Türkiye neden IŞİD’in ayrıcalıklı saldırı alanı?
IŞİD’in 2017’nin ilk saatlerindeki vahşi saldırısı, temennileri boşa çıkarmakla kalmadı, ülkede endişe ve soruların artmasına da yol açtı. Türkiye’yi sarsan şiddet eylemlerinin iki kaynağı var. İlki, gitgide Türkiye-Suriye kaynaklı bir rotaya oturan PKK eylemleri. İkincisi Suriye’yle bağlantılı IŞİD eylemleri.
IŞİD eylemleri Türkiye’de 2014’te su yüzüne çıktı. 2014 yılı bilançosu bir eylem, üç ölü oldu. Rakamlar 2015’te dört eylem, 144 ölüye ulaştı. 2016 (17) yılı ise kayıtlara yedi eylem, 167 ölüyle geçti. Türkiye, iki yılda 11 eylem ve 311 ölümle IŞİD’in açık ara ayrıcalıklı hedeflerinden birisi haline dönüştü. Bunun üç nedeninden söz edilebilir.
İlk neden IŞİD’in Suriye’de girdiği çatışmaların Türkiye’ye yansımasıyla ilgili görünüyor. Nitekim IŞİD’in Türkiye’deki eylemleri 2015 yılında daha çok Kuzey Suriye’de Kobani’de savaştığı Kürtleri, Kürt meselesi etrafında yapılan toplantıları ve mitingleri hedef aldı. 2016-2017 döneminde ise özelikle 24 Temmuz 2015’ten itibaren Türkiye ile IŞİD arasında “taciz ve mukabele” sınırlarını aşan çatışmalar başladı ve görüntü değişti. IŞİD Türkiye’de büyük kentlere yönelik saldırılara başladı. Hedef artık turistik merkezler, havaalanları, düğünler ve eğlence yerleriydi.
Bu tablo, Suriye’deki savaşın adım adım Türkiye’ye taşınmasını ve kademeli savaş ilanını ifade ediyor. Nitekim 10 Ekim 2015’te 104 kişinin ölümüne yol açan Ankara Garı saldırısına ilişkin iddianamede IŞİD’in Türkiye’ye “savaş ilanı kararı” almasına dair kanıtlar yer alıyor. İngiltere merkezli haber sitesi Independent'a konuşan ve eski IŞİD militanı olduğu belirtilen kişi de 39 kişinin hayatını kaybettiği Reina saldırısını “IŞİD'in Türkiye'ye savaş ilanı” olarak niteliyor.
İkinci neden hiç şüphe yok ki IŞİD’in Türkiye’yi bir cihat alanı olarak görmesidir. IŞİD her şeyden önce kendisi gibi olmayan, Müslümanları kâfir olarak gören, kendi dışındaki Müslüman ülkeleri tağut rejimi (Allah’a isyan eden, sapkın) olarak tanımlayan bir hareket. IŞİD için bu anlamda Türkiye hedef bir ülke. IŞİD iddianamesinde, örgütün Gaziantep emiri ile Suriye’de yaşayan Türkiye sorumlusu İlhami Balı arasındaki yazışmada şu ifadeler yer alıyor: “PKK, turistik bölge, Türk askeri hiç fark etmez diyor, kardeşim kaç tane istişhadi istersen adam gönderecek. Müminlerin kalplerine su serp kardeşim...”
Eylemler bu açıdan işin sadece bir boyutunu oluşturuyor. Türkiye’nin Müslüman bir ülke olması, Suriye’yle 911, Irak’la 384 kilometre sınırının bulunması IŞİD için Türk topraklarının doğal bir genişleme alanı, büyüyebileceği bir rahim, bir lojistik destek merkezi olması anlamına da geliyor. Coğrafi yapısı, toplumsal dokusu itibarıyla Kafkasya’dan Orta Doğu’ya Türkiye IŞİD için büyük bir yatak ve yaşam alanı. Reina saldırısını yapan kişinin muhtemelen Uygur olması da bu duruma bir örnek.
Ancak asıl önemli olan husus, IŞİD’in epey zamandır Türkiye'den de önemli bir katılım sağlamasıdır. Selefi grup, Türkiye'nin kimi bölge ve şehirlerinde hücreler halinde etkili bir şekilde örgütlenen, dini radikalizme yatkın kişi ve kesimler için bir cazibe merkezi oluşturan, camileriyle, kahveleriyle, toplantı yerleriyle kamusal alanda kısmen görünür olan bir yapı haline geldi.
Bu konudaki bulgu ve endişeler yeni değil. 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Orta Doğu Masası Başkanı Doç. Dr. Serhat Erkmen 2015’te verdiği bir röportajda saha araştırmalarına dayanarak şu uyarıda bulunmuştu: “Türkiye'den Suriye ve Irak'a cihat etmek amacıyla giden mücahitler, onlara eşlik eden aileleri, yani muhacirler ve onlara lojistik vs. destek veren kitleyi dikkate aldığımızda son üç yılda gidenlerin ve gidip dönenlerin toplamda 10 bine yaklaştığını görüyoruz. Bu rakamın içinde sadece eli silah tutanlar değil, onlarla giden aileler ve onlara lojistik destek veren kesimler de var. Gidenlerin yarısından fazlasını, yaklaşık yüzde 60'ını aileler oluşturuyor.”
Gazeteci Metehan Demir de bir yazısında şu istihbari bilgileri aktarıyor: “Emniyet-güvenlik birimleri raporlarına göre yurt dışı profesyonel eğitimli, beyin yıkama, hücre organize ve eylem planlama özelliğine sahip yurt içinde 60 civarında çekirdek kadro var. Bunlar, İstanbul-Urfa-Antep-Hatay-Batman-Adıyaman-Maraş ekseninde sürekli yer değiştiriyor. Yine bu 60 kişilik çekirdek kadroya ek olarak bin 800 Suriye’de savaş eğitimi almış, destek unsuru olarak görev yapmış militan var. Suriye’ye gidip gelen, IŞİD’in yaşam tarzını benimseyen ve onun yolundan yürümeye hazır Türkiye’deki sayı ise binlerle ifade ediliyor. Bu rakamlar maalesef spekülasyon değil.”
Son terör saldırısından sonra 50’yi aşkın IŞİD şüphelisi gözaltına alındı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yaptığı açıklamaya göre Türk hapishanelerinde IŞİD’e mensup 520 kişi bulunuyor ve bunların yarısı (246’sı) Türk vatandaşı.
Karşımızdaki resim bu... Sorun Türkiye için pek çok açıdan son derece ciddi. Ne var ki AKP ve fiili ortağı MHP’nin bu konuya bakışı oldukça düz. PKK ve IŞİD’in saldırılarını Fethullah Gülen’in 15 Temmuz darbe girişimiyle bir arada ele alıyor, bunları Türkiye’nin bütünlüğüne yönelik planın parçası, bir baskı, hatta üstü örtülü bir savaş olarak açıklıyorlar. Sorunu, farklı boyutlarını ihmal ederek sadece bir tahrik, bir dış düşman meselesi olarak görüyorlar.
Güvenlikçi siyasi iklim ve tedbirler, basın ve özgürlükler üzerindeki baskının artması ve tabiileşmesi de bu çerçevede karşımıza çıkıyor. Kamuoyu belki bir yandan yükselen milliyetçi dalga eşliğinde şiddete karşı kenetleniyor, Fırat Kalkanı operasyonunu destekliyor. Ancak diğer yandan şiddet ve otoriter siyasi gelişmeler, güvensizlik ve endişe duygusunu körüklüyor.
Türkiye’nin Suriye’de izlediği politikalar bu duyguları oluşturan nedenler arasında yer alıyor. Belirtmek gerekir ki, siyasi iktidarın Suriye’de IŞİD’e karşı yürüttüğü ancak esas olarak o bölgeyi Kürt güçlere kapatmak hedefi güden askeri hamleleri bu çerçevede bu ülkedeki savaşın Türkiye’ye taşınması, toplumun genel olarak farkında olduğu bir durum.
Türkiye’nin IŞİD terörüyle sınavı önemli bir siyasi sınav. Hükümetin söylediğinin ötesinde, daha farklı bir bakışa, önlemlere ve derin bir gözden geçirmeye ihtiyaç olduğuna şüphe yok. (Al-Monitor)