Küfrün tabiatında zulüm ve barbarlık vardır
Bu hadis-i şerifte kâfirlerin tarih boyunca iman ehline zulmettikleri, onlara baskı uyguladıkları ve en ağır işkenceler altında ezdikleri anlatılmaktadır. Zira Mekke müşriklerinin o çaresiz ve zaif Müslümanlara işkence uyguladıkları gibi önceki kâfirlerin de zamanlarındaki mü`minlere acımasızca işkence ettiklerini ifade etmektedir.
İşte Hz. Habbab radiyallahu anh da vahşi işkencelere maruz kalan; sayısız muvahhid müminlerden biridir. Asım Köksal onun işkence hikâyesini şöyle anlatır:
Müşrik kadınlardan Ümmü Enmar`ın azadlı kölesi olan Habbab b. Eret, Müslümanlığını açıklamaktan çekinmeyen, dininden döndürülmek için Mekke`de en ağır işkencelere uğratılan koruyucusuz Müslümanlardandı.
Müşrikler onun çıplak vücudunu dikenler içinde sürürlerdi. Kendisinin, çıplak vücuduna demir gömlek giydirilip, en sıcak günde Remda`da güneş altında vücudunun yağı eritilircesine tutulduğu da olurdu. Güneşten kızgın hale gelmiş ya da ateşle kızdırılmış olan taşa çıplak sırtı bastırıldığı halde, söylet¬mek istedikleri şeyi, küfür sözünü ona söyletemezlerdi.
Nitekim müşrikler bir gün onu yakalayıp soydular. Düz bir yerde yaktıkları ateşin içine, sırtının üzer¬ine yatırdılar. İçlerinden birisi onun göğsünün üzerine ayaklarıyla bastı. Ateş sönünceye ve yer soğuyuncaya kadar, kendisini öylece tuttular! Yıllar geçtiği halde Habbab`ın sırtındaki yanıkların yerleri, alacaları kaybolmadı
Habbab demirci idi. Kılıç yapardı. Habbab`ın hanımefendisi Ümmü Enmar da, Habbab`ın başını ateşte kızdırdığı demirle dağlardı! Habbab, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve selem`e varıp, Ümmü Enmar`dan şikâyetlendi.
Peygamberimiz (a.s.) "Ey Allah`ım! Habbab`a yardım et!" diyerek dua edince, Ümmü Enmar başından bir derde tutulup, köpeklerle birlikte ulur oldu! Kendisine:
"Başını dağlat!" diye tavsiye edildi.
Bunun üzerine, Habbab demiri alır, ateşte kızdırır, Ümmü Enmar`ın başını onunla dağlardı!
Habbab`a, müşriklerden Abdi Yağus da işkence yapardı]
Habbab b. Eret radiyallahu anh der ki:
"Bizler, müşriklerin en ağır işkencelerine uğramış bulunuyorduk.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Kâbe`nin gölgesinde, kaftanını yastık edinerek ona dayanmış olduğu bir sırada idi ki, yanına vardık, halimizi (müşriklerden çektiklerimizi) kendisine arz ve şikâyet edip:
`Yâ Rasûlallah! Yüce Allah`a bizim için dua et! Bizim için Yüce Allah`tan yardım dile!
Yâ Rasûlallah! Bizi dinimizden döndürmelerinden korktuğumuz şu kavme karşı bizim için Yüce Allah`tan yardım dilemez misin? Bizim için, Allah`a dua etmez misin? dedik.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem`ın hemen yüzünün rengi değişti. Yüzü al al olduğu halde, doğrulup oturdu:
`Vallahi, sizden öncekiler içindeki mü`minlerden bir kimse yakalanır, kendisi için yerde bir çukur kazılır, o kimse o çukura dizlerine kadar gömülür. Sonra bir testere getirilir, başının üzerine konulup biçilerek ikiye bölünürdü de, bu işkence kendisini dininden döndüremezdi!
Yahut onun kemiğinin üzerinden eti ve siniri demir taraklarla taranır, kazınırdı da, yine, bu işkence kendisini dininden döndüremezdi!
Allah`tan korkunuz! Hiç şüphesiz, Allah sizin için fetih ihsan edecektir! Vallahi, Yüce Allah bu işi muhakkak tamamlayacaktır! Bu iş muhakkak tamamlanacaktır! Bu işin hükmü muhakkak yerine getirilecektir!
O kadar ki, hayvanına binmiş bir kimse, San`a ile Hadramevt arasında, San`a`dan çıkıp Hadramevt`e kadar gidecek de, Yüce Allah`tan başka, hiçbir şeyden korkmayacak; ancak (varsa) koyunu hakkında kurt saldırmasından kaygı duyacaktır! Fakat siz acele ediyorsunuz! buyurdu."
Yasir ailesi de Mekke müşriklerinin ağır işkencelerine maruz kalanlardandı. Yasir`in yaşlı ve zaif vücudu işkencelere dayanamadı ve şehid oldu. Yasirin yaşlı hanımı Sümeyye Ebu Cehilin isteklerini kabul etmediği için hunharca katledilerek şehid edildi.
Küfrün ve şirkin "Rabbim Allah`tır" diyenlere karşı huyu böyledir. Doğrusu Hz. Âdem aleyhisselam`ın ilk çocuklarından günümüze kadar küfrün bu huyu hep devam etmiş, hiç değişmemiştir. Her fırsatta muvahhid mü`minlere zulmetmişler; saldırmışlar, hakaret etmişler, ezmişler ve vahşice katletmişlerdir. Zararsız ve çaresiz insanların mallarına, canlarına ve namuslarına kastetmişler; hayatı çekilmez hale getirmişlerdir.
Kuran-ı Kerim’in değişik yerlerinde inkârcıların ve müşriklerin tarih boyunca işledikleri bu cürümlerden bahsedilmiştir.
Kabil kardeşi Habil’i öldürerek ilk cinayeti işlemiştir
Allah Teâlâ buyuruyor: "Onlara, Âdem`in iki oğlunun haberini gerçek olarak anlat: Hani birer kurban takdim etmişlerdi de birisinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti. (Kurbanı kabul edilmeyen kardeş, kıskançlık yüzünden), "Andolsun seni öldüreceğim" dedi. Diğeri de "Allah ancak takvâ sahiplerinden kabul eder" dedi (ve ekledi:) "Andolsun ki sen, öldürmek için bana elini uzatsan (bile) ben sana, öldürmek için el uzatacak değilim. Ben, âlemlerin Rabbi olan Allah`tan korkarım. Ben istiyorum ki, sen, hem benim günahımı hem de kendi günahını yüklenip ateşe atılacaklardan olasın; zalimlerin cezası işte budur." Nihayet (kıskanç ve gayr-ı mü`min kardeşin) nefsi onu, (Mü`min) kardeşini öldürmeye itti ve onu öldürdü: bu yüzden de kaybedenlerden oldu. (Maide:27-30)
"İşte bu yüzdendir ki İsrailoğulları`na şöyle yazmıştık: Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur. Peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler; ama bundan sonra da onlardan çoğu yine yeryüzünde aşırı gitmektedirler." (Maide: 32)
Nemrud Hz. İbrahim’i ateşe atarak yakmak istemiştir
(İbrahim`in kavminden bir kısmı:) Eğer iş yapacaksanız, İbrahim`i yakın da tanrılarınıza yardım edin! dediler." (Enbiya: 67-68)
Hz. İbrahim’in kavmi, bu teklifi kabul ederek onu yakmak için büyük bir ateş hazırladılar ve eli kolu bağlı olarak ateşe attılar. İbrahim aleyhisselam ise, “Bana Allah’ın sahip çıkması yeter; O ne güzel bir sahip!” diyerek Allah’a sığınıyordu. Allah Celle celaluh da onu kurtardı.
Firavun sihirbazlarını işkence ederek öldürmüştür
"(Firavn`un çağırdığı) sihirbazlar secdeye kapandılar; "Harun`un ve Musa`nın Rabbine iman ettik" dediler. (Firavun) Şöyle dedi: Ben size izin vermeden önce ona inandınız öyle mi! Hakikat şu ki o, size büyü öğreten ulunuzdur. Şimdi elleriniz ile ayaklarınızı tereddüt etmeden çaprazlama keseceğim ve sizi hurma dallarına asacağım! Böylece, hangimizin azabının daha şiddetli ve sürekli olduğunu iyice anlayacaksınız." (Taha: 70-71)
Firavun İsrailoğullarını köleleştirmiş erkek çocuklarını/bebeklerini kılıçtan geçirmiştir
"Hatırlayın ki, sizi Firavun taraftarlarından kurtardık. Çünkü onlar size azabın en kötüsünü reva görüyorlar, yeni doğan erkek çocuklarınızı kesiyorlar, (fenalık için) kızlarınızı hayatta bırakıyorlardı." (Bakara: 49)
Kâfirler peygamberleri ve hakka çağıran herkesi öldürmeye çalışmıştır
"Allah`ın âyetlerini inkâr edenler, haksız yere peygamberlerin canlarına kıyanlar ve adaleti emreden insanları öldürenler (yok mu), onlara acı bir azabı haber ver!" (Al-i İmran: 21)
Habib-i Neccar inkârcı kavmi tarafından linç edilmiştir
"Derken şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi. "Ey kavmim! dedi, bu elçilere uyunuz! Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tâbi olun, çünkü onlar hidayete ermiş kimselerdir."
(Bu tavsiyeden ötürü adama dönerek “Vay, sen de mi onların dinindensin” dediler. Bunun üzerine adam şöyle dedi:)
"Bana ne olmuş ki, beni yaratana ibadet etmeyecekmişim! Hâlbuki hepiniz O`na döndürüleceksiniz. O`ndan başka tanrılar mı edineyim? O çok esirgeyici Allah, eğer bana bir zarar dilerse onların (putların) şefâati bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramazlar. İşte o zaman ben apaçık bir sapıklığın içine gömülmüş olurum. Şüphesiz ben, Rabbinize inandım, beni dinleyin."
(Azgınlar bu sözleri dinlemeyip, o zatı taş yağmuruna tuttular. Tam öleceği esnada)
"Ona: `Cennete gir` denilince. `Keşke, dedi, kavmim bilseydi! Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikrama mazhar olanlardan kıldığını!" (Yasin 20-27)
Ashab-ı Uhdud, müminleri topyekûn ateş dolu hendeklerde yakarak katletmiştir
"Hazırladıkları hendekleri, tutuşturulmuş ateşle doldurarak onun çevresinde oturup, inanmış kimselere dinlerinden dönmeleri için yaptıkları işkenceleri seyredenler kahrolmuştur! Bu inkârcıların, inananlara kızmaları; onların sadece, göklerin ve yerin hükümranlığı kendisinin bulunan ve övülmeğe layık ve güçlü olan Allah`a inanmış olmalarındandı. Allah her şeye şahiddir. Ama inanmış erkek ve kadınlara işkence ederek onları dinlerinden çevirmeğe uğraşanlar, eğer tevbe etmezlerse, onlara cehennem azabı vardır. Yakıcı azap da onlaradır." (Buruc: 4-10)
Bunlar sadece birkaç örnektir. Küfrün ve şirkin tarihi bu gibi akla hayale gelmeyen ve insan olan herkesin tüylerini diken eden cinayetlerle doludur. Küfür bu konuda kadın-erkek, genç-yaşlı, çocuk-bebek ayırımı yapmamıştır. Hatta küfür varlığını bu şekilde sürdürmeye çalışmıştır. Elbette ki günümüz kâfirleri, inkârcıları ve iman ile İslam`dan uzak kimseleri seleflerinin yolunu sürdürecekler, aynı cinayetleri, aynı gaddarlıkları artırıp işleyecek; yakıp yıkacak, gasp edecek, tecavüz edecek ve vahşiyane katledecekler.
Bu nedenle biz de Hz. Nuh`un duasını okuyacağız: "Rabbim! Yeryüzünde kâfirlerden hiç kimseyi bırakma! Çünkü sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar; yalnız ahlâksız, nankör insanlar doğurup yetiştirirler" (Nuh: 26-27)
Allah`ım! Biz, küfrün ve şirkin her türlüsünden; Kâfirlerin, müşriklerin, münafıkların ve onlara uyanların şerrinden ve fitnesinden sana sığınıyoruz bizi muhafaza buyur. Amin!...
Abdulkuddus Yalçın / İnzar Dergisi – Ekim 2015 (133. Sayı)