Barış Baharı mı Arap Baharı esintisi mi?
Barış baharı ülkemizde esmeye başladı. Ülke komşularında yaşanan Arap baharı şimdi Türkiye’ye sıçramış durumdadır. Kim nelerin peşinde, kim gündem belirleyici gündem tablosunda net bir şekilde belirginleşmiştir. Olası tehdit ve baskıların önceden öngörülmesi ve bu öngörülerin dikkate alınmaması sonucu şuan daha büyük bir tehditle karşı karşıya kalınmış durumdadır.
Böl, parçala, yut mantığıyla hareket edenlere tolerans sağlandığı için tehditlerin şiddetti de her geçen gün daha da artmaktadır. Hür dava partisinin öngörüsünü belirtecek olursak “ HDP barajı geçtiği yerlerde eylemlerini de arttıracaklardır.” HDP 7 Haziran seçimlerinden sonra bölgede yapılan eylemlerle gerçek yüzünü ortaya çıkarmıştır.
Müslümanlara yönelik yapılan saldırıların önüne geçilememesi, her sakallıya Işid’çi penceresinden bakılması ve Müslüman kimliğine saldırılar düzenleyip infazların gerçekleşmesi, yol kapatma çalışmalarının artması, kendilerine yönelik saldırılarda bulunup masum rollerine bürünmeleri bölgede terörün kimliğini belirlemiştir.
Barış sürecinin barış baharına dönmesi, koalisyonun kaos’a dönüşmesi yetkililerin yetersiz çalışmaları ve duyarsızlıkları, Arap baharının bölgede varlığını belirtmesi sıcak gündem konumuzdur. Suriye sınırında iki terör devletinin çatışmaları arasında kalan gerek Suriye mülteci akınının olması, gerek Türkiye sınırı içerinde halkın can güvenliğinin tehlikede olması, polis ve askerlere yapılan saldırılarda bölge kontrolden çıkmış durumdadır.
Suruç katliamı ile gündem seyrini değiştirip belirlenmiş terör eylemlerini uygulamaya koyulmaları, bölgede ne can güvenliği ne de siyasi devlet kalmıştır. Asker ve polis şehit haberleri gelmesin de bölge de terörün gönlü hoş edilsin “aman bize dokunmayan yılan bin yaşasın” zihniyeti ile hareket edilirse bölgede birçok kitle bu durumdan zarar görecektir.
Başta Kürdistan bölgesinde olmak üzere siyasi arenada kürsüde makyajlı yüzlerle çıkıp barıştan söz edenler kürsüden indikten sonra gerçek amellerine ulaşmak için gerçek yüzlerini ortaya çıkarıyorlar.
Şuan sıcak gündem maddeleri ile devletin toplantı üzerine toplantılar düzenlemesi durum düzeltmesinde yetersiz kalmaktadır. Zamanın da alınamayan önlemler şimdi düşünülmeye başlanılsa da bu önlemler fazla etkili olmayacaktır. Zira atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş durumdadır.
Ülkede söz hakkına sahip olmak için siyasi bir kimliğe sahip olmak gerekiyordu HDP de bu kimliği elde etmek için kanla beslendi, kanla tehdit etti. Şimdi bu kimlik üzerinden bölge hâkimiyetini uygulamaya ve devlet benim anlayışı ile hareket etmektedir.
Kısa zaman içerinde isim yapan ve yaptıkları eylemlerle dünya gündeminde yer oluşturan DEAŞ Kobani eylemleri ile Türkiye’ye sızma çalışmalarını sürdürmektedir. İki terör örgütünün de bölgedeki çatışmaları durdurulmalı yoksa bu çatışma ortamı herkese zarar verecektir.
Bizler fazlasıyla beklediğimiz o barış sürecinin biran önce uygulanmasını ve bölgede varlığını belirtmesini diliyoruz. Yoksa barış baharı ile bir Arap baharı rüzgarı Kürdistan bölgesine esecektir. Devlet ülke güvenliğini en üst düzeyde sağlamalı ve diplomatik ilişkilerde sağlıklı kararlar vermelidir. Bölge de kimlerle masaya oturacaklarına kendileri değil tüm kitlelerin sözcüleri ile kararlaştırmalıdırlar. Özellikle bölgede Müslümanlara yönelik yapılan saldırıların üzerlerin de daha fazla durulmalı, din istismarcılarına ve dini provokatöre edeceklere fırsat verilmemelidir.
6-8 Ekim olaylarıyla bölge seyrini değiştirmeye çalışan PKK terör örgütü kontrol altına alınmalı ve silah bıraktırma çağrılarından öte silahsızlandırma çalışmaları başlatılmalıdır. Eğer bölge güvenliğini devlet sağlıyorsa bölgede bir terör örgünün silahlanmasına müsaade etmemelidir.
Devlet sivil halkın can güvenliğini sağlamalı ve acık hedef olarak gösterilen mütedeyyin aileleri koruma altına almalıdır. Suruç katliamından sonra bölgede yapılan eş zamanlı saldırı ve operasyonlarda birçok kişi yaralanmış, iki vatandaş sakallı oldukları gerekçesiyle katledildi, biri asker biri polis öldürüldü, askeri kışlaya saldırı düzenlendi ve bu şekilde sıralanacak bir liste uzayıp devem ediyor…
Daha önce de defaatle dile getirdiğimiz gibi yinede dile getirmeye devam ediyoruz devlet bölgede varlığı belirtsin ve asıl terör devleti olan PKK’yı kontrol altında tutsun. HDP’ye sağladı siyasi destek ile bu siyaseti kontrol altında tutmasını da bilmelidir. Aksi halde artan tehditlerle saldırıların bölgede artması an meselesidir. (Gaziantep Günebakış)