FETÖ'deki Harici nüveleri ve HDP'ye Yasin Börü adaleti
İslam Mezhepleri Tarihi konusunda birkaç kelâm edecek olsak, söze ilk olarak Hariciler ile başlarız zira dönemsel ayrılıklar konusunda ilk huruç eden/çıkan bu kesimdir.
Hariciliğin, özellikle Ezrakiye kolunun itikadi tutumu, siyasi tercihi bir yana kendilerinde “ehl-i kuud, isti'raz” gibi aşırı tekfircilik anlayışları vardır. Buna göre, kendilerine tabi olmayan tüm Haricileri kâfir ilan ederek “ehl-i kuud”; bir kişi Harici mi diye test etmek için, ona Harici olmadığı için kâfir olduğunu iddia ettikleri kişiyi öldürtmeye kalkarlar. Zira onlara göre, kendilerinden olmayanın canı, malı koruma altında değildir.
Nereden bakarsanız bakın, Ezrakiye Hariciliğinin bu sapkın tutumu itikadi bozukluktur, fitnedir. Aynı zamanda bunu yapan Hariciler, gerçekten ibadetlerini eksiksiz yerine getiren kişilerdir. Akıl almıyor değil mi?
Sürekli Kur'ân-ı Kerim okuyan, ezberleyen bu Hariciler, aynı zamanda Bedevi'dir. Sert tutum sahibidirler, alternatif görüşe asla itibar etmezler, tek doğru kendilerinindir, kendi görüşlerini ötekine icbar ederler, zorla dayatırlar, uymayanı kâfir ilan ederler. Âyetleri lafzı, zahir anlarlar, Hz. Ali'yi öldürmeye kalkmışlardır. Bunları yaparken de âyeti öne sürer ve “Hüküm yalnızca Allah'ındır” âyetini sloganlaştırırlar. Oysa hükmü -haşa- Allah değil, kendileri vermişlerdir.
Ancak çok erken bir tarih olmasına rağmen, Hariciler bile bu katı Ezrakî tutuma tahammül edememiş, içlerinden çok daha makul sayılabilecek İbadiyye kolunu çıkarmışlardır.
Bugün FETÖ'ye baktığımızda tam bu katı Harici refleksi görüyoruz.
Kendileri gibi olmayan Müslümanları –ki FETÖ'cülerin Müslümanlıkları şu saatten sonra şüphelidir- tekfir etmek, iftira atmak, mallarına gasp etmek, canlarına kastetmek, imha etmek, Allah'ın kendilerini seçtiğini söylemek, yaptıklarını Allah adına yaptıklarını belirtmek, başka bir görüşe tahammül edememek, kendi görüşlerini dayatmak, resmen “ehl-i kuud, isti'raz” yapmak gibi faaliyetlerden geri durmadıklarını görüyoruz.
Size 15 Temmuz gecesinden bir acı anı anlatayım…
FETÖ'cü darbecilerden birisi, 15 Temmuz gecesi baskın yaptıkları yerde, masum bir sivili vurur, sivil yerde kurşun yarasıyla inlemektedir, şehadet getirmektedir. Darbeci FETÖ'cü, yanında masum biri can çekişirken, masanın üzerinde duran suyu alır, çömelir, besmele çeker, üç yudumda içer…
İşte bu acı anı, tam olarak sapkın bir itikadın kısa ama çok acı tecrübesidir. Çok üzgünüm ki, bu sapkın itikadın da, Harici bir tutumla taassuplarına devam etmesi olağandır. “Bu sapkınlığı anlayamıyorum” diyebilirsiniz, zaten anlaşılacak bir tarafı da bulunmamaktadır.
Ezrakiye Haricileri, çıkardıkları fitne ve isyanların sonucunda, kendi elleriyle kendilerinin sonunu getirip, yok olup gitmişlerdir. Aynı kader, FETÖ için de bâkidir, mübarek olsun.
HDP'ye Yasin Börü Adaleti
Çözüm dedik, kan kusup kızılcık şerbeti içtik dedik, barış dedik... HDP ve PKK'nın da aynı düzlemde olduğunu düşündük, barış elini uzattık, Meclis'e girdiler, siyasi söylem yürüyecek diye umut ettik...
Ancak HDP ve PKK, barış diye diye kan akıttı, çocuk kadın, Kürt Türk ayırmadan terörle insanları katletti. Çukur kazdı, bomba patlattı, tehdit etti. Sokak çağrısı yaptı, kurban eti dağıtan çocukları katlettirdi. Aleni şekilde suç işledi.
Demokratik hukuk devletinde, HDP işleyebileceği bütün suçları, göz göre göre işledi. Şimdi bunun karşısında, birileri çıkmış “endişeliyiz, tutuklanma olmasın, bu doğru değil” diyor.
İki yüzlülüğün, riyâkârlığın sınırı yok; bir deli bir kadına fiziksel şiddet uygulayınca tutuklanması için yer gök inliyor –ki inlemeli- ancak bir grup vekil aleni suç işleyip, çocuk öldürtüp, kadınları param parça eden örgüte destek verince devlet ve halk tarafından bu suçlar izlensin istiyorlar. Bunu anlamanın mümkünatı yok. Çünkü bu tavrın; akıl, mantık, ahlâk, insaniyet, hukuk, vicdan, adalet... nereden bakarsanız bakın anlaşılacak bir tarafı yok.
Düşünün, Avrupa'da “İslâmi terör” propagandası öyle boyutlara vardı ki, orada yaşayan sivil Müslümanlar fişleniyor, takip ediliyor, ki bu kişilerin terör ile bağlantısı yok tek suçları başörtülü/sakallı olmak, görüntü üzerinden Müslümanlara topyekûn terörist muamelesi yapan Avrupa, aleni şekilde terör eylemi yapan, terör örgütü ile paralel yürüyen kişilere, hukuk eliyle, hukuka uygun şekilde müdahale edilmesine aciliyetle tepki veriyor. HDP konusunda teröre tam destek verenlerin, 15 Temmuz darbesi sonrası ülkede yaşanan kıyıma rağmen 3 günden önce herhangi bir kınama yayımlamadıklarını da biliyoruz üstelik...
Kendilerine, işledikleri suçlar nedeniyle soruşturma açıp, ifade vermeye gitmedikleri için evlerinden alınan HDP vekilleri konusunda, terör ile bu ülkeyi dize getirebileceğini zanneden kesimler, hiç susmuyorlar. HDP'nin arkasında durup, hukukun üstünlüğünü, terörün üstünlüğü ile engellemeye çalışıyorlar. Bu tavırlara fırsat verilmeyeceği malumunuz.
Kendilerine, işledikleri suçlar nedeniyle soruşturma açıp, ifade vermeye gitmedikleri için evlerinden alınan HDP vekilleri konusunda, bir de “Batı bu duruma ne der, müdahale eder”ciler var, onlar ciddi tereddütler yaşıyor. Onların zihinlerindeki gibi Batı güdümünde, Batı tahakkümünde yaşayan bir Türkiye artık yok. “Yeni Türkiye” ifadesiyle hemhâl olmamış bu kesim, bunu vasıfsız bir iddia sandığı için, henüz mevzuyu anlayabilmiş değil, ürkek ve tedirgin, çünkü kendilerine güvenleri yok, ama onlar hep öyle, 15 Temmuz gecesi de ya televizyon başındaydılar ya da market yağmalıyorlardı. Dolayısı ile, bu ezik tayfaya da biraz cesaret vermek ödevimiz olmamlı. Ancak bunların “endişeli” görünen ama temelde “ötekinin adamı” olan versiyonları var, onlar için de gereken bir üst paragrafın son cümlesinde mevcut.
Bugün HDP'liler, bir takım suçlar nedeniyle yargı önündeler, son tahlilde kararı yargı verecek. Aynı gün Yasin Börü davası görülecek, hiçbir şey Yasin'i geri getiremeyecek ama kim bilir belki Yasin için, Yasin'e borçlu olduğumuz adalet bu kez HDP'ye gelecek, çünkü adalet, bir şeyi ait olduğu yere koymaktır. (Yeni Şafak)