Hz. İbrahim’in (a.s) eğitim yönteminde tövbe
İnsanoğlu hayatı boyunca günah ve hata işleyebilir. Cenab-ı Hak günahların ve hataların telafisi için tövbe ve istiğfarı dinler vasıtasıyla tavsiye etmiştir. Tövbe çeşitli yönleriyle bir eğitim yöntemidir.
İnsanı eğitmenin yollarından biri pişmanlığını kabul ederek onu bağışlamaktır. Tövbenin bu halk arasındaki tanımı, insanların nasihati daha kolay kabul etmelerini, yanlış davranıştan vazgeçmelerini ve bir daha tekrarlamamalarını sağlar. İnsan sadece günah işlediği zaman tövbe ve istiğfar etmez. Aksine, bu davranış, insan günah işlememiş olsa bile kabul edilebilir. Bu konuda İmam Sadık (a.s) en faziletli duanın istiğfar etmek olduğunu söyler.
Tövbe etme konusunda belirtilen noktalardan biride öğretmen öğrencinin bir hatasını gördüğünde ondan yüz çevirmemeli aksine onun hatasını fark etmesini sağlamalıdır. Bazen insan hata yapar ama bu hatanın kendi cehaletinden olduğunun farkında değildir. İlk olarak öğretmen öğrencinin hata yaptığını anlamasını sağladığında öğrenci bunu telafi etme ihtiyacı hisseder ve her zaman o hatayı bir daha yapmamaya çalışır. Öğretmenin ikinci vazifesi ise öğrencinin özrünü ve tövbesini kabul etmektir. Çünkü bu yapılmazsa eğitici bir etkisi olmaz.
Hz. İbrahim de Cenab-ı Hakk’a yakınlaşmak için bu yöntemi kullanmıştır. Kur’an-ı Kerimde Hz İbrahim ve İsmail’in tövbesi şöyle geçer. Bakara suresi 128. Ayeti: “Ey rabbimiz! Bizi sana teslim olanlardan eyle, soyumuzdan da sana teslim olacak bir ümmet çıkar. Bize ibadet usullerimizi göster, tövbemizi kabul et. Şüphesiz tövbeleri kabul eden, merhameti bol olan yalnız sensin.”
Allame Tabatabai Hz. İbrahim ve İsmail’in tövbe etmelerinin sebebinin Allah’a yaklaşma niyetiyle olduğunu söyler.
Tövbe bu ayette “dönüş” anlamında kullanılmıştır. Mümtehine suresi 4. Ayeti: “İbrâhim’de ve ona uyanlarda size güzel bir örneklik vardır; onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: Bilin ki bizim sizinle ve Allah’ı bırakıp da taptıklarınızla bir ilişiğimiz yoktur. Sizi (ve değerlerinizi) reddediyoruz. Sizinle bizim aramızda, siz bir tek Allah’a iman edinceye kadar sürüp gidecek bir düşmanlık ve nefret açıkça ortaya çıkmıştır. Ancak İbrâhim’in, babasına “Hiç şüphen olmasın bağışlanman için dua edeceğim, ama Allah’tan sana geleceklere karşı yapabileceğim bir şey de yoktur” demesi başka. Rabbimiz! Sadece sana dayanıp güvendik, sana yöneldik; dönüş de ancak sanadır.”(iqna)