Orta Doğu’daki gelişmeler ve ABD’nin tutumu
Çin’in, İran – Suudi Arabistan ilişkilerinin normalleşmesindeki başarısı, diplomatik, politik, ekonomik ilişkilere yansıdığı gibi, sadece bölgesel değil, küresel ölçekte de çok ses getirdi. Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da geçtiğimiz günlerde toplanan 10. Çin – Arap Ekonomik Forumu’nda, Çin’in Arap ülkeleriyle 10 milyar dolarlık yatırım anlaşması imzalaması bunun kanıtı olduğu gibi, iki günlük girişimciler konferansına 3 bin 500’den fazla Çinli ve Arap iş insanının katılması da bunun kanıtıydı.
Dahası var. Kuşak ve Yol Projesi kapsamında, Çin’in Arap coğrafyasına artan ilgisi dikkat çekiyor. Ayrıca Arap ülkelerinin, ABD’nin onca itirazına rağmen, Çin’le ilişkilerini geliştirmek için istekli davranması da gözlerden kaçmıyor. Çin’in Orta Doğu’da, Arap ülkelerinde ekonomik, politik, diplomatik düzlemde nüfuzunun, etkisinin, görünürlüğünün artması ABD’yi endişelendiriyor. Çin’in arabuluculuğunda kotarılan İran – Suudi Arabistan normalleşmesi, ABD’yi sanılandan daha fazla kaygılandırıyor.
İran – Suudi Arabistan ilişkileri hızla karşılıklı ziyaretler ve karşılıklı davetlerle ivme kazandı. İki ülke 1 milyar dolarlık ikili ticaret hacmini hedeflediklerini açıkladı. Riyad’da İran büyükelçiliği 7 yıl aradan sonra açıldı. İki ülke, başkentlerdeki büyükelçilikler dışında, Meşhed ve Cidde’deki konsoloslukların da kısa sürede açılacağını duyurdu. İki ülke ilişkilerinin normalleşmesinin, bölgedeki diğer ülkelerde de yansıması oldu hemen. Yemen, bunlar arasında ilk akla gelenlerden. Suudi Arabistan, çatışmaların 8 yıldır sürdüğü Yemen’deki iç savaşın bir an önce bitmesini istediğinden ve bu konuda ilk görüşmesi gereken devletin İran olduğunu bildiğinden, ateşkes, müzakerelere başlanması ve Yemen limanlarına konan ablukaların kaldırılması bağlamında hemen önemli adımlar attı.
Bu süreçte İran’dan önemli bir bakan da Birleşik Arap Emirlikleri’ni ziyaret etti. Karşılıklı nakliyenin, ticaretin ve sivil uçuşların artırılması için anlaşıldı. Yine bu süreçte Birleşik Arap Emirlikleri, Körfez ve Kızıldeniz’deki deniz güvenliğine ilişkin, ABD liderliğinde kurulan ve 34 devletin katıldığı görev gücünden (Birleşik Deniz Kuvvetleri) çekildi. Bu çekilme, çok önemliydi elbette. ABD bu karara çok bozuldu.
İran bir hamle daha yaptı ve Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Katar’dan oluşan bir deniz ittifakı için görüşmelerin olumlu seyrettiğini, buna Irak, Hindistan ve Pakistan’ın da katılacağını açıkladı. Bu dönemde Mısır da İran’la ilişkilerini geliştirmek istediğini ilan etti. Bu amaçla Irak’ın başkenti Bağdat’ta İranlı ve Mısırlı yetkililer görüştü.
Tüm bu gelişmeler, ABD’yi de İran’a karşı üslubunu gözden geçirmesi yönünde hareketlendirdi. Bu kapsamda İran’a uygulanan yaptırımların bir ölçüde olsun yumuşatılması gündeme geldi. Suriye’nin Arap Birliği’ne dönmesi, Suriye lideri Esad’ın bu kapsamda 18 Mayıs’ta Cidde’deki zirveye katılması ve Arap ülkelerinin liderlerine seslenmesi önemliydi elbette. İran ve Rusya’nın etkisini gösteriyordu.
Özetle, bölgesel ittifakların gelişmesi, gergin ilişkilerin normalleşmesi, işbirliği kanallarının açılması bir kez daha gösterdi ki, ABD merkezli, Atlantik odaklı sistem çöküyor. Yeni bir dünya düzeni kuruluyor. (CRI)