Gazze Savaşı planlanan Hindistan-İsrail ekonomik koridoruna da ciddi darbe vurdu
"Hindistan'ın İsrail ile tam dayanışma içinde olduğunu açıklaması ve Hamas'ı terör örgütü olarak tanımlaması, Yeni Delhi'nin savaşın koridor üzerindeki etkileri konusunda Hamas'a duyduğu öfkeden kaynaklanıyor."
Bu proje aynı zamanda Amerika'nın Çin'e meydan okuma ve dünya çapındaki planlarını engelleme çabalarının da zirvesini oluşturuyor. Washington bu koridorun inşasıyla, özellikle de Çin'e karşı nüfuz alanlarını korumayı amaçlayan hedeflerine ulaşmayı amaçlıyor. Ayrıca Washington bu plan aracılığıyla İsrail rejimini Arap bölgesine entegre etmeyi ve Hindistan'ın Çin karşısındaki konumunu güçlendirmeyi hedefliyor.
Giderek iç içe geçen dünyamızda, her türlü jeopolitik anlaşmazlık küresel ekonomiyi etkiliyor. İsrail'in Gazze'ye yönelik devam eden savaşının da dünya ekonomisi üzerinde olumsuz etkileri olması beklenmektedir.
Gazze Savaşı'nın ilk yansımaları, ABD'nin Batı Asya bölgesi için savunduğu stratejik ekonomik projelerden birinde görülebilir. Hindistan'ı Batı Asya ve Avrupa'ya bağlayacak olan 'ekonomik koridor' girişimi, İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşı nedeniyle büyük zorluklarla karşı karşıya ve geleceğine ilişkin pek çok soru işaretini barındırıyor.
Proje, Eylül ayında Yeni Delhi'nin ev sahipliğinde düzenlenen G20 zirvesi sırasında açıklanmış ve ABD, Suudi Arabistan, BAE, Hindistan, Fransa, Almanya, İtalya ve Avrupa Birliği bu projenin kurulması için bir anlaşma imzalamıştı. Demiryolları, enerji transferi için boru hatları ve veri iletimi için kabloların inşasını içeren bu koridor ekonomik açıdan büyük önem taşıyor.
Khaleej Online haber sitesi Gazze Savaşı'ndan sonra bu uluslararası koridorun önündeki zorlukları ve engelleri ele alan bir haber yayınladı. Projenin, hayata geçirilmesinin ardından ulaşım maliyetlerini yaklaşık yüzde 40 oranında azaltması ve kapsadığı bölgede kalkınma fırsatlarını artırması bekleniyor. Bu proje iki koridordan oluşuyor: Hindistan'ı Fars Körfezi'ndeki Arap ülkelerine bağlayan Doğu Koridoru ve Körfez ülkelerini Ürdün ve İsrail üzerinden Avrupa'ya bağlayan Kuzey Koridoru.
Suudi Yatırım Bakanı Halid bin Abdulaziz Al-Falih 17 Eylül'de yaptığı açıklamada koridoru tarihi bir proje olarak nitelendirerek şunları söyledi: "İnsanlar İpek Yolu'ndan ve Arap Yarımadası'ndan geçen Hint Baharat Yolu'ndan bahsediyor ama yeni koridor daha önemli; çünkü yeni enerjiler, veri, iletişim, insan kaynakları, uçuş yolları ve aynı zihniyet ve vizyona sahip ülkeler arasındaki uyumla ilişkili olacak."
ABD Çin'in planlarına meydan okumaya çalışıyor
Başkan Joe Biden yönetimi 2021 yılından bu yana, özellikle Batı Asya bölgesinde artan Çin küresel etkisine karşı koymak için büyük altyapı projeleri önerilerinde bulundu. Bu proje aynı zamanda Amerika'nın Çin'e meydan okuma ve dünya çapındaki planlarını engelleme çabalarının da zirvesini oluşturuyor. Washington bu koridorun inşasıyla, özellikle de Çin'e karşı nüfuz alanlarını korumayı amaçlayan hedeflerine ulaşmayı amaçlıyor. Ayrıca Washington bu plan aracılığıyla İsrail rejimini Arap bölgesine entegre etmeyi ve Hindistan'ın Çin karşısındaki konumunu güçlendirmeyi hedefliyor.
İsrail'in Batı Asya'ya entegrasyonu ABD için önemli bir konu ve ekonomik koridor bu hedefin gerçekleştirilmesinde büyük bir adım teşkil ediyor. Zira projenin işgal altındaki Filistin topraklarından Akdeniz'e ulaşması bekleniyor. Bu nedenle İsrail kabinesi bu fikri memnuniyetle karşıladı ve Orta Doğu, İsrail ve Avrupa'nın çehresini değiştirecek ve tüm dünyayı etkileyecek "tarihteki en büyük işbirliği projesi" olarak tanımladı. Ekonomik koridor, İsrail'in Arap ve Müslüman ülkelerle diplomatik normalleşme projesini ilerletmenin yanı sıra, Hindistan'ın Adani Shipping Private Limited şirketinin büyük yatırımlarının yardımıyla Hayfa limanını önemli deniz transit merkezlerinden birine dönüştürecek.
ABD, Fars Körfezi ülkelerini kendi projesine entegre etmek istiyor ama bu ülkeler aynı zamanda Çin'in rakip Yol ve Kuşak Girişimi'nin (RBI) parçasılar ve Pekin'in girişimini de memnuniyetle karşıladılar. Şimdi hangi tarafı seçeceklerini göreceğiz. Çin'in projesi daha erken sonuçlanırsa, Arap ülkeleri aynı anda iki koridora katılamayacağı için, Washington'un rakip bir projeyle onu alt etme çabasının başarısız olacağına şüphe yok.
Ekonomik koridorun geleceğine ilişkin endişeler
Amerika'nın gözünü diktiği koridor henüz başlangıç aşamasındayken ve açıklanmasının üzerinden henüz iki ay bile geçmemişken, Batı Asya'da yaşanan değişimler koridorun uygulanabilirliğine ilişkin endişeleri tetikledi.
Dünya ekonomisi henüz koronavirüsün neden olduğu kriz ve Rusya-Ukrayna savaşının sonuçlarıyla boğuşurken, Gazze savaşının dünya ekonomisine gölge düşürmeye başlaması, analistlerin bahsi geçen koridorun uygulanmasının eskisinden daha zor olduğunu düşünmelerine neden oldu. Hindistan Maliye Bakanı Nirmala Sitaraman 15 Kasım'da şunları söyledi: "Koridorun jeopolitik zorlukları yok değil ve İsrail ile Gazze'de devam eden çatışma bunların endişe verici bir örneği."
Gazze Savaşı hava trafiğini de sekteye uğrattı ve işgal altındaki topraklarda birçok uçuş ve hava taşımacılığı iptal edildi. Bu durum dünya genelinde birçok yatırım şirketinin bu koridorun güvenliğini sorgulamasına neden oluyor.
Gazze Savaşı'nın ardından küresel petrol fiyatları da yükselerek altın talebinin artmasına yol açarken, birçok büyük şirketin hisseleri daha önce görülmemiş bir şekilde düştü. Örneğin, demiryolları da inşa eden Adani şirketinin hisseleri, Hindistan'ın demiryolu ağını Batı Asya'ya bağlama planlarının savaştan etkilenmesi yüzünden yüzde 5-6 oranında düştü.
Iras Times of India'ya göre Gazze Savaşı koridorun güvenliğine ilişkin endişelere yol açarak şirketlerin ve yatırımcıların projenin başarısına ve İran, Mısır ve Türkiye'nin muhalefeti de dahil olmak üzere ön engellerin kaldırılmasına ilişkin inançlarının azalmasına neden oldu. Küresel Araştırma Enstitüsü’ne göre, Gazze Savaşı ekonomik koridoru başlatma planlarını geciktirebilir ya da durdurabilir zira savaşın Batı Asya'daki uzun süreli etkileri göz ardı edilemez. Hindistan'ın İsrail ile tam dayanışma içinde olduğunu açıklaması ve Hamas'ı terör örgütü olarak tanımlaması, Yeni Delhi'nin savaşın koridor üzerindeki etkileri konusunda Hamas'a duyduğu öfkeden kaynaklanıyor.
Filistinli direniş gruplarının 7 Ekim'de El Aksa Tufanı Operasyonu'nun başlamasından bu yana Tel Aviv ve Hayfa limanı başta olmak üzere işgal altındaki topraklara binlerce roket atması ve işgal altındaki topraklarda güvenliğin sağlanamaması nedeniyle bazı ticari gemilerin bu limanlara yanaşmayı reddetmesi dikkat çekiyor. Tel Aviv'deki yetkililere göre aylarca sürecek olan bu savaş, ABD ve müttefiklerinin ekonomik planlarının uygulanmasını durdurabilir.
Projenin belirsiz kaderi
İsrail rejimi bu koridorun tarafı olduğundan, işgal altındaki topraklarda güvensizliğin devam etmesi koridor planının uygulanmasını muammalı kılıyor. Arap ekonomist Usama Ahmad Mowud Khaleej Online'a yaptığı açıklamada Gazze Savaşı’nın ekonomik koridor çalışmalarının başlamasını ve fizibilitesini doğrudan etkilediğini ve kısa vadede projenin maliyetlerini artırarak yatırımcılar için cazibesini azaltacağını söyledi.
Yabancı yatırımcıların güvenliklerinden emin oldukları koridorlara yatırım yaptıklarını söylemeye gerek yok, ancak Gazze'deki çatışmaları durduracak net bir perspektif olmadığı için mevcut durumda bu projeyi gerçekleştirmeye yönelik herhangi bir girişim hiçbir yere varamayacaktır. Son aylarda on milyarlarca dolarlık sermayenin işgal altındaki topraklardan kaçması, Tel Aviv ile Filistinli direniş grupları arasındaki çatışmaların devam etmesinin yabancı yatırım yolunu zorlaştıracağını gösterdi.
Mawud, koridorun Hayfa limanı ve ardından Yunanistan'ın Pire limanı üzerinden Avrupa'ya bağlanmasının planlanması nedeniyle İsrail'in bu projedeki rolünün hayati önem taşıdığını belirtti.
Bu uzman, savaşın devam etmesi ve çatışma çemberinin genişlemesinin, İsrail olmadan uygulanması durumunda koridorun yönünü değiştirebileceğine inanıyor. Bu şu anda pek olası görünmüyor, ancak Çin'in etkisini sınırlamak için İsrail olmadan da uygulanma şansı hâlâ var.
Ayrıca Pekin'in bölgedeki çatışmayı hafifletmek ya da menzilini sınırlamak için diplomatik olarak bile aktif bir rol oynayabileceğini, ancak Çin'in ekonomik koridor projesinin uygulanması üzerindeki etkisinin ya da doğrudan veya dolaylı olarak uygulanmasını geciktirmesinin İsrail rejimi ve ABD için bir darbe olacağını vurguladı.
Bu ekonomist de koridorun öncelikle ABD için stratejik bir adım olduğunu doğruluyor: “Her ne kadar bu güzergâhın geçtiği ülkeler arasında adı geçmese de Washington, Çin'in Batı Asya bölgesinde ve küresel çapta yayılan nüfuzuna karşı koyacak bir kampın destekçisi olarak projede büyük bir role sahip. Dolayısıyla projenin siyasi yönleri de var.”
Öte yandan, ekonomik koridorun deniz geçişinin nihai varış noktası olan Pire limanının hisselerinin çoğunun Çin'e ait olması Washington ve Yeni Delhi için başka bir zorluk teşkil ediyor. Arabi 21'in haberine göre 2008'de Pekin ile Atina arasında imzalanan anlaşma uyarınca Pire limanındaki konteyner terminalleri China Ocean Shipping Company (COSCO) için çalışacak ve bu limandan yapılacak her türlü sevkiyat için büyük bir hisse sahibi olarak Çin'in onayı gerekecek. Dolayısıyla Pekin'in Hindistan-Avrupa koridorunda çalışan gemilerin bu limanda boşaltma ya da yükleme yapmasına izin vermemesi ihtimal dışı değildir. Dolayısıyla ABD ve müttefikleri, koridorun hem çıkış hem de varış noktasında karşılaştığı zorluklara çözüm bulmak zorundalar.(Alwaght/Çeviri: Medya Şafak)