Emir Trump'ın mübarek ziyareti
“Zillet içerisinde kendi elleriyle cizye verinceye kadar” (Tevbe 29)
Trump İslam'a olan düşmanlığıyla bilinmektedir. Seçildikten sonra ilk yaptığı iş, yedi Müslüman ülkenin vatandaşlarına Amerika'ya giriş yasağı getirmiş olmasıdır. Seçim kampanyası sırasında da İslam'a ve Müslümanlara olan kin ve nefretini defalarca dile getirmişti. Arap liderlerine ve bilhassa körfez ülkeleri şeyhlerine yönelik hakaretleri ise hatırlatılmaya değer. Şöyle demişti “Siz Arap (körfez) liderlerinin değeri paranızdır. Paranız olmazsa hiç bir değeriniz yoktur. Para verin sizleri koruyalım.” Adam zaten Emlakçı komisyona alışmış.
Bu ifadeleri işiten özgür Arap düşünür ve yazarları Arap liderlerden bir cevap bekliyorlardı, maalesef hiç bir Arap liderinden bu hakaret dolu ifadelere bir tepki ve cevap işitilmedi. Zaten bunlar da paradan başka bir kıymetlerinin olmadığının idrakindedirler. Ne diyecekler? Arap liderleri hakkında meşhur olmuş iki söz çok düşündürücüdür; “Araplar liderleri kadar kendilerine hakaret edeni ve ihanete uğratanı onurlandıran bir toplum yoktur.” George Bush Irak'ı harap etti, bir milyon İnsan öldürdü, Arap ülkeleri ve liderleri tarafından Bir fatih komutan misali altın kılıçlarla ödüllendirildi. Milyarlarca dolar para Amerika'ya akıtıldı. Bir diğer ifade ise şudur. “Arap liderleri İran halısına benzerler, ezildiği ve ayak yediği oranda değerlenirler” Bundan daha ilginç olan ifade Ahmed Matar’ın sözüdür: “ Bunların derilerini soysanız Amerikan sütü altından çıkar”
Emir Trump diyorum. Çünkü canlı olarak dört saat sözde Amerikan- İslam Zirvesinin seyrini izledim. Adam tam bir fatih ve komutan edasıyla hitap ediyor, komuta veriyor, emir ve nehiy ediyor. Sanki terörizmin oluşumunda onların hiç bir payı yokmuş edasıyla, yanınızdayım, korkmayın diyordu. Hakikaten aldığı haracın sevgi ve mestliğinden cümleleri arasında bağlantı kurmakta zorlanıyor, bir oradan bir buradan bir şeyler söylüyordu. Öfkeden kişi çatlasa yerinde olur. Diğerleri de kuzu kuzu dinliyorlardı. Bir itiraz veya mülahaza asla söz konusu değildi. Elli İslam ülkesinden liderler ve temsilciler, Trump ise bir dini muallim misali vaaz ediyor, irşat da bulunuyor, onlar da talebeler gibi dinliyorlardı. Kendisi de size vaaz etmek istemiyorum, ancak baştan sona vaaz. Aşktan, sevgiden, dayanışmadan bahsediyordu. “Siz onlara tabi olmazsanız onlar sizden razı olmazlar.” Bu zirvede bu itaati tam anlamıyla gördük. Trump’ın velayetinde ittifak ve birlik. “Biz İzzetin Allah, Resulü ve müminlere ait olduğunu biliyor ve buna iman etmişizdir”. Ancak bu gün maalesef ümmet izzeti Trump’ın yanında arıyor. Kur’an ayetleri her gün bize nazil oluyor ve güneş gibi aydınlatıyor. “Onların yanında mı izzet arıyorlar?” Arıyorlar hem de nasıl. Bush Körfeze geldiğinde sokaklarda Baba Bush, Baba Bush diye okul çocukları tezahüratta bulunuyorlardı. Henüz bu tezahüratın çığlıklarının yankısı kulağımdadır. Trump ondan aşağı mı ki. O baba, bu da emir Trump. Gerçekten Beyaz sarayda Arap liderlerini ağırlarken, Sisi, Kral Abdullah, Muhammed bin Selman ve diğerleri yanında bir askerin komutan karşısındaki duruşu gibi esas duruş sergiliyorlardı. Hatta askerden de kötü ezilmiş, büzülmüş bir ruh haleti içerisinde. Farenin kedi karşısındaki duruşu gibi.
Terörizme karşı böyle yapın şöyle yapın. Camilerinizden bunları uzaklaştırın. El ele verin mücadele edin. Benden sizin adınıza gelip savaşmamı beklemeyin şeklinde teselli verici beyanlar. Elli İslam ülkesi bu emlakçıya karşı komünist dediğimiz, dinsiz dediğimiz bir Kuzey Kore Lideri kadar aziz ve mert davranamadılar. Emlakçı Kuzey Kore'nin azim ve kararlılığını görünce, eğer savaş çıkarsa çok fazla kayıp olur bahanesiyle nasıl geri adım attı. Bir milyar 700 milyon Müslüman 20 milyon Koreli kadar olamıyor maalesef. Bu aziz ümmeti bu perişan hale sokanlara Allah lanet eylesin.
Independent gazetesi başta olmak üzere bir çok gazete Trump’ın beyanlarını baştan sona kadar yalan ve ahlaksızca beyanlar olarak nitelendirdiler. Demokrasi, insan hakları ve fikir ve düşünce özgürlüğü gibi söylemlerinin nasıl çıkarlara feda edildiğini yüksek sesle dillendiriyorlar. Bizim İslamcılar da bu olup bitenlere karşı nedense seyirci kalmayı tercih ediyorlar. Acaba bunların ağzına da bir parça bal kaymak mı sürüldü? Zirve başından sonuna kadar ihanet, hakaret, hıyanet ve zillet zirvesiydi. İslam dünyası belki tarihinin hiç bir döneminde bu kadar hakir ve zelil olmuş değildi.
Bu zirvede, terörizme neden olan despotizm, adaletsizlik, İnsan haklarının yokluğu, işsizlik, fikir ve düşünce özgürlüğünün yokluğu, tekfirci dini yorumlar ve hepsinden daha önemlisi Filistin meselesinin çözümsüzlüğü gibi hususlar asla ve asla dillendirilmedi. Yalnızca Ürdün kralı Filistin konusunda adil bir çözüm ifadesini kullandı. Bu da artık klişeleşmiş bir ifade. Trump zaten baştan beri ben hayatınıza müdahale etmek ve kendi yaşam biçimimi ve normları sizlere dayatmak için gelmemişim. Yani ben emlakçıyım Para için gelmişim. Demokrasi, adalet ve özgürlükler hikâye. Parayı verdikten sonra ne yaparsanız yapın eliniz açık, arkanızdayım. Materyalist yetişen batı insanının, insan hakları, demokrasi, fikir ve düşünce özgürlüğü hususundaki çifte standartlı yaklaşımları ve iki yüzlülüklerine başka hiç bir toplumda bu denli şahit olmak mümkün değildir.
Mübarek bir ziyaret. Neden mübarek olmasın. Mübarek kelimesinin anlamı bol ve sürekli olan nimet ve hayır demektir… 540 milyar dolar Cizye. Yüz milyonlar değerinde hediyeler. Bu cümleden Trump’ın beraberindeki 200 kişilik heyete 200 altın işlemeli saat. Trump’ın eşine inci ve elmas işlemeli ağırlığı 20 kilodan fazla olan altın ve mücevherat hediye. Trump'a ayrıca yüzlerce milyon değerinde modern bir yat. Bundan daha mübarek bir sefer olur mu?
Yemen'de ve Somali'de ise her on dakikada bir çocuk açlıktan ölüyor. Pakistan ve Bangladeş'te Müslüman çocukları bir kaç yüz dolara organ tüccarlarına satılıyor. Beytül mala yapılan bu hıyanete saray mollarından bir ses çıkmadığı gibi Gureyfi adındaki sözde hoca “umumun maslahatı ferdin maslahatından önemlidir veliyyi emirlerimiz etrafında kenetleşelim.” diyor. Elhamdülillah yüzlerce şuurlu Müslüman sosyal medya üzerinden bu sahte hocayı lanetlediler. Din de satılsa, Kudüs de satılsa, İslam alemi tamamen tahrip olsa ve kan gövdeyi götürse dahi bu hain çetenin umurunda değil. Zaten Alman basını bu menhus ailenin sürgün hayatına hazırlık yaptığını yazıp söylemektedir. Kelimenin tek anlamıyla Trump, zelil kılınmış, küçük düşürülmüş bir şekilde Arabistan başta olmak üzere körfez ülkelerini cizyeye bağladı. Bunlar görünürde terörizm ile mücadele için bir araya gelmişlerdir. Ancak kapalı kapılar arkasında bunlara bakın ne kadar teröristlere yardım yaptığını biliyoruz. 11 Eylül dosyası da duruyor. Usluca paraları akıtın ve biz de terör konusunda dikkatleri başka tarafa çekeriz. Iran var, Hizbullah, Hamas Husiler v.s…
540 milyar dolarla bütün İslam âlemi imar edilip bayındır kılınabilir. Bu cömertliğe Trump da şaşırmış ve kendi kendine kesinlikle olur, olur da, ama bu kadar değil diye yapılan bu bağış ve cömertliğe anlam vermekte zorlanıyordur. . Ancak bakın birçok Arap ve İslam ülkelerinde insanlar açlık ve hastalıktan can vermekteyken. Mescit-ul Haram’ın İmamı bu ziyareti mübarek bir ziyaret olarak tanımlıyor. Niye mübarek olmasın ki. Kendi memleketinde azledilme tehlikesiyle baş başa kalmış durumda olan Trump’ı bu hibe büyük ölçüde rahatlattı. Buna ek olarak Netenyahu'ya gönderilen mektup ta bir diğer açılım Trump için, Trump bu kadar zilleti hayal bile etmiyordu. Müslümanlar için ise tabii ki büyük bir hıyanet ve vasıf edilmez bir zillet.
Bu paralardan bir kısmı da mutmain olun ki Siyonist Lobilere gider. Onlar da Trump’ın savunmasını gereğiyle yapacaklar. Bidatlerle uğraşan ve ümmeti bu tür şeylerle uyutan ve dini afyon haline getiren sözde muvahhit selefi alimlerine gelince, nedense bu sefihlerin Müslümanların mallarını böylesine ümmetin en büyük düşmanına peş keş çekmesine seyirci kalıyor ve ölüm sessizliğine bürünmüş durumdalar. Hâlbuki ayeti kerime umuma ait olan malların sefihlere bırakılmamasını emir buyurmaktadır.
Trump’ın Ivankası da yapılan bağıştan 100 milyon dolar bir pay aldı. Somali'deki bacılarımız da bir parça ekmek bulmak için ne zor durumdalar. Avrupa'daki mültecilerin erkek olsun kadın olsun ne tür maddi ve manevi sıkıntılarla pençeleştiklerini ve bazılarının ahlaksız şebekelerce nasıl kullanıldığını taşıdığım sorumluluktan biliyorum. Gerçekten öyle suiistimallere şahit oluyoruz ki, dile getirmekten utanıyor ve hatırladığımızda vicdan azabı çekiyoruz. Ayeti celilede beyan buyrulduğu üzere “Bırakın başak sünbülünde kalsın” Avrupa'daki Arap Müslümanlarda bodrum katlarında ve metruke yerlerde ibadet edip bidatlerle mücadele etmeyi sürdürsünler. Büyük hıyanet ve bidatleri görmeyen gözler kör olsun. Emir Trump'ın seferi avaneleri ve münafıklar için mübarek olsun. Aşağılanmış şekilde cizye vermeye devam etsinler. Her şerrin altında bir hayır vardır.
(Burhanettin Dağ)