüzün bilmez. Sıkıntı çekmeyen kimselerin alınyazısı mı? Ağlayamıyorsanız ağlıyoryormuş gibi yapınız… O zaman göreceksiniz ki göz bebeklerinizden yaşlarınız söküldüğünü göreceksiniz. Tıpkı besili ineklerin memelerinindeki sütü esirgemeden bağışladığı gibi. Hani büyük âlimler anlatırlar gecenin bir vaktinde zifiri karanlıkta büyük bir ateş yakmışlar ateş yükselirken alabildiğince kör sinekler aydınlığa aldanıp da ateşte yanarlar. Her ne kadar önlemek istese de barajlar, duvarlar ölse de gene ateşte yanarlar. Esef verici yanmaktan kurtulamazlar.
Yalancı dünya hayatına üç günlük dünya metaına balıklamasına atlayanların ahiret hayatında esef verici yanması elzemdir. O günü unutanların vay haline neyi vereceklerini soruyorlar. De ki, Artani hadi gücünüz yetiyorsa. O çıkmakta olanı canı engelleyin. Ama can boğaza geldiğinde gücünüz yetiyorsa engelleyin. Bir fakir gördüğünde giydirmeyenler. Bunlar ellerindeki, benim ellerindekiinden yanında deyip bir başka kalp ise bu zavallı‘yı giydirin hem de yatacak bir yer temin edin diyen ayrı ayrı ayrı Diyarların insanları. Fakire niye vereyim, onu doyuracaksa neden Allah doyurmuyor ki?
İmam sadık aleyhisselam namazdayken cübbesi yere düşer. Namaz bitince oradakilerden biri neden cübbenizin yere düşmesini elinizde engellemediniz der şöyle cevap verir sen benim kimin huzurunda durduğumu bilmez misin? Der ruh yolcusunun kanatlanıp da o ilk yaratıcıyla da kucaklaşma anı. Görkemli bir durumda dillendirmek Hazreti Davud aleyhisselam siz bilmezsiniz ki o kestiğiniz kurbanlarınız Rahlarınızı Allah kabul etmeyeceğini ve o tuttuğunuz oruçlarınızı boşuna olduğunu ve verdiğiniz sadakalarınızın bir hiçe gittiğini bilmez misiniz? Çünkü yüce Allah dedi ki ben hiçbir yere sığamadım ancak ve ancak müminlerin o tertemiz gönlüneini verdim. Rahmetli imam Humeyni: dünya hirsi ile dolu olan bir kalbe yüce Allah nazar etmez. O, ancak boş olan ve kendisinin çokçaanıldığı kalplere ilerde iner.
Bir toplantıdaydım bir çocuk içeriye aniden bir dalış yaptı büyüklerin gözlerinin içine bakıyor ve neden benimle ilgilenmezsiniz der gibiydi. Ceketimdeki küçük bir şekeri ona uzatıverdim baktım bir müddet arayla yanıma kıvrılıverdim. Çünkü nazar etmiştim ona. Yüce Allah ben kolumun beni düşdüğü gibiyim derken bu hitabeti gözler önüne sermektedir. Gözlerin dışarı çıkacağı gün ve o gün insanlar, bu yar ne oluyor ki sallandıkça sallandığı dağların unufak olduğu o korkunç günde vay!! Haline o inkarcıların. Şimşeklerin birgece vaktinde olabildiğince zifiri karanlığı deldiği gibi…
Korkudan ayyuka çıktığı o gecenin sabahında arttı kaçacak bir yerin olmadığını… Sadece ve sadece hasır gününü beklemenin ikliminden yalnızca ona yaslanarak saatler kala ve dakikalar kala… Gözyaşlarımız da Seccad elerimiz islatanlara ne mutlu. Cumhurbaşkanı İbrahim reisi ve dışişleri Bakanı Hüseyin Abdullahyan ve arkadaşları Yarenlerine yüce Rabbimden bol rahmet ve ihsan niyaz ederim baş sağlığı dilerim. (Semih Çiçek)