Pes artık
Ekmek parçası/ kırıntısı yere düşünce hemen alınıp öpülüp, alına götürülen nesillerin son kuşağıyız biz. Ekmek kutsaldı; bereket demekti.
Hz. Muhammet, ekmeğe çok değer biçti: “Ekmeğe hürmet ediniz. Zira Allah onu rızıkların en şereflisi kılmıştır. Kim ekmeğe hürmet ederse Allah da ona ikramda bulunur.”
Sadece bizim kültürümüzde değil. Musevi, tanrıya ekmek sundu. Hıristiyan için ekmek Hz. İsa idi.
Peki… Hangi ekmek? Soruma kimileri şaşıracaktır! Anlatayım:
Dünyada ilk kültüre alınan/ıslah edilen buğday türleri “Einkorn”(Triticum monococcum) ve “Emmer” (Triticum dicoccum) buğdayları. Bunlara Anadolu'nun en eski yerleşimlerinden Diyarbakır Çayırönü'nde M.Ö 7 binde rastlandı. Konya Çatalhöyük, Burdur Hacılar kazılarında ekmeğin ilk kimler tarafından yapıldığını kanıtlayan bulgular bulundu.
Bu antik buğdayların devamını günümüzde Anadolu'da -rekoltesi çok az olan- siyez ve kavılca gibi “ata tohumlar” sürdürüyor…
Günümüz buğdayların çoğunun genetiğiyle oynanmış, DNA dizilimi bozulmuştur. (İşin içine ürüne yapışarak mideye giden -gübre gibi- zehirli kimyasalların/ pestisitlerin sokulmasına girmeyeyim. Hele, binlerce yıldır yapılan tohum takasına yasak getiren, küresel şirketlerin sertifikalı tohumunu almaya mecbur bırakan 31 Ekim 2006 tarihinde çıkarılan Tohumculuk Yasası'na hiç girmeyeyim.)
Sonuçta, ekmeğin bereketi kaçırıldı…
Sofradaki ekmek katkı maddeleriyle ekmekten olmaktan çıkarıldı…
Hz. Muhammet'in yediği ekmek yok artık.
Tohumla oynama programlarını Meksika'da başlatıp Kolombiya, Şili, Ekvador ve Peru'da sürdüren ABD'de bunu “yeşil devrim” diye dünyaya yedirdi! Türkiye 1950'lilerde bu buğdayla tanıştı.
Peki… Bu yeni buğday tohumu insan-hayvan bedenine ne yapıyor?
Evrimin ana teorisi, aynı zamanda, aynı mekânda canlıların birlikte verimleşmesidir.
Genetiği değiştirilmiş organizmalar, bir milyon yılda yapacakları evrimi, birkaç ayda yapıveriyor! Mesela, kavılca gibi kadim buğdayda 28 kromozom var. Bugünkü 48 kromozomlu buğdayda 23 bin türlü gluten var…
En zararlı değişiklik, buğday proteini olan gluten üzerinde oluştu. Çünkü gluten, dünyada en çok kullanılan katkı maddelerinden biri. Hamurun kıvamını-elastikliği, sertliğini ve dolayısıyla ekmeğin şeklini muhafaza etmesini sağlıyor.
Keza: Hani “O kadar ekmek yiyorum doymuyorum” deniliyor ya bunun sebebi, kan şekerini hızla yükselten genetiği değiştirilmiş buğdaydaki karbonhidrat bileşeni olan “amilopektin A” proteini! Eroin gibi ekmeğe bağımlı yapıyor…
Çay şekerinin glisemik indeksi 59 iken, buğday ekmeğinin glisemik indeksi 72. Bu madde şeker metabolizmasıyla oynayarak açlık hissi yaratıyor.
Sonuçta… Daima insülin uyarısına maruz kalan hücrelerde, insülin direnci gelişiyor ve insülin hormonu yağ yapımını arttırıyor. Ardından glukoz metabolizması bozuluyor ve çok geçmeden de Tip 2 diyabet hastalığı başlıyor. Sadece bu değil:
Çölyak, kısırlık, alerjiler, hazımsızlık, iştahsızlık, saç kaybı, halsizlik, depresyon, baş ağrısı, kas spazmları, anemi, sebebi bilinmeyen vücut ağrıları, romatizmal hastalıklar, vitamin yetersizlikleri, vücut döküntüleri gibi semptomlara sebep oluyor. Neler neler…
Ekmek Üreticileri Sendikası Başkanı -Rize Çayelili- Cihan Kolivar kendine has üslubuyla, “Ekmek aptal toplumların temel gıda maddesidir. Bizim toplum ekmek ile doyduğu için başında 20 senedir böyle yöneticiler duruyor” dedi.
Tutuklandı!
Bu sözden dolayı insan hapse atılır mı yahu? Günahtır. Artık söylenecek söz kalmadı. Pes. (oda)