Hakan Fidan'ın "tehdidi" HTŞ ve ÖSO'nun Halep operasyonu muydu?
Operasyondan kısa bir süre önce Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Astana ortaklarını Suriye’deki terörle mücadele ve mülteciler konusunda eleştirmiş ve “diplomasiyle cevap alınamadığı yerde başka türden adımları atabileceklerini” söylemişti.
Türkiye yaptığı resmî açıklamalarda Suriye’nin kuzeybatısında 27 Kasım’da yeniden tırmanan çatışmalara müdahil olmadığını söylüyor. Ancak hem Ankara’nın doğrudan desteklediği ÖSO’nun (kendi ifadeleri ile SMO) bazı unsurlarının HTŞ safında Halep’teki çatışmalara katılması hem de Tel Rıfat’a girmesi Türkiye’nin denklemin dışında olmadığını gösteriyor. Ayrıca operasyondan kısa bir süre önce Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Astana ortaklarını Suriye’deki terörle mücadele ve mülteciler konusunda adım atmadıkları için eleştirmiş ve “diplomasiyle cevap alınamadığı yerde başka türden adımları atabileceklerini” söylemişti.
İdlib’deki terör örgütlerinin Suriye ordusuna yönelik 27 Kasım’da başlattıkları ve Halep’i ele geçirerek Hama’ya yöneldikleri saldırılarla ilgili Türkiye’den ilk resmî açıklama 29 Kasım’da yapıldı.
Ankara: Uyarmıştık
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, sosyal medya hesabından yapıldığı açıklamada isim vermeden HTŞ’nin Halep’e saldırısının “İdlib’e yönelik son dönemde artan saldırılar” nedeniyle gerçekleştiğini söyledi. Keçeli’nin ikinci dikkat çektiği nokta ise artan istikrarsızlık ortamında yine isim vermeden Tel Rıfat ve Münbiç’teki PKK’nın Suriye uzantısı YPG’nin Türkiye’ye yönelik saldırılarını artırdığını belirtmesi oldu.
Keçeli, “İdlib’e yönelik son dönemdeki saldırıların, Astana mutabakatlarının ruhuna ve işleyişine zarar verecek boyuta ulaştığı ve ciddi sivil kayıplara yol açtığı konusunda gerekli uyarıları çeşitli uluslararası platformlarda yapmış ve bu saldırıların durdurulması gerektiğini kayda geçirmiştik” dedi.
Son günlerde yaşanan çatışmaların bölgedeki gerginliğin istenmeyen şekilde artmasına neden olduğunu belirten Keçeli, yeni ve daha büyük istikrarsızlıklara yol açılmamasının ve sivil halkın zarar görmemesinin Türkiye bakımından büyük önem teşkil ettiğinin altını çizdi.
Keçeli, şunları kaydetti: “Mevcut istikrarsızlık ortamından istifade etmeye çalışan Tel Rıfat ve Münbiç’teki terör gruplarının sivil halkı ve Türkiye’yi hedef alan saldırılarındaki artışı da dikkatle izliyoruz. Bu bölgelerdeki terörist varlığının sonlandırılması amacıyla paydaşlarla daha önce varılan mutabakatların gereğinin yerine getirilmemiş olması endişelerimizi artırmaktadır.”
“Müdahil değiliz”
Bir gün sonra Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, TRT World Forumu’nda konuyla ilgili açıklamasında Türkiye’nin Halep’te süren çatışmalara müdahil olmadığını söyledi, “Yeni bir göç dalgasını tetikleyecek hiçbir aksiyona girişmeyiz” dedi.
Suriye’deki gelişmelerin yakından takip edildiğini belirten Fidan, “Halep’te yaşanan çatışmalara Türkiye müdahil değil. Tedbirler alınıyor. Yeni bir göç dalgasını tetikleyecek hiçbir aksiyona girişmeyiz” ifadelerini kullandı.
Yaklaşık 3 milyon Suriyeliyi barındıran Türkiye, yaklaşık 2 milyon nüfusa sahip İdlib bölgesine yapılacak olası bir operasyonun sınırlarına dönük yeni bir kitlesel göç hareketini tetikleyeceğini uzun zamandır söylüyor.
Hem olası göç tehlikesi hem de iç siyasetin önemli bir tartışma konusu olan Suriyeli mültecilerin geri dönüşü konusunda Suriye hükümeti ve Astana ortaklarının adım atmaya istekli olmaması Türkiye’yi rahatsız ediyordu.
Financial Times’da yer alan habere göre bu yıl Şam ve Ankara arasındaki görüşmelere aracılık eden Iraklı yetkililer, Esad hükümetinin mülteciler konusunda bir adım bile atmayı reddettiğini söyledi. FT’nin haberinde “Esad bunun yerine isyancıların elindeki İdlib’i vurmaya devam ederek binlerce insanı, yaklaşık 3 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan ve isyancıları desteklediği Suriye’nin kuzeyinde askerleri bulunan Türkiye sınırına doğru itti” ifadeleri kullanıldı.
Ankara Rusya ve İran’ın Esad’a baskı yapmadığını düşünüyor
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile iki ülke arasında yeni bir dönemi başlatmak amacıyla birden fazla çağrı yapmış ancak Suriye’nin önkoşul olarak koyduğu “Türk askerlerinin Suriye’den çekilmesi” ya da “çekileceğine ilişkin bir takvim ortaya koymayı” reddetmesi bu sürecin önünü tıkamıştı. Türkiye; Astana ortakları Rusya ve İran’ın normalleşme sürecinde Şam’a yeterince baskı uygulamadığını düşünüyor.
Dışişleri Bakanı Fidan, HTŞ’nin saldırısından günler önce 23 Kasım’da yaptığı bir açıklamada “İran’ın Suriye’deki önceliklerinin arasında Türkiye ile Suriye’nin normalleşmesi yok. Rusya açısından da şu anda bölgede zaten bir ateşkes olduğu ve ciddi bir tehdit çok fazla kendini göstermediği için, o türden bir konu gündemde yok” demişti.
Fidan şöyle devam etmişti: “Bizim değerlendirmemize göre şu anda, Astana’da başlattığımız sürecin devamının yeterli olacağını düşünen bir yaklaşım söz konusu ama tabii bunun sürdürülebilirliği meselesi var. Terörle mücadelede ve mülteciler konusunda atılması gereken adımlar atılmadığı için Suriye’nin içerisinde giderek evrilen bir tehdit. Bir başka deyişle, bizim daha sonra yok etme maliyetimizin her geçen gün arttığı bir tehdide evrilebilir. Bunun için bizim çözüm arayışlarımız var. Tabii bu çözüm arayışlarının diplomasiyle ve yapıcı yaklaşımla cevap alınamadığı yerde, başka türden adımları zamanı geldiğinde mecburen nasıl atarız ona bakacağız.”
“Ankara’ya koz verdi”
Türkiye’deki Suriyeli “muhalif” kaynaklar Al-Akhbar’a, Türkiye’nin tutumuyla ilgili olarak “Onun onayı olmadan savaş başlamazdı ama Ankara’nın istediği ile Suriye muhalefetinin istediği arasında hedef uyumu olmayabilir” dedi.
FT’de yer alan habere göre de analistler Türkiye’nin HTŞ öncülüğündeki saldırıyı açıkça onaylamamış olabileceğini, ancak saldırının Türkiye’nin çıkarlarına hizmet edeceğini ve herhangi bir müzakerede Ankara’ya daha fazla koz vereceğini söyledi.
Suriyeli analist Malik al-Abdeh, “Esad’ın yazdan beri Erdoğan’la oturup Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde bir nüfuz bölgesi oluşturacağı bir plan üzerinde çalışma şansı vardı. Bu durumu siyasi olarak itibarını koruyarak müzakere etme şansı vardı, ancak reddetti” dedi.
HTŞ, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından terör örgütü olarak nitelendiriliyor. Dolayısıyla Türkiye de HTŞ’yi terör örgütü olarak sınıflandırıyor. Ancak Türkiye’nin resmen desteklediği ÖSO’nun bazı unsurlarının HTŞ liderliğindeki saldırılara katıldığı da bilinen bir gerçek.
Türkiye’nin Halep gibi stratejik bir kent üzerinden Esad’ı sıkıştırarak normalleşme konusunda öne sürdüğü şartlardan geri adım atması amacıyla HTŞ’nin saldırısına “olur” verdiği sık dile getirilen bir görüş. Türkiye, Şam ile normalleşme sürecini, mültecilerin geri dönüşü ve YPG tehdidinin ortadan kaldırılması ana hedefleriyle nihayete erdirmek istiyor.
Ancak normalleşmenin adı bile bu tür grupların Türkiye’nin Suriye’deki varlıklarına saldırısı ile sonuçlandığı düşünüldüğünde bu hedef amacıyla bu adımın atılmasının ne kadar akıllıca olduğu ayrıca bir tartışma konusu.
Esad’la görüşen İranlı bakan Türkiye’de
Öte yandan krizle ilgili İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi dün akşam Şam’da Beşar Esad ile görüştü. Irakçi’nin Türkiye’ye geldi.
Irakçi, Esad’la yaptığı görüşmeyle ilgili “görüş alışverişinde bulundıklarını söyledi ve şöyle devam etti: “Elbette koşullar zor ancak kesin olan Suriye hükümetinin ruhu ve tekfirci teröristlerin bu son komplosuna karşı dimdik duran direnişi. Geçmişte IŞİD ve diğer terör gruplarının Suriye’yi iç savaşa sürüklediği daha da zor zamanlar oldu ancak bunlarla yüzleşildi ve şimdi başka bir fırsat buldular. Siyonist rejimin Lübnan ve Filistin’i işgalinden kaynaklanan koşullar nedeniyle yeniden dirilmeyi düşünüyorlar.”
“Suriye ordusu ve hükümeti teröristlere karşı koyabilecek güçte. Elbette direniş grupları da yardım edecek. İran İslam Cumhuriyeti de tekfircilerin ortadan kaldırılması için gerekli görülen her türlü desteği sağlayacak.”
Irakçı Hakan Fidan’la yapacağı görüşmede de “büyük ölçüde ortak kaygılara odaklanacaklarını” söyledi. Türkiye ve İran’ın farklı konularda her zaman birbirlerine danıştıklarını anlaştıkları ve anlaşamadıkları konular olduğunu söyleyen Irakçi, “Bu kez bölgesel istikrara yol açacak ve Suriye’nin ya da bölgenin bir kez daha teröristler için bir merkez haline gelmesini önleyecek konularda ortak bir anlayışa varılacağını umuyoruz” ifadelerini kullandı. (harici)