Türkiye ile NATO arasında YPG gerginliği
Uzmanlara göre, Türkiye’nin yeni NATO Savunma Planı’nda YPG’nin terör örgütü olarak yer alma olasılığı yok. Türkiye’nin ABD ve Rusya ile imzaladığı anlaşmalarda bile YPG’nin ‘terörist’ olarak tanınmadığı hatırlatılıyor.
Türkiye'nin YPG/PYD’nin terör örgütü ilan edilmesi şartını koşarak Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü'nün (NATO) artan Rusya tehdidine karşı Baltık ülkelerinin ve Polonya’nın korunmasına ilişkin hazırladığı savunma planlarını veto ettiği yönündeki haberlerin yankısı sürüyor. Reuters haber ajansının batılı kaynaklara dayandırarak yayınladığı haberde, Türkiye’nin Baltık ülkelerinin savunma planlarını engellediği iddia edilmişti. Haberin doğruluğu resmi makamlarca açıklanmasa da, DW Türkçe’nin konuya ilişkin bilgisine başvurduğu, isim vermeyen Türk diplomatlar tarafından teyit edildi. Türkiye’nin yeni savunma planında YPG/PYD’nin terör örgütü olarak yer alma olanağı olmadığını söyleyen diplomatik kaynaklar, Türkiye’nin ABD ve Rusya ile imzaladığı anlaşmalarda bile YPG’nin ‘terörist’ olarak tanınmadığını hatırlatarak, NATO’nun Türkiye’nin talebini kabul etmeyeceği öngörüsünde bulundular.
YPG/PYD'nin ittifakın sınırlarını tehdit eden bir terör unsuru olarak NATO tarafından kabul edilerek resmi belgelere girmesi konusunda, IŞİD ile mücadelede YPG ile işbirliği yapan başta ABD olmak üzere bir grup müttefik ülke açısından ciddi çekinceler olduğu değerlendirmesi yapılıyor.
NATO'nun yeni savunma planları
NATO, Rusya’nın Kırım’ı işgali sonrası, müttefiklerini savunmak için hazırladığı daimi savunma planlarından farklı olarak, daha çabuk tepki verilebilecek savunma planları geliştirmişti. Rusya'nın Donbass'a girip, 2014'de Kırım’ı ilhak etmesinin ardından NATO, müttefiklerini anında savunmak için uygulanacak daimi olmayan, güncellenmeye açık Kademeli Mukabele Planları ("Gratuated Response Plan”) adı altında yeni bir mekanizma oluşturmuştu.
İlk olarak 2016’da açıklanan Kademeli Mukabele Planları (KMP) her iki yılda bir güncelleniyor. Bu planlar üye ülkelerin hükümetlerinin ve istihbarat teşkilatlarının tehdit algılarına göre belirleniyor ve NATO tarafından uygulanıyor. Bu çerçevede Türkiye için hazırlanan KMP, 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle altı ay gecikerek 2017 başında açıklandı. NATO, müttefikleri için sırayla bu Kademeli Mukabele Planları'nı güncelliyor. Her üye için güncellenmiş planların 2020’de açıklanması beklenirken, Reuters’ın haberinde, Türkiye’nin Baltık ülkelerinin savunma planlarını engellediği iddia edilmişti.
"Planların güncellenmesi gerekiyor”
DW Türkçe’nin NATO ve Türkiye’nin NATO’daki diplomatlarından edindiği bilgiye göre, Türkiye, Baltık ülkeleri ve Polonya’nın Kademeli Mukabele Planları’nın güncellenmesini veto ediyor. NATO’da görev yapan bir Türk diplomat DW Türkçe’ye NATO ile Türkiye arasında yeni bir gerginliğe yol açan süreci şöyle açıkladı:
“Normal olarak bu planlarda üye ülkenin bildirdiği tehdit değerlendirmesi esas alınır. Bir önceki planda, terör tehditleri arasında, ‘YPG’nin PKK’nın Suriye uzantısı olduğuna’ atıf yapılıyordu. Türkiye, bu ibarenin aynen korunmaması halinde, KMP’nin güncellenmesini istemiyor. Türk tarafı, YPG/PYD’nin terör örgütü olarak planda yer almamasını gerekçe göstererek, diğer ülkelerin planlarını veto etti.”
Aynı kaynak, “Türkiye gerekirse, kendi Kademeli Mukabele Planı'nın güncellenmemesini kabul edebileceğini, bir önceki Plan’a sadık kalınmasını istiyor çünkü orada YPG ve PKK’ya atıf var. Ancak NATO prosedürleri gereği, bu planların güncellenmesi gerekiyor” diye konuştu.
‘Önceki plan devreye girer'
DW Türkçe'nin "Türkiye’nin Baltık ülkeleri için hazırlanan KMP’leri veto etmesi, Baltık ülkelerinin planlarını tamamen açığa düşürür mü?” sorusuna NATO'da görev yapan bir Türk diplomat şu yanıtı verdi:
“Hayır, düşürmez. Mevcut plan üzerinden gidilir ama prosedürde aksaklık ortaya çıkar. Hiçbir müttefik savunma plansız kalmaz. NATO’nun bütün müttefikleri için daimi savunma planları (Standing Defense Plan) vardır. Ani bir kriz veya gelişme karşısında o planları yürürlüğe sokmak, süreç alacağından, o planları bir an önce yürürlüğe sokacak bir ara plana ihtiyaç olduğundan KMP mekanizması geliştirildi.”
Plan güncellenmesinin veto edilmesinin, NATO'nun elini kolunu bağlamayacağını belirten yetkili, “NATO’da amaç hep konsensüsle karar almaktır. Burada, güncellenmiş yeni plan uygulanmaz, bir önceki uygulanır. Baltıkların savunması açığa düşmez” yorumunu yaptı.
Diplomatik kaynaklar, yeni KMP'de, YPG/PYD tehdidinin yer alma olasılığının olmadığını belirtirken, buna gerekçe olarak, “Türkiye için hazırlanan plan güncellenmeye açıldığında, Batı’da, YPG/PYD’nin terör örgütü olmadığı algısı iyice yerleştiğinden tehdit algılamasında farklılık ortaya çıktı” değerlendirmesini yaptı.
DW Türkçe'nin konuştuğu NATO yetkilisi ise, şu aşamada Türkiye ilgili kademeli mukabele planlarında ‘YPG’nin PKK’nın Suriye’deki uzantısı olduğuna tekrar atıf yapılmasının’ mümkün olmadığını söyledi.
NATO'daki Türk diplomat da Türkiye için YPG/PYD'nin net olarak terörist bir örgüt olduğunun altını çizerken; Ankara, Astana ve Soçi'de imzalanan mutabakatların hiçbirinde bu örgütün terörist bir örgüt olarak yer almadığına dikkat çekti. Diplomat, "ABD ile Rusya'ya yapılan mutabakatlarda sadece YPG unsurları deniyor. Hiçbir şekilde terörist bir grup denmiyor. En üst düzeyde Türkiye olarak bu anlaşmalar imzalandı ve dünyaya duyuruldu. Orada kabul ettiremediğini NATO’da nasıl kabul ettireceksin?” ifadesini kullandı.
‘Türkiye karşıtı cephe genişler'
Türkiye’nin ilk defa, NATO’nun kendisini çok da ilgilendirmeyen bir coğrafi alanında böyle bir uygulamaya başvurduğunu söyleyen Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhat Güvenç, “Türkiye, birbiriyle bağlantılı olmayan iki konuyu bağlantılandırarak, tırmandırma siyaseti izliyor. Buradan Türkiye’nin beklediğini elde edeceğini sanmıyorum. YPG/PYD’yi terör listesine ekletmek mümkün değil” diyor.
Öte yandan, Baltık ülkelerinin savunmasının hayati önemde olduğunu vurgulayan Profesör Güvenç, “Ukrayna krizi sonrası bu ülkeler Rusya’dan ciddi anlamda tehdit algılıyorlar. Bu ülkelerin ve Polonya’nın kategorik olarak Türkiye’ye karşı herhangi bir durumları da yok. Siyaseten bu iki konuyu bağlantılandırmak, ittifak içinde Türkiye karşıtı cepheyi genişletme riski taşıyor” değerlendirmesinde bulundu. (DW)