Kim birleştirici kim bölücü
Finans krizinin sembolü Amerikan doları.
Pahalılığın sembolü ise domates fiyatları.
Pazardaki-marketteki fiyat artışları, genellikle domates zamları örneği üzerinden söyleniyor.
Domates, sofraların vazgeçilmesi çünkü…
Domates, sosu ve salçasıyla sofraların süsü çünkü…
Peki, domates bizim mutfaklara ne zaman girdi?
Patates, fasulye, mısır, karnabahar, yeşil- kırmızı biber, balkabağı, yer elması gibi domatesin de anavatanı Amerika: Bolivya, Peru'da bulundu, Meksika'da üretimine başlandı.
Amerika'nın “keşfinden” 200 yıl sonra 17'inci yüzyıl sonunda Osmanlı topraklarına geldi. Öncelikle Saray mutfağının vazgeçilmezi oldu…
Bugün bizim gibi İtalyan mutfağında da güçlü domates geleneği var; ama onların bile merakı 18'inci yüzyıl ortasında başladı. Ki İngiliz mutfağına girmesi 20'inci yüzyılı buldu.
Biz domatesi neden çok sevdik? Öyle ki; Asya/ İran ve Hint mutfağında pek yok domates!
Osmanlı'da ismi “kavata” idi. Bu, tadı dokusu al bibere benzeyen yeşil- boğumlu büyük domates idi. Ne zaman acısı olmayan kırmızı domatesi ortaya çıktı, adını İspanyolcadan aldık: Tomato… Yeşil domatesi de, “kavata” ismini de unuttuk…
Bugün kırmızı domates neden zamların sembolü oldu?
DEĞİŞEN KÜLTÜR
İnsanların tüketim gelenekleri yıllar içinde değişiyor.
Sanırım yirmi yıl önceydi:
Ağır ekonomik kriz yaşayan Arjantin'de halkın süpermarketleri yağmalayıp sadece kahve aldıkları haberini okuyunca şaşırmıştım. Niye sadece kahve?
Sonra öğrendim; Arjantin, Güney Amerika'daki en Avrupa'ya benzeyen ülkesiydi. “Paris” deniyordu. Fransa kültüründen etkilendiği aşikâr…
Keza: Arjantin'de ağırlıklı İtalyan göçmen nüfus vardı. Zamanla İtalyanların geleneksel içkisi espresso kahve Arjantinlilerin vazgeçilmezi haline geldi.
Dünyada en çok tüketilen kahvenin espresso olmasında -İskandinav ülkeleri gibi- Arjantinlilerin payı da var.
Ülkede güçlü bir kafe kültürü var. Arjantinliler özellikle sert -acı yapısı ve topraksı tadıyla ile öne çıkan Robusta espresso kahveyi günde mutlaka en az bir kez içiyor.
Ülkede zaten espresso dışında başka kahve bulma şansınız pek yok.
Arjantinlilerin yağmaladıkları marketlerden neden sadece espresso aldığını anlıyorsunuz: Bireysel kimliğini kahve ile özdeşleştirmişti çünkü…
Bireylere, toplumlara derin etki eden değişen tüketim olgusunun, siyaseti de ne derece etkilediğine gelebilirim artık:
AKP 20 YILI HARCADI
Genel olarak ihtiyaçların giderilmesi olarak tanımlanan tüketim, sadece iktisadi bir olgu değil; aynı zamanda farklı ülkeler ve toplumlarca benimsenen sosyal ve kültürel değerlerle şekillenen, içinde bulunulan dönemin koşullarına göre değişen toplumsal olgu…
Evet, ekonomik krizleri- buhranları sosyolojik boyutuyla da değerlendirmek gerekiyor…
Siyaseti de tüketim kültüründen koparmak imkânsız. Hele tüketimin bu derece kitleselleştiği -nüfusun büyükşehirlere hücum ettiği- günümüzde! Mesele sadece zorunlu ihtiyaçlar değil, tüketim ihtiyacı da farklılaştı…
Sorum şu: AKP 20 yılda ne yaptı? Fani dünyanın şatafatına karşı çıkan, dayanışmacı cemaat anlayışını savunan, tüketim ile arasına mesafe koyan toplum mu inşa etti? Tam tersi gerçekleşti. Katı ortodoks seçmeni bile kanaatkâr değil artık. “Tutumlu” sözcüğü günlük hayattan çıkardılar. Hedonik/hazzı yaklaşıma esir düşürüldü insanlar.
Herkes zenginleşmek ve daha da çok tüketmek istiyor.
Herkes lüks yaşam tarzına sahip olup, sınıf atlamak istiyor.
Kırmızı domatesin tadını alan, yeşil domatesi tarihe gömüyor…
Kimlik/benlik, tüketimle oluşturuldu çünkü. Postmodernizm sloganlar uydurdu: Tükettiğin kadar varsın! Tükettiğin kadar mutlusun!
Domates, kahve sembol. Her yeni çıkan cep telefonu bunca pahalılığına rağmen kapış kapış satılıyor.
Yarattığı küresel neoliberal tüketim kültürü ANAP'ı nasıl yok ettiyse, AKP'nin de sonunu hazırlıyor.
AKP, 20 yılda ülkeye yararlı yeni tüketici kültürü oluşturamadı. 20 yılda ithalata dayalı aşırı tüketim arzusunu nasıl oluşturduklarını düşündüklerini hiç sanmıyorum.
Ülkemiz siyaseti gündeminde bu tür sosyolojik konular yok. Bağırış çağırışla iki “düşman” mahalle birbirine sürekli “terlik” fırlatmak ile meşgul!
Şaşılacak değil:
Üretim kolektif çabadır, birleştiricidir.
Tüketim ayrıştırıcı- bölücü bireycidir. (oda)