Tesla, Apple ve Lockheed’in canı maden ister…

"Trump’ın teklifi Avrupalı müttefiklere sömürge ve kolonilerde yürüttükleri vahşi paylaşım savaşlarını hatırlatıyor mudur acaba?"
Ukrayna ‘renkli devrim’ maceralarından bu yana Rusya ile hesaplaşma arenasına ve kirli operasyonlar üssüne döndürülmesinin bedelini çok ağır ödüyor. Rusya’ya topraklarını kaptırması yetmemiş gibi ‘büyük kurtarıcı’ Amerika’nın küresel haydutluk rejiminden nasibini alıyor.
Amerikan müdahaleciliğini liberal özgürlükçü demokrasiler için elzem bulan avanaklar kulübü, ABD Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna’nın değerli madenlerine çökme planı karşısında serseme döndü.
Trump, Rusya ile barışın parametrelerini koyarken Ukrayna’ya yaptıkları yardımlara karşılık 500 milyar dolarlık nadir bulunan mineraller kaynağına çökmek istiyor. Bu talep taraflara küstahça geliyor. Aslında ‘özgürlük’, ‘demokrasi’, ‘dostluk’ ve ‘ortaklık’ gibi değerlerin maske olarak kullanılmadığı bir karşılaşma sunuyor. Gücenen Avrupalı müttefikleri de Napolyon Bonapart'a atfedilen "Ülkesini kurtaran kişi hiçbir yasağı çiğnemiş olmaz" sözüyle vuruyor.
Apple, Tesla, Lockheed Martin ve Rytheon gibi devlerin ürünlerine hayat veren nadir elementler için yürütülen savaşın Ukrayna dosyasına girmesine şaşıyorlar. Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmek, küresel rekabeti Amerikan şirketleri lehine çevirmekle ne kadar ilgiliyse Ukrayna paketi de o oranda ilgili.
Çin’in nadir bulunan elementler üzerindeki tekelini kırmak için Ukrayna’nın madenlerine göz dikerken Avrupa’yı da saf dışı ediyor.
***
Çin elektrikli araçlar, cep telefonları, F-35 jetleri ve Patriot füzeleri gibi ileri savunma sistemlerine güç sağlayan mıknatıslarda kullanılan 17 kilit element üzerinde hakimiyetini koruyor. Uluslararası Enerji Dairesi'ne göre Çin, küresel nadir toprak elementlerini rafine etme kapasitesinin yüzde 87'sini elinde bulunduruyor.
Mesela yüksek sıcaklıklarda mıknatıs özelliklerinin korunmasını sağlayan disprosyum üretiminde Çin’in tekeli yüzde 99 oranında. Bu elementler rüzgâr türbinleri gibi temiz enerji programları için de vazgeçilmez.
Çin ulusal güvenlik çıkarlarını korumak için tungsten, tellür, bizmut, molibden ve indiyum ihracatına sınırlamalar getirdi.
Çin’in tekel gücü küresel rekabeti ABD’nin aleyhine çeviriyor. Tekeli kırmaya dönük çalışmalar ise sonuç vermiyor.
ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu’na göre dünya çapında 110 milyon ton yatak mevcut. Bunun 44 milyonu Çin'de, 22 milyonu Brezilya'da, 21 milyonu Vietnam'da, 19 milyonu Rusya'da, 6,9 milyonu Hindistan'da, 4,2 milyonu Avustralya’da, 2,3 milyonu ABD’de, 830 bini Kanada’da 510 bini Myanmar’da ve 290 bini Meksika’da.
Kısa listede Ukrayna’yı göremiyoruz. Ukrayna'da ticari olarak işletilen nadir toprak madeni yok. Açık kaynaklara göre Ukrayna lantan, seryum, neodim, erbiyum, itriyum ve skandiyum gibi nadir toprak elementlerinin yanı sıra titanyum, uranyum, lityum, berilyum, manganez, galyum, zirkonyum, grafit, apatit, florit ve nikel yataklarına sahip. AB’nin kritik olarak tanımladığı 34 madenden 22'si Ukrayna’da bulunuyor. Elektrikli araç bataryaları ve nükleer reaktörlerde kullanılan grafitin yüzde 20’si Ukrayna'da. Zelenski’ye göre nadir toprak elementlerinin yarısı Rusya’nın kontrolü altında. Bu söylemle, müttefikler nezdinde işgal altındaki toprakları geri alma hedefini cazip kılmaya çalışıyor.
Diğer ülkelerdeki işletmeler cevherleri ucuza rafine etmek için Çin'e gönderiyor. Çin’e bağımlılık hem rezerv büyüklüğü hem de rafineri kapasitesinden kaynaklanıyor.
***
Aslında Trump’ın iştahını kabartan bizzat Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin kendisiydi. Bu konuda Reuters'a konuşurken de muhabirin önüne maden yataklarını gösteren bir harita açıyor. Bunları Rusya’ya kaptırmak yerine Batılı müttefiklerle ortak geliştirmeyi teklif ediyor. Bu teklif muhataplarının gözünde savaş tazminatına dönüşüyor.
Politico’ya göre Zelenski geçen eylülde Trump’la görüşmesinde zafer planının bir parçası olarak ABD’ye bu değerli malzemeleri sağlamayı kendisi önerdi. Trump da fırsatı istismara çevirdi.
Senatör Lindsey Graham, Münih'teki konuşmasında Trump’ın neden Ukrayna’yı farklı gördüğünü şöyle anlattı:
“Bu insanlar bir altın madeninin üzerinde oturuyor. Ona (Trump’a) bir harita gösterdim. Ukrayna'nın maden zenginliği ABD’ye verilirse savunacak bir şeyimiz olur. Bu da Putin için bir kâbus olur.”
Zelenski şimdilik teklifi “Güvenlik garantileri netleştiğinde kârın nasıl dağıtılacağını düşünebiliriz” diyerek reddetti. Aradığı güvenlik garantilerini Trump’ın teklifinde görememiş. Trump’ın garantiler sepeti boş gözüküyor.
***
Savunma Bakanı Pete Hegseth, 12 Şubat’ta Brüksel’de NATO’daki mevkidaşlarıyla ilk toplantısında yol haritasını verdi. Savaşın tekrarlanmasını önleyecek güvenlik garantilerine ihtiyaç olduğunu belirtse de ittifakın umut sömüren ikircikli siyasetini yamultan bir konuşma yaptı. “Ukrayna yenilirse Rusya, Avrupa kıtasına da saldıracak” diye yaygara koparanların sinirlerini zıplattı. Yol haritası şu noktaları içeriyor:
- Savaş diplomatik yolla sona ermeli.
- Ukrayna'nın 2014 öncesi sınırlarına geri dönmesi gerçekçi değil.
- Ukrayna, NATO’ya üye olamaz.
- Herhangi bir güvenlik garantisi Avrupalı ve Avrupalı olmayan birlikler tarafından desteklenmeli.
- Ukrayna'ya bir barış gücü konuşlandırılacaksa bu NATO dışı bir görev olmalı; 5. madde kapsamında olmamalı.
- Ukrayna'ya ABD birlikleri konuşlandırılmayacak.
Avrupalı ortaklara göre bu parametreler Kiev’in pazarlık şansını peşinen yok ediyor.
Kiev’e giden ilk Amerikalı yetkilinin Hazine Bakanı Scott Bessent olması da önceliğin, verilecek garantiler değil alınacak garantiler olduğunu teyit ediyor.
Bessent 12 Şubat’ta Kiev'de Zelenski’den henüz tam olarak koşullarını okuyamadığı maden anlaşması taslağını derhal imzalamasını istedi. 4 saat boyunca bunun için bastırdı. Ukraynalılar o kadar köşeye sıkıştırıldılar ki “Maden yerine yumurta versek olmaz mı” diyecek noktaya geldiler. ABD’de boğaz, Ukrayna’da tavuk çok.
***
ABD’den zılgıtı yedikçe ara sıra ‘stratejik bağımsızlık’ damarı tutan Fransa bugün AB’deki müttefiklerle bir durum değerlendirmesi yapacak. AB’nin yegâne nükleer gücü ve BM Güvenlik Konseyi’ndeki tek daimi üyesi Fransa, Ukrayna’ya doğrudan asker gönderme tartışmasını açarak biraz el yükseltmişti. Almanya’nın savaşçı Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock şimdi Rusya içlerini vuracak silahların temin edilmesi çağrısı yapıyor. Avrupalıların elleri ayaklarına dolaşmış durumda.
ABD ile gerilim Münih Güvenlik Konferansı’na da yansıdı. Putin’in Rusya’sından sonra Avrupa’nın yeni kâbusu Trump’ın Amerika’sı. Verilen mesajlar bu hissiyatın hakim olduğunu gösteriyor.
Münih’te ABD Başkan Yardımcısı James David Vance pek çok Avrupalı liderin sinirlerini zıplatan bir konuşma yaptı. Avrupa’da demokrasi açığına vurgu yaptı, aşırı sağcı partilere arka çıktı, merkez siyasetin bu partileri dışlamasını eleştirdi, ifade özgürlüklerine yönelik kısıtlamalara dikkat çekti. “Avrupa'ya karşı endişe duyduğum tehdit Rusya değil, Çin değil, başka bir dış aktör değil. Bu, içeriden gelen bir tehdittir. Avrupa'nın en temel değerlerinden bazılarından geri çekilmesidir… Eğer kendi halkınızdan korkuyorsanız, Amerika'nın sizin için yapabileceği hiçbir şey yoktur” dedi.
Polonya, Çekya ve Letonya gibi üyelerin altında kazan kaynıyor. Ama iş hızla Rusya lideri Vladimir Putin’in dediği noktaya gidiyor: “Avrupa'nın elitleri yakında sahiplerinin ayağına kapanıp kuyruk sallayacak.”
***
Trump AB’yi tokatlamakta kararlı. Perva yok. Riyad’da kurmak istediği masada Avrupa’ya sandalye ayırmıyor. Trump'ın Ukrayna elçisi emekli Korgeneral Keith Kellogg, Fransa ve Almanya’nın Minsk anlaşmalarındaki başarısızlığını yüzlerine vurup bu kez Avrupalılara masada yer verilmeyeceğini söyledi. AB liderlerinin “Ama bu Avrupa’nın sınırlarıyla ilgili” diyerek sızlanması boşuna.
Ukrayna savaşına 134 milyar dolar harcayan, milyonlarca sığınmacının yükünü çeken ve Rusya’ya karşı yaptırımlarla kendi ekonomilerini vuran Avrupa’nın bu şekilde müzakere masasından dışlanması şamar etkisi yapıyor.
İşin sonunda madenleri de ABD’ye kaptırmak var. ABD’nin koyduğu para ile kapatmak istediği madenlerin değeri arasındaki korkunç orantısızlığa dikkat çekiyorlar. “Ukrayna’yı savunmak Avrupa’yı savunmaktır” diyorlar ama madenler Ukrayna’da kalsın diyemiyorlar.
ABD’nin Ukrayna’ya son üç yıldaki yardımları 66 milyar doları askeri destek olmak üzere 116 milyar dolar. 2014’te Kiev’in ilhakı sonrası yapılan askeri yardımın miktarı ise 69 milyar dolar. Ukraynalı kaynaklar ise ülkelerindeki nadir elementlerin toplam değerini 5 trilyon dolar olarak tahmin ediyor.
Trump’ın teklifi Avrupalı müttefiklere sömürge ve kolonilerde yürüttükleri vahşi paylaşım savaşlarını hatırlatıyor mudur acaba? (duvar)
NOT: Alıntı makaleler Hürseda Haber'in yayın politikasını yansıtmayabilir.