Büyük değişim aşaması ve direniş
Hizbullah milletvekili Ali Feyyad, bölgede büyük değişimler yaşandığına dikkat çekiyor ve bu yeni aşamanın ilkelerden kopmayan yeni bir direniş yaklaşımıyla ele alınması gerektiğini söylüyor.
Lübnan parlamentosundaki Hizbullah Milletvekili Ali Feyyad, 25 Ocak’ta verdiği “Milli Birlik, İç Barış ve Devletin İnşası” başlıklı konferansında bölgede yaşanan büyük değişimlere dikkat çekti ve direnişin bu aşamaya ilişkin yaklaşımına ve önceliklerine değindi. Ali Feyyad’ın konuşması, el-Ahbar gazetesi tarafından yayımlandı.
Lübnan, Suriye, Filistin ve belki de tüm bölge, özellikle geçtiğimiz, eylül ayından bu yana 2024 yılının son çeyreğinde yaşanan sarsıntılı olayların bir sonucu olarak büyük bir değişim aşamasından geçiyor.
Bu değişimlerin stratejik ve tarihsel etkileri açısından büyüklüğünün ve ciddiyetinin farkında olmak önemlidir.
Normalde bu tür değişimlerin uzun zaman dilimlerinde birikerek oluşması beklenirken, bunlar sadece birkaç ay gibi kısa bir zaman dilimi içinde yoğunlaşmıştır.
Bu değişimler olağanüstü bir bilinç gerektirdiğinden, bunlara iki eksik mantıkla yaklaşmak tehlikeli olacaktır:
1. Teslimiyetçi mantık: Bu, dönüşümlerin ağırlığı altında ezilen, sabit ilkelerden vazgeçen ve ulusal, bölgesel ve İslami sorumluluk ve rollerin temel çerçevelerinden uzaklaşan bir anlayıştır.
2. Donuk dogmatik mantık: Dönüşümlere ayak uyduramayan, değişen koşullara adapte olamayan ve tarihi analizi veya siyasi bilinç yöntemleri yetersiz kalan bir anlayıştır. Bu anlayış, hızla değişen gerçekliğe uygun yeni mücadele yöntemleri geliştirme, öncelikleri yeniden düzenleme, zayıf noktaları tanıyıp gidermeye çalışma ve güçlü yönlerden faydalanarak ilerleme konusunda başarısız olur.
Dolayısıyla, bu iki anlayışın ötesine geçen bir yaklaşıma ihtiyaç vardır.
Bu yaklaşım, ilkelere sıkı sıkıya bağlı kalırken, değişimlerin sonuçlarını akılcı bir şekilde değerlendirerek, öncelikleri yeniden düzenleyebilmeli ve mücadele yöntemlerini yenileyerek geliştirebilmelidir.
Direnişe yönelik saldırılarda kullanılan üç ana zayıflık alanı
Direniş projesinin hedef alındığı ve düşmanların ve rakiplerin bunları kullanıp istismar ettiği üç zayıflık alanı vardır:
1. Zayıf veya çökmüş devlet: Devletin temel işlevlerini yerine getirememesi, toplumsal, siyasi ve ekonomik düzene olumsuz etki eder.
2. Ekonomik ve mali çöküş: Yanlış politikalar, yolsuzluklar ve dış baskılar (yaptırımlar, ambargolar, yatırım kesintileri ve bankacılık kısıtlamaları) nedeniyle ekonomik istikrarsızlık.
3. Derin iç bölünmeler: Siyasi ve mezhebi ayrışmaların toplumsal çözülmeyi tetiklemesi, toplumun istikrarını ve birliğini tehdit etmesi.
Bu hedef almalar, direnişe karşı düşmanca bakış açısının ve stratejik mücadele araçlarının merkezinde yer alsa da, esasen askeri çatışmanın arka planında gizli bir şekilde varlığını sürdürmektedir.
Ancak, devletin içinde bulunduğu sorunları ve reform ihtiyacını kabul etmek gerekir. Devlet kavramının hayati önemini ve devlet odaklı düşünce değerlerini yeniden vurgulamak, siyasi düşüncemizde daha fazla dikkat, kararlılık ve takip gerektiren bir mesele olmalıdır. Çünkü zayıf ve işlevsiz bir devlet, doğrudan istikrarsız, gelişme ve refah potansiyeli sınırlı bir toplum üretir.
Ekonomi meselesinin önemi ve toplumlarımızın iç dokusunun ölümcül tehlikeler içeren ve tüm yapıları ve kazanımları tehdit eden parçalanmaya ve çözülmeye karşı korunması da aynı şekilde önemlidir.
Mevcut durumda, ufukta üç önemli meseleyle yeni bir aşamaya giriyoruz:
Öncelikle Lübnan'ın egemenliğinin korunması.
İkincisi, yeniden inşa sürecinin başlatılması.
Üçüncüsü, devletin ıslah edilmesi ve kurumlarının ve ekonomisinin yeniden yapılandırılması.
Egemenlik meselesi, yalnızca İsrail’in tamamen geri çekilmesi, tüm saldırıların durdurulması, Lübnan’ın kara, hava ve deniz egemenliğine saygı gösterilmesi, Lübnanlıların güvenli bir şekilde evlerine dönmesi ve saldırılara karşı direnme hakkı gibi 1701 sayılı BM kararının uygulanmasını kapsamaz.
Aynı zamanda Lübnan’ın siyasi karar mekanizmasının dış müdahalelerden korunmasını da kapsar.
Vahşi İsrail saldırısında yıkılan yerlerin yeniden inşası konusunda, durum konunun hızla takip edilmesini, ele alınmasını, finansman kaynaklarının sağlanmasını ve hayata geçirilmesini gerektirmektedir.
Süreç siyasi herhangi bir koşula bağlı olmadan ulusal bir insanlık görevi olarak ele alınmalıdır.
Devletin yeniden inşası ve reformu, sıkça dile getirilen bir söylem olmasına rağmen, somut bir içeriğe sahip olmadan belirsiz bir şekilde kalmaktadır.
Acil olarak atılması gereken adımlar şunlardır:
- Yargının bağımsızlığının güçlendirilmesi ve denetleyici kurumların rolünün arttırılması,
- Mali ve ekonomik istikrar planının uygulanması,
- Ekonomik politikaların düzeltilmesi,
- Yolsuzluğun kaynaklarına ve tezahürlerine kalıcı bir şekilde son verilmesi,
-Kamu sektörünün verimli hale getirilmesi.
Anayasal hakların sorunsuz ve krizsiz bir şekilde tamamlanmasını engelleyen anayasal boşlukları gidermek gibi acilen ve aşamalı olarak yapılabilecek uygulamalar, yasalar ve yönelimler bulunmaktadır.
Ancak yapısal reformlar, siyasi ve anayasal değişiklikler olmadan eksik kalacaktır.
Taif Anlaşması ve Lübnan Anayasası’nda öngörülen reformlar, özellikle 22. ve 95. maddeler gereğince siyasi mezhepçiliğin sona erdirilmesini ve modern bir siyasi sistemin inşa edilmesini içermektedir.
Taif Anlaşmasının uygulanmasını engelleyen ve mezhepçiliğin derinleşmesine neden olan ve onu ortadan kaldırmak yerine siyasi mezhepçiliğe dönüştüren, geçtiğimiz otuz yıl boyunca uygulanan tüm uygulama ve tutumlara bir son verme zamanı geldi.
Direnişi devletin inşasını engelleyen bir unsur olarak suçlamak, asıl sorunu örtbas etmek için kullanılan bir bahanedir. Devlet reformu, tüm Lübnanlı bileşenlerin ortak sorumluluğudur.
Bu bağlamda, herhangi bir isim altında, Taif Anlaşması ve Anayasa tarafından öngörülen temellere ve kurallara aykırı olan mezhepçi uygulamaların ve bu uygulamaların giderek artmasına yönelik tolerans ve ihmal dönemleri son bulmalıdır.
Mevcut aşamada, kapsamlı ulusal iş birliğini teşvik etmek için üç temel ilke öne çıkmaktadır:
1. Direnişin devamlılığı: Her türlü baskı ve tehdide rağmen direniş iradesinin korunması.
2. Adil ve güçlü bir devlet inşa etme çabası: Taif Anlaşması ve Lübnan Anayasası çerçevesinde hareket edilmesi.
3. Ulusal birliğin korunması: İç bölünmeleri derinleştiren ve Lübnan’ın siyasi yapısını zayıflatan mezhepçiliğe karşı durulması.(Çeviri: YDH)